Müzisyen bildiğimiz Yengi, iki haftadır Yok Böyle Dans’ın birincisi. Yarışmada rakibimdi, tanıştığım için çok mutlu oldum. Ve sizi de tanıştırmak istedim. İşte benim tanıdığım Aşkın...


Yahu nasıl bir sürpriz oldun bize?

Acun’laşma lütfen. Hepimizin bilinmeyen bir tarafı vardır hayatta. Kendi gücümü bildiğim için sorun olmadı.


Canlı yayında hiç korkmadın mı?

Ne farkı var normal hayattan?


Benim elim ayağım birbirine dolandı.

Ben de çok heyecanlanıyorum ama bu işi bu kadar zevkli kılan bu. Heyecan mutlu ediyor.


Başka bir Aşkın tanıdım orada. Daha önce çok ağır, mesafeli biri vardı zihnimde. Yarışmada içinde çocuk olan Aşkın’la tanıştım.

Belki birçok insandan daha enerjik ve daha istekliyim. Çok ufak yaşlarda bir şeylere başlamış, o arka bahçeleri erken görmüş olmanın getirdiği koruyucu bir tavır aslında o; benim dışımda gelişen bir durum. Tedirginliğin getirdiği, bir şeylerden zarar görmemek için yüzümün, bedenimin kendi kendine ördüğü bir duvar o. Bu benim kimliğim.


Bu yarışma olmasa senden röportaj isteyemezdim.

Ben de seni tanımıyordum. 22 senedir bu mesleğin içindeyim. Ayrı durmak, ayrıcalıklı durmak gerekiyor. Sana bir konsept yükleniyor, onunla beraber yaşamak zorundasın. Benim de herkes gibi rahat olduğum alanlar, arkadaşlarımla, sizlerle olduklarım.


İlk gün toplantı yapmıştık, insanlar birbirini o gün tanımıştı. Acun’un ofisinde yemek yemiştik. Özlem’e ve Özge’ye “Eyvah buranın despotları belli oldu” demiştim, çünkü sen çok ciddi duruyordun.

Tipimden dolayı öyle. Çok güler yüzlü değilim. Ama dediğim gibi bu bir mekanizma. Beni günah keçisi yaptınız. “Sen söylersin, sen yaparsın” dediniz.


Ama sonradan çok farklı tanıdım seni.

Manasız şeylere tepki göstermem ki. Haksızlık olursa tepki gösteriyorum. Bazı insanlar kendini savunurken çekinir. Ben çekinmem. Hakikaten haksızlık dediğim noktada girerim meseleye. Yoksa her şeye maydanoz olmam.


Kötü yorumlarla karşılaşmaktan korktun mu?

Yoo. Beni seven de var, sevmeyen de. Bu yarışmayla ilgili beni mutsuz eden cümleler duydum ama bu hayat benim. Kimsenin söyledikleriyle yaşayamam. Zincirlikuyu’dan geçerken bir gerçekle karşılaşıyorsun. Hakikaten öğrenme üstüne kurulu, tam da bu yüzden varım. Keşke bu olgunluğu herkes yaşasa. Böyle keyif alınacak işlerde “Asla yapmaz” denen kişiler de... Ki benim için de öyle söyleniyordu. Güneri Cıvaoğlu gibi mesela. Katıldı da yazarlığı mı bıraktı? Nilgün Belgün tiyatroyu mu bıraktı? Sosyal paylaşım sitelerindeki yorumların çoğu “Senin ne işin var orada” şeklinde. Sağolsular belki bazı değerleri korumak için bu cümleleri kuruyorlar ama ben de “İnandığım şeyleri yaptığımı artık biliyor olmanız lazım. Kendime inanmasam yapmazdım“ diyorum. Aşk ve nefret gibi, müzik ve dans. Aşkın içinde çok büyük bir yeri var nefretin. Müziğin içinde de dans var. Dizilerle hayat geçmez. Seyirci bunu hak ediyor.


Peki sen projeye nasıl dahil oldun?

Teklif önceki sezon geldi. Hep aklımdaydı. “Ne kadar güzel, aferin onlara, ne kadar cesaretliler” diye düşünürdüm. “Farklı olmak için cesaretli, cesaretli olmak için farklı olmak gerek.” Çin atasözü. Bunları yapmak için hakikaten cesaretli olmamız gerekiyor. Biz cesaret ordusu olarak oraya geldik. Bu kadar el üstünde bir hayat sürerken bir anda biri bizi eleştiriyor ve kötü not veriyor. Gerçekten aslan gibi durman lazım.


Çok çalışıyorsun. Eşinle ayrı kaldığınızı hissettiğin oluyor mu?

Öyle bir şey hissetmiyoruz, çünkü ilişkiler biraz zorluk ister. Eşimin mesleğinden dolayı da biz her zaman birlikte olamıyoruz. Haftanın 5 günü tiyatroda oyunu var. Bazen ben oraya giderim, bazen o geldiğinde uyumuş olurum ya da kızımla ilgilenirim. Böyle bir ilişki içinde zaten yokluğum ya da varlığım kimseye sıkıntı vermiyor.


