Ahlem Behladj, Tunus’un kadın sığınma evinin etrafında takılan polisler tarafından rahatsız edile edile cesur durmayı daha 90’lı yıllarda öğrenmiş. 23 yıl süren Zine el Abidine Ben Ali’nin diktatörlüğü sırasında bu köhne bina, darp edilen kadınların kendilerini güvende hissedebileceği ender yapılardan biriymiş. Aynı zamanda, o sıralarda henüz 19 yaşında olan Behladj ve diğer aktivistlerin, kadınlara yönelik şiddete karşı mücadelelerinde toplanma yeri olmuş.


Mücadele otuz yıla yakın sürmüş ve sonunda -Behladj’ın mutluluk gözyaşlarıyla- 2017 yılının Haziran ayında kadınlara yönelik şiddeti ortadan kaldırmayı hedefleyen yasa, parlamentodan geçmiş. Geniş kapsamlı yasa, kadınlara yönelik fiziksel, ekonomik ve psikolojik istismarı ve tacizi yasaklıyor. Bunun yanında, yasadaki bir boşluğu kapatarak tecavüz suçlularının, kurbanlarıyla evlenerek hapis cezası almaktan kurtulmalarına da engel oluyor.


Tunus, kadınların yüzde 53’ünün bir tür şiddete maruz kaldığı olduğu bir ülke. Dünyada bu saldırganlığı yaşayan kadınların oranı yüzde 35. Aktivistlerin büyük sevinçle karşıladığı yasa, “kağıt üzerinde bölgedeki, belki de dünyadaki en iyi yasalardan biri”* olarak nitelendiriliyor.



Yasanın bazı olumlu etkileri olmasına karşın uygulamadaki ciddi eksiklikler geçtiğimiz bir yıl içinde, öngörülen koruma ve takibatta önemli bir ilerleme kaydedilememesine neden olmuş. Aktivistler şimdi, güçlüklerle kazanılmış zaferlerinin kadınların hayatında gerçekten bir fark yaratması için baskı yapıyorlar.



Adalete giden uzun yol


Tunus Demokrat Kadınlar Birliği (ATFD), diktatörlük zamanında kadınlar için ilk sığınma evini kuran kurum olmuş. Şu anda 52 yaşında ve hala kurumun aktivistlerinden olan Behladj aynı zamanda bir çocuk psikiyatristi. Yıllar içinde çok sayıda genç kızın ve ergenin, kendilerine tecavüz eden kişilerle evlenmeleri için baskı görmelerine şahit olmuş. Yasa uzun zamandır 20 yaşından altındaki birine tecavüz eden suçlunun, kurbanla evlenerek hapis cezasından kurtulmasına izin veriyormuş. Bu düzende, iki sene sonra boşanan suçlu serbest kalıyormuş. Kurbanların, suçlu ve ailesinden olduğu kadar, kendi ailelerinden de baskı gördüklerini ifade eden Behladj, evliliğin, tecavüz utancını silme yolu olarak görüldüğünü söylüyor.





2004-2006 ve daha sonra 2011-2013 yılları arasında başkanlığını yaptığı ATFD’nin hala bir üyesi olan Behladj, tecavüzle başlayan bir evlilikte neredeyse her zaman şiddetin de bulunduğunu ifade ediyor. Aktivist, anılarını, “Hatırladığım bir kız var. 12 yaşında, kendisine tecavüz eden kişiyle evlenmeye zorlanmıştı. Onunla 20 yaşına kadar çalıştım. Sekiz yıl boyunca yaşadığı şiddet korkunçtu” sözleriyle dile getiriyor. Behladj’a göre yeni yasanın kabulü büyük bir değişikliğin göstergesi olmuş.



Diğer alanlarda da Tunuslu kadın hakları aktivistleri yoğun çalışmalarının meyvelerini toplamaya başlamış. Tunus polisi, saldırıya uğradıklarını raporlayan kadınları hastaneye sevk etmek ve orada bir adli tıp doktoru tarafından muayene edilmelerini sağlamak zorunda. Bu doktorlar, her gün gördükleri kadınların sayısında bir artış bildirmiş. Mahida’daki doktorlardan biri olan Abir Aissaoui, eskiden haftada iki kadın görürken artık bu rakamın altıya çıktığını söylüyor. Doktora göre bunun nedeni şiddetin artması değil, kadınların ortaya çıkmak ve polise giderek şikayetçi olmak için kendilerini daha güçlü hissetmeleri.



Tunus polisi, kadınlara yönelik şiddetle olan mücadelede genellikle problemin bir parçası olmuş. Bu davada çalışanların ifadelerine göre polisin, kurbanları şikayetçi olmamaya ikna etmesi veya -aile içi şiddet durumunda- kadının sorunu kocasıyla konuşarak halletmesini önermesi, sıkça rastlananan bir davranış. Yeni yasadaysa polis şikayet tutanağı tutmazsa hapis cezası alabiliyor.





