Asil... Mağrur ve güzel... Ayla Çelik’in ismini önce, severek dinlediğimiz şarkıların söz yazarı olarak tanıdık, sonra kendi albümlerini çıkardı ve ‘Bağdat’ diyerek herkesin gönlünü fethetti. Şimdi de ayrılık acısının kısa film tadında anlatıldığı, Riva sahillerinde çekilen ‘Aynalı Dolap’ klibiyle gündemde. Sohbet için buluştuğumuzda farklı bir Ayla Çelik portresi ortaya çıkarmak istedim. İşte ‘bayan rekor’un bilinmeyen yanları...


Albümünüz şimdi de plak formatıyla dinleyiciyle buluştu. Gerçekten çok hoş.

Çok heyecanlıyım, “Bir plağım var” duygusu da çok güzel. Şirketimin bana, benim de insanlara bir hediyem gibi görüyorum.


Hayaliniz miydi?

Evet, şu an kendimi küçücük bir çocuk gibi hissediyorum. Babamın bir pikabı vardı, çocukken plaklar dinlerdik birlikte.


Sizde aynanın karşısına geçip saç fırçasıyla şarkılar söyler miydiniz?

Söylemez miyim? Ah halamın rujlarının dili olsa da anlatsa. (Gülüyor) Annemin kıyafetleri, topuklu ayakkabıları, saç fırçaları... Her kız çocuğu gibi işte.


Peki neden önce söz yazarı ve besteci kimliğinizle çıktınız ve bu kadar beklediniz?

Eğitim şart, önce eğitim almak istedim. Öğrenmem gereken çok şey vardı, hâlâ da var. Öyle büyük bir deniz ki, ne kadar çok alabiliyorsanız o kadar faydasını görüyorsunuz. Kendi şarkılarını söyleyen bir kadın olmak bana çok kıymetli ve özel geldi. Bende bu enerjinin olduğunu hissediyordum ve yanılmadım. Zamanla kalemim de melodilerim de değişti ve gelişti. Bugüne dek geldim.


‘Şarkılarımı kıskanmıyorum’

Tanınır olmak hoşunuza gidiyor mu? Yoksa bu durum sizi kısıtladı mı?

Biraz kısıtladı ama hoşuma gidiyor. Normalde çok rahat ve sade giyinen, hiç makyaj yapmayan biriyim. Şimdi bu sadeliğimi koruyup biraz daha bakımlı olmam gerekiyor. Birileri seni ve şarkılarını sevsin, beğensin diye bu işi yapıyorsun. Bunu hayal edip sonra nasıl kaçabilirsin? Keyfini sürüyorum. Bir de insanlar beni çok şefkatli sevdiler. Hayatlarının bir parçasıyım gibi aldılar içlerine. Bunun için teşekkür etmek gerekir.


‘Bağdat’ı başka biri seslendirse ve bir numara olsa üzülür müydünüz?

Üzülmezdim. Şarkılarımı kıskanmıyorum. Şu an kendim için elimde şarkı yok biliyor musun? “Acaba İrem Derici’yi arasam da, ona verdiğim şarkıyı geri mi istesem? Ona yine yapsam” diyorum. (Gülüyor) Arkadaşlarıma verdiğim şarkılar da benim şarkılarım ve yine birlikteyiz. Bu da beni mutlu ediyor. ‘Bağdat’ çok benim şarkımdı ve belliydi. Ses rengim ve üslubum çok yakıştığı için başkasına vermeyi hiç düşünmedim.


‘Sibel Can okudu, Ayla Çelik oldum’

‘Bağdat’ı herkes sahnede okudu. Siz en çok kimin yorumunu beğendiniz?

Kendimin. (Gülüyor) Hepsi güzeldi, ‘Bağdat’ öyle bir şarkı. Ama en çok sokaktaki insanın okumasını beğeniyorum.


Birçok söz yazarı ve besteci eserlerini verirken “Önce buna klip çekeceksin” şartı koyuyor. Sizin de böyle talepleriniz var mı?

