Filozoflar, bilim adamları, dehalar, yazarlar, akademisyenler, kitapseverler, eleştirmenler, belgesel yapımcıları, araştırmacılar, tarihçiler, köşe yazarları, hatta bilgisayar kurtları dahi gündemimizde…


Yıkanmayı sevmeyen, her daim esprili, kendine özgü takıntıları olan Einstein’ın izinde; düşünerek, bilgi birikimimizi ortaya koyarak, meraklı yanımızı destekleyerek, IQ’umuzu gözler önüne sererek giyinmenin tadını çıkaracağımız bir sezona ‘merhaba’ demeye hazırlanıyoruz.


Ne de olsa kolaycılıktan sıkıldık! Tıpkı birkaç sezondur stil gündemimize oturan edgy parçalardan sıkıldığımız gibi… Artık klasik görünmekten çekinmeyeceğimiz, ancak düşüncelerimizi uçurabileceğimiz bir dünya kurmak istiyoruz.


Bundan böyle kitaplara dokunmak, lüks materyallere dokunmak ile eşdeğer bizim için… Okumanın, araştırmanın ne kadar zevkli ve seksi olduğunu bir kez daha keşfettik. Arşivlerimiz, gardıroplarımız gibi doldu taştı. Okuma gözlüklerimiz, güneş gözlüklerimizle yer değiştirdi. Müze kafeleri, yolumuzun üzerindeki kütüphaneler, galeriler, sahaflar uğrak mekânlarımıza dönüştü. Düşünce dünyamız o denli dolu ki, bu nedenle karmaşık giyinmenin pratikliğinden ve derin estetiğinden faydalanıyoruz. Meşgul insanlarız… İspatlamaya, yeni yöntemler geliştirmeye, hayal gücümüzü konuşturmaya, test etmeye, yorumlamaya odaklandığımız iş hayatlarımız düşünüldüğünde bu karmaşıklığı açıklamamız hiç de zor değil. Hatta kimi zaman trend’leri umursamıyor, klasik öğeleri ön plana taşıyor, ancak bu tercihi zekâ kıvılcımlarımızın izini taşıyan ayrıntılarla kişiselleştiriyoruz.


‘Eski moda’ görünmek artık bizi huzursuz etmiyor. Öyle ki, özellikle bunu tercih edenler arttıkça koltuklarımız kabarıyor. Toplamayı, biriktirmeyi, dokunmayı, hissetmeyi seven yeni entelektüeller olarak yılların izini taşıyan giysilere zaafımız var. Hafif dağınık halimizle görünümümüzü umursamaz gibi görünmekle kalmıyor, o umursamazlığın şıklığı beraberinde getirdiğini de gayet iyi biliyoruz. İçimizdeki filozof tasarımcıların hayal gücü eşliğinde bizi hafif bol pantolon ceket takımlara, balıkçı kabanlara, cepli süveterlere, kaşmir trikolara, sofistike pelerinlere yönlendirmeye hazır ki bu hafif kendini beğenmiş tarz egomuzu desteklemeye meyilli.


Kolları sıvanmış beyaz gömleklerle giyilen dar süveterler, siyah mokasenler, kalın külotlu çoraplar, kalın çerçeveli gözlükler hiç de uzağımızda değil. 70’li yılların sonunda tavan yapan bohem entelektüel görünüm; fitilli kadife ceketler, kareli gömlekler, oversized süveterlerle geri döneceğinin sinyallerini veriyor. Tartan Cesur Yürek dönemindeki kadar cool… Yeni entelektüelliğin bir başka zaafı ise kesinlikle katman katman giyinmek yönünde ilerliyor. Bu da demek oluyor ki cardigan’ların modası asla geçmeyecek! Soğuklar bastırınca tişörtlerin üzerine önce oduncu gömlek, ardından cardigan, ardından da balıkçı kabanlar geçirilecek. Boyuna birkaç kez dolanacak şallar ise bu bol katmanlı görünümü tamamlayacak.



Okumak seksidir


Bir kadın hem zeki olup hem de seksi görünmeyi nasıl başarabilir? “Dünyanın en köklü iletişimi konuşmak olduğuna göre tavırlarla” diyor Ralph Lauren ve ekliyor; “Akademisyen gibi giyinmek kadının seks içgüdülerini bloke edemez! Entelektüel yanı vurgulamak bakımsızlıkla eşanlamlı değildir” Bu durumda günümüz fashionista’larının politika, tarih, edebiyat üzerine daha sık konuştuğunu duyar olacağız. Kitaplardan haz alan, gittiği şehirlerde tarih görmek isteyen, dergi okuyan, bilime inanan, akademisyenlerle, doktorlarla, gazetecilerle flört edenler ise bizi şaşırtmayacak.