ATFD psikoloğu Sheifir Telih, polisin davranışında da bir gelişme fark ettiğini söylüyor. Telih’e göre eskiden şiddet kurbanları utanıp şikayette bulunmakta tereddüt ederken yeni yasa kadınlara daha çok güven veriyor. “Yeni yasa, kadına kurban olup olmadığı yargısına varmanın, kimsenin işi olmadığını hissettiriyor. Eğer kendisi, kendisini şiddet kurbanı olarak hissediyorsa hakları için mücadele etmeli” diye konuşuyor.



Yasa çıkmadan önce kadınlara yönelik -özellikle aile içi- şiddet davalarına bakan hakimlerde “tam bir ciddiyetsizlik” varmış. Mahkeme salonunda bile “Böyle şeyler evliliklerde olur” diyerek kadınları kocalarına geri dönmelerinı sağlamaya çalışan hakimler de artık değişiyor. Artık, işleyen prosedürler sayesinde kurbanlar kendilerini daha açık ifade edebiliyorlar ve ortaya çıkmaya istekliler. Yine de adli sistemin yeni yasaya uygun tepki vermesi için biraz zamana ihtiyaç var.




Süregelen mücadele


İlerleme göstergelerine karşın yeterli bir koruma sistemi henüz bütün aktivistlerin hayali olmaktan öteye gitmiyor. Yasanın etken kullanılabilmesi için ciddi bir yatırıma ve bütçe ayrılmasına ihtiyaç duyuluyor.


Yasa, yetkililerin, ihtiyacı olan kadınları sığınaklara yönlendirmelerini zorunlu kılıyor ancak bu bireylere maddi bir destek sağlamıyor. ATFD personelinin yorumlarına göre bu kişiler her zaman para sıkıntısı çekiyor olsa da sığınak ve gündüz bakım evleri güvenlik, yasal ve psikolojik destek sağlayarak başka seçenekleri bulunmayan şiddet mağdurları için kritik önem taşıyor.


Tunus’un yoksul kenar semtlerinden birinde oturan ve yıllardır komşusu tarafından fiziksel olarak saldırıya uğramış Fatma Hamdr bu kurumdan yeni haberdar olmuş. “Herkesin hikayemi duymasını istiyorum” diyen Hamdr, şiddeti tekrar tekrar polise rapor ettiğini ama hiç ciddiye alınmadığını anlatıyor. Birkaç şikayetten sonra polis memurlarından biri “çok sinirlenmiş ve kendisine vurmaya başlamış.” Kızı, polise nefes almakta güçlük çeken annesinin astımı olduğunu söyleyince o da polisin saldırısına maruz kalmış.




Tunus'ta polisin kadına yönelik uyguladığı şiddete karşı protestolar


Yasanın uygulanmasında polisin de aynı çizgide hareket etmesi hayati önem taşıyor. 2011 yılındaki geniş protestolar sonucu yıkılan diktatörlük süresince Tunus polisi sıradışı bir güce sahip olmaya alışık olduğu için değişimin hemen gerçekleşmesi zor.



Bir kadın hakları aktivisti olan Dalenda Largeuche, polis akademisindeki mezuniyet öğrencilerine insan ve özellikle kadın hakları konusunda eğitim veriyor. “Başlangıçta bir dirençle karşılaştık” diyor Largeuche ve ekliyor: “Bazı polisler ‘Tunuslu kadınların zaten çok fazla hakları var’ diyordu.” Yine de sonunda neredeyse tümü durumu kabul etmiş, hatta birçoğu bu konuda daha fazla eğitim almak istediğini ifade etmiş.



Tunus gibi büyük şehirlerin dışındaki şehirlerdeyse birçok kadın bu yeni haklarını bilmiyor. Bu boşluğu doldurmak amacıyla, öğrenci bir aktivist olan Salma Belhassine, cinsel tacize maruz kalan kadınların, yaşadıklarını STK’lara rapor etmelerini sağlayan bir cep telefonu uygulaması tasarlamış.


Karşılarındaki zorlukların bilincinde olan aktivistler ümitli ve kararlı bir biçimde yollarına devam ediyor. Ergenlik yıllarından beri kadın hakları kurumuna kendini adamış Behladj, “Bayrağı teslim ediyoruz artık” diyor. “Bu yasayı geçirmek için otuz yıllık bir kampanya gerekti. Durumu kadınlar için gerçekten değiştirebilmek için bir otuz yıl daha gerekebilir” diyerek sözlerini tamamlıyor.



* İnsan Hakları İzleme Örgütü Tunus ve Cezayir araştırmacısı Amna Guellali


Kaynak: time.com

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.