Bu akşam, Show TV’de başlayacak ‘Kapışma’ adlı yarışmanın sunuculuğunu üstlenecek olan Asuman Krause ile Zekeriyaköy’de buluştuk. Yağmurlu bir İstanbul gününde güzel sunucuyla yarışmanın detaylarını, magazin basınını, günümüz modellerini, özel hayatını ve kendisi hakkında merak edilen birçok konuyu konuştuk.


Sunuculuğunu üstlendiğiniz ‘Kapışma’ adlı ses yarışması bugün başlıyor. Nasıl bir yarışma olacak?

Bugüne kadar gördüğünüz, duyduğunuz tüm ses yarışmalarını unutun. Böyle bir ses yarışması yok. Burada jüri olmayacak. Mustafa Ceceli ve Bengü’nün takım kaptanları olacağı yarışmada sesine güvenen 18 kişiden 9’u Bengü’nün, 9’u Mustafa’nın takımında olacak. Onlar en has adayları seçecekler. Bunun dışında uçmalı, kaçmalı ve eğlence dozajının yüksek olduğu bir program olacak. Türkiye’nin en iyi sesini aramıyoruz. Kazanana albüm de yapmıyoruz. İyi sesler buraya gelsin, buranın kaymağını yesin tamam ama bizim asıl amacımız eğlencenin doruklarına ulaşabilmek. Yarışmada tırt sesler olmadığını da söylemek isterim.


Son dönemde ses yarışmaları bir türlü ekranlarda tutunamadı?

Çeşitli ses yarışmaları tutmamış olabilir ama bunlar bizi bağlamıyor. Bizim reyting kaygımız yok. Zaten bu ses yarışması değil. Halktan olumlu geri dönüş aldığımız sürece program devam edecek.


Yarışmada yer alacak Bengü ve Mustafa Ceceli hakkında ne düşünüyorsunuz?

Mustafa Ceceli ve Bengü’yü yakinen tanıyorum. Belki klişe olacak ama çok güzel insanlar, elektrik problemi yaşamayacağız. Arkadaşlık ile iş arkadaşlığı arasındaki ince çizgiyi de tutturacağımızı düşünüyorum. Doğru parçaların buluştuğu bir proje oldu.


‘Türkan Şoray sendromu var’


Sizde heyecan var mı?

Aşırı heyecan var. İlk bölümü uyumadan çektik. Size bir şey söyleyeyim mi, bende Türkan Şoray sendromu var. Bu sektöre girdiğimden beri yayın öncesi sürekli titreme gelir. İnsanlar dilimin dolandığı zamanlar dalga geçtiğimi sanıyorlar ama bu heyecandan kaynaklanıyor.


İki yıldır yarışma sunmuyordunuz... Teklif mi yoktu yoksa tercih miydi?

Sizce teklif gelmemesi mümkün mü? (Gülüyor) Türkiye’de çalışmadığın zaman sanki teklif gelmiyor gibi yanlış bir algı var. Benim bir süredir çalışmamam kendi tercihimdi. Gelen işler çok dandikti. Sistem içerisinde teklifi reddetmek için maddi durumunun da müsait olması gerekiyor tabii. Show businnes dediğimiz şey böyle. Bir memurun işi garantidir, maaşını zamanında alır ama bizim işimiz öyle değil, keskin çizgiler var. Şu an istediğim her şeyi yapabilme lüksüm ve özgürlüğüm var. Bulunduğum nokta da beni tatmin ediyor.


İleride bir dizi filmde oynamayı veya bir albüm çıkarmayı düşünmüyor musunuz?

Şarkı söylemeyi çok seviyorum o yüzden albüm çıkarabilirim. Dizi falan da hiç istemiyorum. Zaten her şeye saldırmanın bir anlamı yok. Ben program sunmayı daha çok seviyorum. Mesela ‘Wipeout’ sunarken dizi teklifi geldi ama program yaptığım için kabul etmedim. İnsanlar şov dünyasında olanların her şeye saldırmalarına alışmış, seçici olunca tuhaf oluyoruz.






‘Evlenip çocuk sahibi olmak ıstıyorum’


Bu galiba çıkış noktanızla alakalı...