Orada seksi bir Aşkın var bir yandan da. Eşin kıskandı mı?

Yok. Öyle huyu olan biri değil. İçinde ne yaşadığını bilemem ama ben de onu zaman zaman kıskanıyorum. Elbette ki seven insanlar birbirlerini acıtmayacak ufak tefek şeyler yaşar. Onun dengesini kurabiliriz. İşimizi yapıyoruz. Özlem de evli. Onun eşi de sürekli orada. Kızım dansa benden daha meraklı. Evdeysek gün boyu hangi hareketleri yaptıysam akşama kadar hepimize tek tek onları yaptırıyor. Eşim çok teşvik etti. Dansa olan aşkımı biliyor. “Orada olman lazım, bitmiştir, sen git, dans et” dedi. Yüzde 80 onun teşvikiyle katıldım, çünkü Acun’a gelmiyorum demiştim.


Peki sonra nasıl kabul ettin?

Bir yerlerde Acun’la karşılaştık. “Yok Böyle Dans’ı takip ediyormuşsun” dedi. Ben de “O kadar meraklıyım ki zor tutuyorum kendimi gidip dans etmemek için” dedim. Acun işe hemen el attı. “Muhakkak olmalısın” dedi. Kapris yapacak biri değilim ama başka bir sebepten dolayı “Hayır” demiştim. Haftanın 2 günü prova için yeterli olur diye düşünmüştüm, 7 gün oradayız. Ama sorun olmadı. İyi ki katılmışım, hepsini dengeliyorum. Duygularımı akort ettim tekrar.


İlk günkü Aşkın’la şu anki arasında büyük fark var.

Mutluluk insanın yüzüne, bakışına bile yansıyor.


Dövmelerini görünce çok şaşırdım. “Bu kadın dövme yaptırır mı” diye düşündüm. Benim bile dövmem yok.

Benim de hepiniz gibi bir hayatım var. Ömrüm motorsiklet üzerinde geçti.


Çok ciddi duruyorsun.

Çünkü anlatılması gereken şeyleri ifade ettim. Gereksiz ortamlarda bulunmadım. Magazincilere hayatımı anlatmadım. Bu sayede sağlıklı bir ilişkim oldu. Magazin dünyasının içine pek girmedim. Anlatmam gereken bir şey varsa, sorulduğunda cevap veriyorum.

Seni bir gece kulübünden çıkarken de görmedim ama.

Gitmiyorum ki. İçki, sigara içmem. Bunların olduğu yerde eğlenmek anlayışıma ters. Bu duygularımı motosiklete binerek, rafting yaparak, bowling, bilardo oynayarak gideriyorum. Dans var. Daha ne olsun? Hayatımın en yoğun dönemi zaten. Çok iyi tenis oynarım. Erdemlerim çok fazla. Bunları anlatma ihtiyacı duymadım çünkü devamını getiremem anlattığım zaman. Gizemli olmak çok hoşuma gitti. Daha çok şaşırtıyorsun o zaman. Tıpkı senin şaşırman gibi.

Seni tanıdığıma çok mutlu oldum. Başım sıkışsa seni hakikaten ararım mesela. Sır taşı gibi bir insan olduğunu düşünüyorum. Bu, çok zor bulunan bir şey.

Öyle bir tarafım vardır. Değer verdiğim insanları çok korurum. Sonuna kadar da o koruduğum şeyin içinde insanlarla birlikte yürürüm.


Haluk Bilginer ile nasıl tanıştınız? Nasıl aşık oldunuz?

TRT’de Cesur Kuşku diye bir dizide başrolleri paylaşıyorduk. Orada tanıştık, 06.06.2006’da.


Görür görmez mi âşık oldunuz?

Yok, tam görür görmez diyemem. O başka bir şey. Mantıklı yaklaşımın getirdiği aşka dönüşüm şeklinde devam etti.


İki sanatçının aynı evde yaşaması nasıl bir şey?

Zor. İki taraftan birinin sakin olmayı bilmesi gerekiyor bazen.

O kim oluyor sizin ilişkinizde?

Bazen o beni sakinleştirir, bazen ben onu. Çok zor. Ego kötü bir şeydir ama insanın doğasında var. Evlilik denen proje insanın doğasına ters aslında. Ama aile kurmak, çocuk, anne, baba üçlüsünü temsil etmek kendinden ödün vermeyi gerektiriyor.


Erkeklerin çoğu seni çekici buluyor. Nasıl hissediyorsun?

Çok umurumda değil. Başka bir yüceliğin peşindeyim. Dans etmek, bunu başarmak, işimi doğru yapmak gayretim. Her kadın seksidir. 13 yaşında Sezen Aksu’nun vokalistliğini yaptım, 19 yaşında albüm çıkardım. Alışık olmadıkları bir şeyin uçlarını düşünemiyorlar. Net söylüyorum, 40 yaşındayım. Bir kadın için hayatın en güzel ve en tatminkâr dönemi.


Hazırlayan: Helin Avşar

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.