Bodrum’da uzanmış, denizin sesini dinliyorum. Birazdan telefonum çalacak ve Tuborg Goldfest’te sahne alacak Evanescence grubunun vokali Amy Lee ile görüşeceğim. Bir yandan da grubun “Bring Me To Life” şarkısını mırıldanıyorum. 1995’te kurulan grubun 2006’da çıkan albümü “The Open Door” tüm dünyada 6 milyon satış rakamına ulaşmıştı. Aynı dönemde Türkiye’de de çok popüler olmuş, 2007’de süper bir konser vermişlerdi. Bu arada telefonum çaldı. Amy Lee “Selam, nasılsın” diyerek sanki 40 yıldır tanışıyormuşuz gibi konuşmaya daldı...


2007’deki Türkiye konserinizden aklınızda neler kaldı?

Muhteşemdi. Seyirci çok coşkuluydu. Şarkıları birlikte söyledik. Konser öncesi tekneyle Boğaz’da gezdik: Teknedeyim, elimde beyaz şarap, İstanbul’u izliyorum ve kesinlikle dünyanın en güzel şehirlerinden birinin İstanbul olduğundan eminim. Ardından kıyıya yaklaştık, biri elini uzatarak inmeme yardım etti ve tekneden direkt sahneye çıktık... İnanılmazdı!


Sahneye çıktığınızda sizi en çok ne heyecanlandırıyor?

Seyirciler. Gördüğüm anda kalbim yerinden çıkacak gibi oluyor.


Guns N’ Roses’ın ana grup olduğu bir festivalde sahne almak nasıl bir duygu?

Ana grubun Evanescence olmasını tercih ederdim! Şaka bir yana, çok büyük bir onur. Daha önceden Korn, Rush, Garbage gibi de hep dinlemeyi çok sevdiğim gruplarla aynı sahneyi paylaştık. Küçükken hepsine tapardım.


''mutluyken de şarkı yazabiliyorum''


Şarkılarınızın çoğu aşırı duygu yüklü. Bu şarkıları her gece seslendirmek o duyguları biraz hafifletiyor mu?

Her şarkıda her gece kendimi kaybettiğimi söyleyemem. Sahnedeyken kafamda çok fazla şey oluyor. Duruşuma dikkat etmek, klavyeyi diğer şarkıya hazırlamak, hangi şehirde olduğumuzu hatırlamak... Ama bazen öyle bir an oluyor ki herkes şarkıya odaklanıyor. Seyirciler şarkıyı bir ağızdan söylüyor ve biz dinliyoruz. Bundan daha güzel bir şey yok.


Şarkılarınızın çoğu karanlık duygulara ait. Ama artık evlendiniz ve bildiğimiz kadarıyla mutlusunuz. Bu şarkı yazmanızı zorlaştırıyor mu?

Duygularıma her zaman kulak veriririm. Ayrıca müziği çok seviyorum, uzun süre şarkı yazmadan duramam. İşler yolunda gittiğinde de yazabiliyorum. Ama iyi sanatın, insanların kendi hayatlarıyla bağdaştırabildiği işlerden çıktığını düşünüyorum. Sonuçta herkes hayatının bir noktasında kalp kırıklığı yaşar. Genellikle de en dürüst sanatsal ifadeler o kırık kalplerden çıkar.


Turnelerde genellikle tek kız sizsiniz. Zaten rock müzik feci halde erkeklerin egemenliğinde. O uzun yollar boyunca erkeklerle vakit nasıl geçiyor?

Aslında tek kız değilim, 2 kişiyiz. Bir de asistanımız var. Arada kız muhabbetini özlediğimde onunla baş başa sohbet ediyoruz, iyi geliyor. Ama zaten çocukluğumdan beri bu hep böyleydi. Erkeklerin arasında büyüdüm. Beni hem kendilerinden biri gibi görüyorlar hem de yeri gelince prensesmişim gibi davranıyorlar. Eğlenceli oluyor ve güçlü hissettiriyor.


Kliplerinizde, fotoğraflarınızda dişiliğinizi ön plana çıkarmaktan kaçınıyorsunuz. Hatta dişiliğiyle müziğini sattıran kadınlara karşı tepkili olduğunuz biliniyor. Ama birçok dergi sizi rock müziğin en seksi kadınlarından biri olarak gösteriyor...

Bu hem çok hoş hem de komik. Seksi görülmek her kadının hoşuna gider. Lisedeyken şişman, silik bir tiptim. Şimdi beğenilmek ilginç geliyor.


Eski şarkılarınızı dinlediğinizde neler hissediyorsunuz? Sonuçta 14 yaşından beri müzik yaptığınızı düşünürsek epey şarkı olmalı...

Utanıyorum. Gerçekten. Yani öyle “Nasıl yazdım bunu” gibisinden bir utanma değil de hani çocukken tuttuğunuz günlükleri okuyunca hem güler hem utanırsınız ya, öyle.


Türkiye’deki hayranlarınıza söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Sizinle yeniden birlikte olmak için sabırsızlanıyoruz; iyi ki varsınız!


Hazırlayan: Heja Bozyel

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.