Bence de, 17 yaşımda Almanya’dan geldiğimde mankenlik benim için basamak değil meslekti. Manken oldum diye oyunculuğa atlayayım düşüncem yoktu. Zaten konservatuvar mezunu değilim. Hayatımı basketbol üzerine kurmuştum. Berlin takımında en iyi 10 oyuncu arasındaydım. Sonra buraya geldim, basketbolu kovaladım ama Almanya’daki gibi oynanmadığını fark edip küstüm. FIFA kokartlı hakemim, burada hakemlik yapmak istiyorum ama 18 yaşından küçük olduğum için yapamadım. Sonra güzellik yarışmasına girdim ve bir anda kendimi Ankara’da defilede buldum. Basketbol kalıplı bir kız olarak yanımdan ceylan gibi süzülen kızlar geçtiğinde “Benim burada ne işim var?” dedim. Farkında olmadan girdiğim podyumlardan bir müddet sonra sıkıldığımı fark ettim. Ama hiçbir zaman mankenlik yaptığım için pişmanlık duymadım. Her şey olması gerektiği gibi ilerledi. Yaptığım meslekler içerisinde en çok sunuculuğu sevdim.


Peki bir dönem çeşitli dergiler için verdiğiniz cesur pozlard

an ötürü hiç pişmanlık duydunuz mu?

Kesinlikle pişmanlık duymuyorum. O dönem öyle olması gerekiyordu. İstesek de zaten zamanı geri alamayız. Hem bu pozları vermeyi kimsenin baskısı olmadan, kendi tercihimle verdim. Bir keresinde bir konuyla ilgili bir bilene danışayım dedim ve başkasının kararıyla hareket etmenin kişiye büyük bir stres yaşattığını gördüm. Hayatımda bir kimsenin bana yap veya yapma demesine kulak asmıyorum. Kararlarımı kendim veririm, buna karşın başkalarının düşüncelerini de süzgeçten geçiririm. n Evlenip çoluğa çocuğa karışmak için geç kalmadınız mı? Valla, evlenip çocuk sahibi olmayı çok istiyorum. Kalabalık bir ailemin olması en büyük hayalim. Çocuk ve eş bütün bu yaşamın anlamı değil mi? Toplum olarak hayatın tadını çıkaramadığımızı düşünüyorum. “İhtiyarlayınca hayatı yaşarız” deniyor ama o yaşta paran olsa da ne yapabilirsin ki? Ben henüz evlenip çocuk sahibi olmadım ama hayatı ıskalamadım.


‘Hayatı olduğu gibi yaşıyorum’


Peki bir gününüz nasıl geçiyor?

Genelde spor salonunda geçiyor. Kendimle ve evimle ilgileniyorum, zaman zaman da eş dostla görüşüyorum. Hayatı olduğu gibi yaşıyorum. İnsanlar belki şaşıracak ama ben asosyalim. Faal görünümlü asosyalim. Asosyal olmanın iyi bir şey olduğunu düşünüyorum. Zaten kendi kendiyle mutlu olabilen biriyim.


Şu anda Türk mankeni yetişmiyor mu, sizin döneminiz altın dönem miydi?

Magazin artık oraya çok yönelmiyor. Bizim dönemimiz de zirvedeydi. O dönemki şarkıcılar, oyuncular ve mankenler şimdiye oranla kat be kat medyatikti. Eskiden günde üç defile yapılıyordu. Bizim dönemin mankenleri bu kaymaktan çok iyi faydalandı. Benim medyatik olma derdim yoktu ama bende o yıldız ışığı vardı. Bana yeni mankenleri sayın deseler, önce eski mankenleri sayarım.


Peki magazin bitti mi? Ülkemizdeki magazincilerle dünyadaki magazinciler arasında ne gibi farklar görüyorsunuz?

Magazin bitmez, hiçbir zaman bitmez. Bizim magazincilerimiz daha natürel ve daha içten. Yurtdışında ünlü bir oyuncu kafeden çıkarken paparazzilere “Defolun gidin” diyor. Biz bir mekândan çıkarken magazincilerle iyi kötü diyalog kuruyoruz, en kötü “İyi akşamlar” deyip vedalaşıyoruz.


Röportaj: Arif Hür


Fotoğraflar: Milja Rämö

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.