Hiç yok, bunu sadece ben yapmıyorum sanırım. Üzüldüğüm de oluyor ama yapmayacağım. Etik değil, başkasının şarkısı o an çıkış için daha uygundur, ne yapacağım, onun hakkını mı yiyeceğim? Hangisi doğruysa ve verdiğin sanatçıya uygunsa onunla çıkış yapılır.


Sibel Can’ın yorumladığı ve yine sizin imzanız olan ‘Benim Adım Aşk’ şarkısının hayatınızdaki önemi nedir?

Sibel Can o şarkıyı okuyana kadar benim adım ‘bir kız’dı. “Bir kız var, şarkıları fena değil” deniyordu. Sibel Can okudu, Ayla Çelik oldum.





‘Aşkı görkemli ve ışıklı yaşıyorum’

Şarkıda “Benim adım aşk, benim adım yalnızlık” diyorsunuz. Aşk sizin için yalnızlık anlamına mı geliyor?

Aşk, yalnızlık, karanlık, aydınlık yani her şey, o kadar karmaşık ki... Midende kelebekler uçuşuyor, aptal aptal gülümsüyorsun. Tüm bunlar karmaşa değil mi?


Sizde aşk ortalama ne kadar sürüyor?

Kendimle ilgili böyle şeyleri cevaplarken zorlanıyorum. Yazarken daha iyiyim. (Gülüyor) Aşk bende kısa süreli olmuyor, çok büyütüyorum, görkemli, süslü ve ışıklı oluyor. Enerjiyi kaybetmedikçe, devamlı büyüyor.


‘Tanıdıkça, güvendikçe bir şey yaşayabiliyorum’

Barbaros Utku’yla mutlu bir beraberliğiniz var. Birlikteliğinizi nasıl tanımlıyorsunuz?

Benden önce o benimle çıkıyordu. Birkaç ay benimle çıktı, haberim yok ama. (Kahkahalar) O kadar şeker ki bunu yapması... Beni önemsemesi, peşimden eski usul koşması çok güzeldi. Bundan her kadın etkilenir. Düşünceli, sevgi dolu, ince ruhlu bir insan. Bazen çıldırtıyor da beni.


Nasıl yani?

Kavga da ediyoruz, her şey güllük gülistanlık olmuyor. Hayatına yeni bir insan giriyor. Mesela ben seni çok seviyorum, o da sevsin seni. Seni sevmesi benim için önemli.


Zor kadın mısınız?

Bu bir politika değil, stil meselesi. Hiçbir zaman birini çok beğenip “Çok yakışıklı, bununla olayım” demedim. Tanıdıkça, güvendikçe bir şey yaşayabiliyorum. O da bu konuda çok emek verdi.


‘Evlilik konuşuyoruz’

Sevgiliniz yılbaşında size evlenme mi teklif etti?

Yılbaşında etmedi. (Kahkahalar)


Daha önce mi etti?

Evlilik konuşuyoruz ama aynı zamanda birbirimizi henüz tanımaya çalışıyoruz. ‘Abilerimi zebani gibi görüyordum’


4 kardeşsiniz.

3 erkek ve 1 kız.


Çocukluğunuz nasıl geçti?

İnanılmaz zordu. Çok kavga kıyamet ve gürültü vardı. Abilerimi zebani gibi görüyordum. Her şeye karışıyorlardı. Kız olmam suçtu. Beni aralarına almıyorlardı, tektim ve yalnızdım. Oyunlarına katmıyorlardı, gittikleri yere götürmüyorlardı, dövüyorlardı. Sonra savunma silahları geliştirdim.


Ne gibi?

Sineksavar spreyler. (Kahkahalar) Gücüm yetmiyordu, ne yapabilirim? Bir keresinde odamın kapısını kapamıştım, abim açsa dövecek beni, gücüm iyice azalmıştı. Bir baktım kenarda sprey var, kapıyı aralayıp çok az sıktım, daha çok sinirlendi. (Kahkahalar)


‘Yatılı okul bana çok şey kattı’

Abileriniz erkek arkadaşlarınıza karışıyorlar mıydı?

