-Necla Teyze, ısrar etme. Düğüne filan gelemem ben. Hem zaten kendimi yorgun hissediyorum.


-Ayşen, hayırdır, bilmediğim bir beben var da beşik mi sallıyorsun geceleri?


-Ya teyze, sabah 9-akşam 6 çalışmak insanı nasıl tüketiyor, bilemezsin. Günümüz insanı kendi kendini zincire vurmuş işte.


-Ayşen, tamam, anladık, çalışıyorsun da bir gün 24 saat ve sen 9 saat çalışıyorsun. Çocuğum, o dediğin zincirlerden kurtulunca ne yapıyorsun?


-Teyze, benim şöyle bir terasa çıkıp kitap okuma, doğaya akıp meditasyon yapma, bedenimin zindeliği için günde bir saat hamak yogası yapma ve yeşil çayım kucağımda film izleme vaktimin olması gerekiyor. Siz tabii nereden bileceksiniz bunları; varsa yoksa ev, çocuk, akraba…


-Bana bak Ayşen, seni ayağımın altına bir alırsam daha neler bildiğimi görmüş olursun. Şükret, elimde büyüdün. İyi dinle beni. Ben küçükken kuzenimle her hafta sonunu birlikte geçirirdik. Atari oynardık, gülerdik, pencerenin demirinden bacaklarımızı sallandırıp dışarıyı izlerdik ve dayıma gidip “Biz sıkıldık.” derdik. Ah dayıcığım, Barış Manço gibi naif bir adamdır, bizi karşısına oturtur, her hafta sonu beraber olabilmemizin değerini ve mutlu olabilmemiz için ellerinden geleni nasıl yapmaya çalıştıklarını anlatırdı. Bizim bu sıkılmalarımız ders çalışmaya, hoşlandığımız çocuklara mektup yazmaya ve beraber yiyeceğimiz yemekten gideceğimiz filmi ayarlamaya kadar her şeyi itinayla kendi başımıza yapmaya başlayınca bitti.


Şimdi, bizim nesil için “Ev işi, çocuk ve akraba delisi” diyorsun. Biliyorum ki senin evini temizleyip ütünü yapmaya biri geliyor, haftada dört gün dışarıda yiyorsun, kahveni bile beş kilometre uzaktaki Kul Cafe’ye gidip içiyorsun…


-Bir kere o “Cool cafe”.


-Aman her neyse işte. Evinin her köşesine emek vererek orayı bir yuva yapmak, dünyaya gülen bir yüz yetiştirmek ve çevrende düğününü, yasını paylaşabileceğin akrabaların olması, senin o “Hayatın anlamını arıyorum” diye fellik fellik o spor merkezi senin, bu enerji mekanı benim diye gezdiğin yerlerde bulamadığındır.


-Oldu teyzeciğim; bulaşıkları tekrar elde yıkamaya başlayalım, sobalı eve çıkalım ve hepimiz ev hanımı olalım. Nasıl?


-Bana kalırsa senden bir şeycik olmaz ya neyse. ‘Tekrar taş devrine dön’ demiyorum sana sadece hayatını kolaylaştıran şeyleri bir gözden geçir diyorum. Bunlar gerçekten gerekli mi, gerekli ise hayatından çıkan bu şeylerin yerine ne koyuyorsun, bir bak.


-Of teyze, zaten depresyondayım, iyice bunalttın beni.


-İşte tam da bunu diyorum boş işler müdürü. Bir iş tut ki yaparken bedenin ve aklın, çıkan şeyle de ruhun beslesin.


-Eee, yani?


-Yanisi o düğüne gidiliyor.



Naciye Kavas

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.