2007 yılıydı. Yine nasıl bir depresyondaysam durmaksızın Antony and the Johnsons’ın “I Am A Bird Now” albümünü dinliyordum.“Ben bir kuş kızım” sözleriyle dolanıyordum... Bir akşam üstü, tam da caz festivali zamanlarında telefonum çaldı. Arayan arkadaşım “Akşam Antony and the Johnsons konserindeydik, inanılmazdı, etkisinden çıkamadım, niye gelmedin” dedi. Konser tarihini yanlış hatırlıyordum! O gün bugündür bir İstanbul konseri daha versinler diye beklemedeydim.


Şimdi en başa saralım teybi. Antony and the Johnsons, Antony Hegarty’nin kurduğu bir müzik grubu. Hegarty’nin kendisiyse oldukça sıradışı bir sanatçı. Kendini “Cinsiyetler ötesi, Hristiyan olmayan, sanatçı bir memeli” olarak tanımlıyor. “Cinsiyet ötesi (Transgender)” deyiminiyse şöyle anlatıyor: “Herhangi fiziksel bir değişim geçirmedim, ameliyat olmadım ama ruhsal olarak kendimi erkekten kadına geçişteki bütün süreci tamamlamış gibi hissediyorum. Muhtemelen bütün ailelerde böyle biri vardır. İki cins arasında kalmış...” 1971 doğumlu Hegarty, Londra doğumlu ve İngiliz bir ailenin oğlu. Küçük yaşlarda Londra’dan ayrılmış, önce ailesiyle Amsterdam’da yaşamış. Uzun yıllardır da New York’ta.


İKSV’den Berna Özdemir arayıp “Antony Hegarty ile röportaj yapmak ister misin” diye sorduğunda heyecanla “Tabii ki” dememin sebebi, 2007’den beri bekleyişimdi. Üstelik Hegarty bu kez Türkiye’de grubuyla değil; 39 kişilik Filarmonia Istanbul Orkestrası ile bir konser verecek. 9 Temmuz Pazartesi akşamı Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi’nde vereceği konser öncesinde telefonda konuştuk. Yeni çıkacak albümünün ve İstanbul konserinin onun açısından 20 yıllık bir sürecin sonucu olduğunu söyledi...


Şov ve müzik dünyası zalim. Sizse fazlasıyla duygusal gibisiniz.

Sanırım çok şanslıyım. (İç çekerek devam ediyor sözüne) Müziğimi, sanatımı dünyayla paylaşabilmek zor elde edilebilen bir fırsat. Bu yüzden ne yaşarsam yaşayayım bu şansa sahip olduğum için hayata minnet duyuyorum. Teşekkür edebilmek adına kültüre, dünyaya, değer verdiğim şeylere bir şeyler katabilmek için uğraşıyorum.

Aynı zamanda bir çizersiniz ve sergileriniz oluyor. Sizin için önce müzik mi geliyor çizim mi?

Önce çizim. Çocukken de önce çizim aşkımı fark etmiştim. Duyguların renklerle dışavurumunu çok seviyorum. Müzikteyse sesleri evrenin boşluğuna salma duygusunu seviyorum.

Sizin için yaratıcılık ne?

Tinsellik, ruhanilik...

Peki ilham kaynağınız ne?

Kesinlikle doğa.

Bir müzisyen dünyanın geleceği ile ilgili ne kadar etkili olabilir?

Müzisyenlerin farklı konularda cesareti olmalı. Herkes kendi inandığı dünya şekline yeni vizyon getirmeli.

Future Feminism (Feminizmin Geleceği) vakfını bu endişelerle mi kurdunuz?

Bu biraz politik bir grup ama henüz manifestomuz bile yazılmadı. Kadınların ekonomik ve politik eşitliğini savunan 60’lardan kalma bir grup değiliz. Bu eşcinsel haklarına benziyor. Aynı cinslerin evliliği konunun bittiği noktaymış gibi görülüyor. İlgisi yok. Biz her şeyi daha ileri bir noktaya taşımaktan bahsediyoruz. Bunun için dünyanın daha çok östrojen dolu bakış açısına ihtiyacı var.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.