Hiç yoktu ki erkek arkadaşım, çocukken bilmezdim öyle şeyleri. Bizde ‘bakmak’ vardı. Hoşlanırsan bakardın ve utanırdın. Zaten bu bahsettiğim dönem ilkokul ve ortaokul dönemleri.


Peki ya 17-18 yaşlar?

O zamanlar abilerimle kanka olmuştum. Zaten ben liseyi yatılı okudum. Eve arada bir hafta sonları gidiyordum.


Abilerden kaçış için miydi yatılı okul?

Yok, halam yatılı okulu bitirmişti, çok özeniyordum. Bana çok şey kattı. Şu anki halimi o okula borçluyum. Paylaşmayı, ekip olmayı öğreniyorsun.




‘Baskıya gelemem’

Anne tarafınız Karadenizli. Tutar mı Karadeniz damarınız?

Tutar, “Yapmam” dedim mi yapmam, baskıya gelemem. Bir şeyi kendim görmek isterim, birinin göstermesinden hoşlanmam.


Hayattaki en büyük korkunuz ne?

Korkularımın öğrenilmesi ve o korkularla sınanmak.


Kırılgan mısınızdır?

Çok ama hoşgörülüyümdür de, tolere ederim. Kırılmışsam konuyu kapatırım çünkü benim hayatımda olan kişiler beni tanırlar ve kırdıklarını bilirler. Hayatımda önemli bir yerleri varsa konuşup halledebiliriz. Dimdik kalkarım.


‘Para konuşmayı ayıp buluyorum’

İlk yazdığınız şarkıyı hatırlıyor musunuz?

Hatırlıyorum ama hâlâ sözleri yok, besteydi. Çok acıklı ve dokunaklı bir parçaydı. Kayıtlı duruyor, hâlâ bir satır yazamadım.


Demet Akalın’dan şarkı başına 120 bin lira aldığınıza dair haberler çıktı.

Keşke, Allah söyletti, inşallah. Bir sonraki albümde göreceğiz. (Gülüyor) Deve diyorsun, sonra kervan oluyor. Böyle bir şey olabilir mi? Para konuşmayı ayıp buluyorum. İşime çok özenip en iyi şekilde yapmaya çalışıyorum ve bundan para kazanıyorum. O kadar.


‘Yaşadığım hayat ortada’

Yaşınızın Google’da 26 olarak gözükmesini istediğinize dair haberler çıktı. Böyle bir terbiyesizlik olabilir mi?

Ayıp. Yaşadığım hayat, yaptıklarım ve çalıştığım insanlar ortada. Ben kendime mail adresi almayı beceremiyorum. Telefonumun sesini kısmayı bir haftada öğrendim. O kadar alakam yok bunlarla yani. n Kenan Işık’la ilgili ortaya atılan iddialar da var. Hiç girme o konulara, konuşmak istemiyorum. Konuştukça uzuyor. Yapılanın çok ayıp olduğunu düşünüyorum.


‘Makyaj yapmayı sevmiyorum’

Biraz da makyajsız fotoğraflarınızdan konuşalım. Çok rahat paylaşıyorsunuz.

Makyaj yapmayı sevmiyorum ve bizim ülkemizde makyaj yapmayı bildiklerini düşünmüyorum. Suratlarını maymun gibi yapıyorlar, sen sen olmaktan çıkıyorsun. Pırıl pırıl cildin var, temiz temiz çık. Tabii ki sahnede, sahne ışıkları var. O bir şov, orada yüzde 100 katılıyorum ama gündelik ve sosyal hayatın içinde kendini niye bu kadar kapatıyorsun? Gerek yok. Kimse Tanrı’dan daha iyisini bilemiyor.


Röportaj: Ömür Sabuncuoğlu

Fotoğraflar: Hakan Öcal

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.