Entelektüel sınıfa ait kadınların topuksuz ayakkabı giydiği, hiç makyaj yapmadığı, saçlarını her daim topladığı gibi yanılgılar artık sonlanıyor. Kısacası entelektüel zevklerin sıkıcılığından yakınanlar azalırken, glitterati ve literati kelimelerinin rahatlıkla yan yana gelebildiğini fark edeceğiz. “Popülerliğin göstergesinin okuduğunuz kitaptan çok kullandığınız cep telefonu ile ölçüldüğü günleri geçtik. Moda ile ele ele veren farklı bir ideolojinin kapıları açıldı artık. Büyük çantalar taşıyan kadınlar, bundan böyle o çantaların içine birkaç kitap yerleştirmekten utanmayacak” diyor Phillip Lim’in basın sözcüsü ve ekliyor; “Moda da düşünce ile yoğrulmak istiyor. Bilime, felsefeye saygılı davranıyor. Kadın geceleri şehrin en gözde mekânlarında eğlenirken, gündüzleri dışarıdan psikoloji derslerine katılabilir.”


Fırfırların, volanların ve göz alıcı renklerin yeni sezonda azalması sizi korkutmasın! Klasik, hatta eski moda seçimlerin modernleştirildiği bir dönemden geçiyoruz. Tüvit ceketler, boğazlı kazaklar, kaşmir pançolar, uzun gömleklerle giyilen yelekler, pantolon ceket takımları, günümüze uyarlanan tayyörler, kedi gözlükleri, kareli bol pantolonlar, fitilli kadife paltolar koyu renkleriyle ilk başta sizi üzebilir. Oysa güçlü bir ayırt edicilik, bu parçaların kendi içinde müthiş bir mizah ve düşünce gücü barındırdığını er ya da geç algılayacak. Felsefe kitapları taşıyan, manifestolar geliştiren, bilmediğini araştıran, dünyanın gidişatını takip eden, ilgi alanları yaratan, farklı diller konuşan, sık seyahat eden günümüz kadını bu à la pronk yaklaşımı, ‘bilgi dolu gardırop’ kavramını, estetik ile felsefeyi birleştiren tasarımcıları çok sevecek.


Giysi kodlarındaki ciddiyetin tatlı, şirin ve kadınsı tavırları gölgeleyeceği endişesi tasarım metaforlarıyla tamamen yok olacak. Çok yönlü bakış açımız, çok yönlü parçalara hayat vermeye hazır! Üstelik bu tarzın sunduğu konfor da göz ardı edilemez. Tutucu, sıkıcı ya da fazla resmi olmaktan çok, büyük şehirlerin kültürel tandansına uyumlu ve zarafeti ön plana taşıyor… Bunun için hımbıl, eğri ya da kambur durmamız gerekmiyor. Tam tersine klasik fakat şehirli görünüyoruz. Püsküllü loafer’ları, örgü kabanları, balıkçı yaka kazakları, kısa kabanları ve balıksırtı blazer’ları terk edemememizin nedeni içimizdeki meraklı kız olabilir mi? İçimizde taşmaya hazır üniversiteli bir ruh mu var? İyi bir eğitim aldığımızı, yaşayarak öğrenmeye can attığımızı biraz da giydiklerimizle mi göstermeye çalışıyoruz?


Tartan etek, baklava desenli kazak, tüvit pantolon, kaşmir cardigan, kadife blazer, postacı çantası, örgü bere kendimizi genç ve kafası bilgi dolu mu hissettiriyor? İlaç prospektüslerini, katalogları, kurs broşürlerini, kozmetik içeriklerini, gıda ürünü ayrıntılarını okumak dahi kimi zaman gayet tatmin edici gelebiliyor mu? Klasiklerden biri ya da ikisi komidinimizin üzerindeyse daha mı huzurlu uyuyoruz? Dev gazete dergi kiokslarını estetik mi buluyoruz? Uzay, ekoloji, yeni buluşlar, dilini, kültürünü bilmediğimiz ülkeler, geçmişin izleri, gelecek senaryoları, sanat ve bilim ilgimizi çekiyor mu? O halde yeni sloganımız; ‘okumak seksidir’ olsun, yeni giysi kodumuz ise bohem entelektüel! Bilgi dolu gardıroplara hoş geldin diyoruz...

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.