Eve girdiğim an dehşet içinde kaldım... Salonda göz gözü görmüyor, her tarafı kesif bir duman kaplamış... Dondum kaldım birkaç saniye ama sonra durumu kavradım; Yangın... Yanıyoruz resmen.. Aklımdan yıldırım hızıyla geçiyor düşünceler... İtfaiyeye mi telefon etsem? Telefonu nasıl bulacağım ki bu karmaşada? Birkaç kova su? O da imkânsız... Hemen tüysem mi? Evet hemen tüymeli... Tam kapıya doğru birkaç adım attım, aklıma geldi birden. Ya Gargamel içerdeyse? Yatak odasında masum masum uyuyorsa yavrucak? Hayır.. Onu böyle bırakamazdım, bu vicdan azabı ile yaşayamazdım. Gücümün yettiği kadar bağırdım, “Gargameeeeeellll” diye. Salonun ortasından dumanların arasından, sakin bir ses geldi; “Abi ne bağırıyorsun, sağır mıyız?”


Fön makinesi faraşa karşı!

Salak salak bakakaldım sesin geldiği yere... Bir gölge dumanların arasından doğruldu, pencereye doğru gitti ve camı açtı... İçeriye biraz temiz hava girince kendime geldim ve o anda durumu anladım. Orta yerde bir mangal duruyor, bizimkinin elinde de bir fön makinesi var. “Abi ne telaşlanıyorsun ya, mangal yakıyoruz görmüyor musun?” demez mi... “Ulan evin içinde mangal yakılır mı hayvan” diye bir bağırmışım ki sesimden ben bile korktum. “N’apiim, her yer apartman oldu, mangalı koyacak yer kalmadı hem camı açtık işte” dedi; “Üstelik kömürlerin üzerine boru da koydum...” “Peki o elindeki alet ne?” dedim. “En büyük hatam bu oldu” dedi fön makinesine acıklı acıklı bakarak; “Kömürleri faraşla yelledim, yakamayınca bu meretten yardım istedim, öyle bir rüzgar verdi ki ortalık toz duman oldu...”


Köfte pişirmenin püf noktası

Tam, “Camdan mı atayım, yoksa yarı yanmış kömürlerin arasına kafasını mı bastırayım” diye düşünürken, o sakin sakin bilgi vermeye başladı; “Sen sen ol, eti mangalı üzerine koyduğun zaman sakın çatalla çevirme. Çünkü etin suyu kömüre akar ve bütün lezzeti gider. Sonracığıma efendim etlerin is kokmasını istemiyorsan birkaç dilim elma ya da limon kabuğu koyacaksın kömürün üzerine. Birkaç sap da biberiye atarsan et mis gibi kokar ama kokunun ve tadının baskın olmaması için pişirme süresinin sonuna doğru koyacaksın biberiyeyi...” Nutkum tutulmuş, bir koltuğa çöküp kalmışım.


Ben bununla ne yapacağım? Garga, hiçbir şey olmamış gibi bıcır bıcır konuşmaya devam ediyor ; “Nereden heveslendim mangala biliyor musun, Yılmaz Erdoğan geçen gün bir mangal partisi vermiş...”


Film 12 haftada tamamlandı

Bizim Gargamel ne yapmış etmiş, Cuma akşamı Kasımpaşa Camialtı Tersanesi’nde verilen çok özel bir partiye sızmış. “Tersanede parti mi olur?” demeyin. Davetin sahibi Yılmaz Erdoğan ise bal gibi olur. Yılmaz sonunda 7 yıllık rüyasını mutlu sonla bitirmiş ve dev bir mangal partisiyle kutlamış bunu.


Başrollerini Kıvanç Tatlıtuğ ile Mert Fırat’ın canlandırdığı ‘Kelebeğin Rüyası’, Zonguldak’ta genç yaşta veremden ölen iki şairin; Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu’nun gerçek yaşam öykülerini anlatan bir yapım. Temmuz ayından beri Zonguldak’ta çekilen filmin başına bazı talihsizlikler geldiği, Yılmaz’ın Kıvanç’ın sakallı sahnelerini beğenmediği için çöpe attığı yazılıp çizilmişti. Gargamel’in öğrendiğine göre işin aslı böyle değilmiş meğer. Erdoğan filmi tam 12 haftada yani hedeflediği sürede bitirmiş. Sözü edilen sahneler ise, deneme çekimleriymiş. “Çöpe atılan sahneler” lafının palavra olduğunu söylemiş Yılmaz gece boyunca.


Şu anda hararetli bir şekilde montajı yapılan ve şubat ayında vizyona girmesi beklenen "Kelebeğin Rüyası"nın Türk Sinemasının en pahalı filmlerinden biri olduğu söyleniyor ama BKM rakam konusunda ser veriyor, sır vermiyor... Milyon dolarlardan bahsediliyormuş ama ‘kaç milyon dolarlar’ kimse bilmiyor.


Karı-koca karşılıklı göbek attı!

Şimdi gelelim şu meşhur partiye ve neden bir tersanede yapıldığına. Yılmaz Erdoğan, Zonguldak’tan döndükten sonra filmin bütün iç sahnelerini bu tersanede gerçekleştirmiş. O yüzden çekimler biter bitmez, aynı mekânda setçisinden ışıkçısına, figüranından başrol oyuncularına kadar bütün ekibin katıldığı bir kutlama partisi vermiş.


Özellikle filmin emekçileri için en kral orkestrayı getirmiş, Suzan Kardeş’in Balkan şarkılarıyla iyice neşelerini bulmuşlar. Bir ara Erdoğan da ona katılıp şarkılara düet yapmaya başlamış. Hele ‘Allı Turnam’ı söylerken kıyamet kopmuş... Sonra da mikrofonu kaptığı gibi şiirlerinden bir demet okumuş sahnede. Kardeş’in performansının ardından Tatlıses’in ‘Bir Taş Attım’ şarkısıyla Suzan, Yılmaz ve eşi Belçim bol bol göbek atarak kutlamışlar ‘uzun maraton’un bitişini...


Kıvanç’la Mert partide yoktu!

Tersanenin ortasında dev bir mangalın kurulduğu gecede en çok konuşulan konulardan biri de Kıvanç Tatlıtuğ’un partiye ne zaman katılacağı olmuş. ‘Kuzey Güney’deki çalışmaları ve filmin çekimleri arasında aylardır mekik dokuyan Kıvanç, o gece yine dizi çalışmasındaymış... Ama Azra Akın onu temsil etmek için başından beri hazır ve nazır bulunmuş partide.


Geceye katılamayanlardan biri de diğer başrol oyuncusu Mert Fırat’mış. “Neden yoklar?” sorusunun cevabını da öğrenmiş bizimki. Meğer parti önce cumartesi gecesi için planlanmış. Fakat meteorolojiden o gece yağmur yağacağını öğrenmiş ve bir gece öne almışlar. Dolayısıyla evdeki hesap çarşıya uymamış, Kıvanç dizi setinde, Mert de tiyatrosunda olduğu için bu istenmeyen durum meydana gelmiş. “Bir de ciddiyetiyle tanınan Necati Akpınar’ı görecektin abi” dedi Gargamel “Öyle neşeliydi ki bütün gece boyunca göbek attı, dans etti. Millet şaşkına döndü. Onu ilk defa böyle görüyorlarmış...” Gargamel bütün bunları bir çırpıda anlattıktan sonra derin bir nefes aldı. Susmasını fırsat bilip “Yak bakalım şu mangalı yeniden, köfteleri de koy keyfimize bakalım” dedim. Beni de delirtti sonunda anlayacağınız...


Haber: İzzet Çapa

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.