Şimdi! Yarın olmaz şimdi!


Yenidoğanın ihtiyaçları, o sırada her ne yapıyorsan bırakıp karşılanacaklar listesinde ilk sıradadır. Dahası bu ihtiyaçlar hayatidir. O göbüş doyurulacak, o popo temizlenecek, o uykuya dalınacak arkadaş. Yoksa ihtiyacı karşılanana kadar ağlar da ağlar. Büyüdükçe ihtiyaçlar çeşitlenir ve artar haliyle. Bununla birlikte çocuğun bebekken sahip olduğu torpil yerini en acımasız eleştirilere bırakır. Özellikle 2 yaşından sonra çocuğun istekleri karşılanmadığında, her ayağını yere vuruşu, her omuz silkişi anneyi-babayı geleceğe dair umutsuzluğa gark eder. Çünkü bu çocuk beklemeyi ne zaman ve nasıl öğrenecektir Allah aşkına...


Hazzı erteleme becerisi bir çocuğu hayata ve hayal kırıklıklarına hazırlamanın yegane değilse de en önemli yollarından biri bana kalırsa. İnsan doğası gereği benmerkezci ve sabırsızdır. Ancak bırakın dünyayı kendi ülkemiz içinde bile bu konuda 79 milyon insanla benzer şeyleri hissediyorsak demek ki her istediğime öyle her istediğim zaman (hem de önce ben) ulaşamayacağım. O zaman beklemeyi ve mutluluğumu ertelemeyi öğreneceğim. Ama öğretilirse…


Hazzı erteleyebilmek doğuştan getirilen bir yetenek değildir. Bu tür becerileri yöneten beynin ön lobu da henüz gelişmemiştir ayrıca. Bu nedenle çocuğun kendiliğinden sabırlı ve olgun davranmasını beklemek haksızlık olur. Nasıl öğretileceğiyse sosyal hayatın içinde saklı. Çoğu çocuk aklına bir şey geldiğinde anne-babasıyla hemen paylaşmak ister. Fakat o da ne! Anne-babası hararetle başka bir konu üzerinde konuşmaktalar. Böyle bir durumda, yani konuşmanız çocuk tarafından bölünmeye çalışıldığında ona beklemesi gerektiğini kibarca iletebilirsiniz mesela. Ya da elleriniz köpüklüyken takamadığı lego parçası konusunda sizden yardım istediğinde birkaç dakika beklemesi gerektiğini söyleyebilirsiniz. Nadiren de olsa aslında imkanı olduğu halde çocuğunun bir talebini sırf ona bu beceriyi öğretebilmek adına karşılamayan anne-babalara rastlarız. Maaşını almaya 1 hafta kaldığını ve beklerse bu oyuncağı kendisine seve seve alacağını söyleyen… İşte o krizi fırsata çeviren ebeveyn candır. Elbette ki çocuğun bunu öyle hemencik kabulleneceğini iddia etmiyor kimse. Ama bunu yaşamınızın içine doğru zamanlarda uygun durumlara monte ederseniz ve tutarlı olursanız pekçok çocuk makul tepkiyi vermeyi öğreniyor. Üzüldüğüm şu ki bazı ebeveynler variyetlerinin tuzağına düşüyor. “ Hepi topu 1 tane çocuğum var, alabilecekken neden almayayım?” diyenlerin sayısı hiç te az değil. Ancak mesele o değil. Mesele çocuğa erteleyebilmeyi, sabırlı olmayı, kavuşacağı şey için belki 1 ay hayal kurmayı, kavuştuğundaysa 10 dk. oynayıp kenara bırakmamayı, dolayısıyla kıymet vermeyi öğretmek.


Bizim sosyal medya sayesinde öğrendiğimiz, fakat aslında araştırmaları 1970 yılından beri süren bir deney var: Marshmallow Testi. Bir odada bir çocukla bir çikolata başbaşa bırakılıp görevli dönene kadar sabredip çikolatayı yemezse bir taneye daha kavuşacağını vaat eder bu deney. Herkes kabul eder ki çocuğun çikolatayla imtihanı zordur. Gerisini videoyu izleyenler bilir; kimi çocuk dayanamaz yer, kimisi kendini oyalamanın yollarını arar vs. Bizi asıl sonuca götüren bu çocukların yıllar sonraki durumları. Kendini kontrol edip görevli dönene kadar bekleyen çocukların anne-babalarından alınan sonuçlar bize bu çocukların yıllar sonra hem akademik başarılarının hem de sosyal becerilerinin çok daha iyi olduklarını ortaya koyar.


Erteleme becerisi öğretilmemiş çocukların okullarda yaşadığı en büyük sorunlardan biri de, çocuğun yetiştiriliş tarzı odağa alınmadan sadece davranışa bakılarak, benzer belirtilerle tanımlı klinik bir bozukluk olan dürtü bozukluğu damgası yemesidir aslında. Belki de bu yüzden benzer şikayetlerle psikiyatriye götürülen 10 çocuktan 5’ine Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu tanısı konuluyor. Yetişkinlikte de riskler ortadan kalkmıyor elbette. Koca koca insanlar diye tabir ettiğimiz kimseler garson kahvesini 2 dakika geç getirdi diye olay yaratıyor mesela. Ya da normal hızında giden bir aracın şoförüne küfür edercesine korna basılıyor. Bir diğeri “alışveriş tutkusu” kisvesi altında zamansızca ve hesapsızca para harcıyor, yoksa gece uyuyamıyor. Peki ya maç sonrası magandaları, cinsel arzularını erteleyemeyenler…Sadece bu örnekler bile toplum olarak sınıfta kaldığımızı anlatmaya yetiyor da artıyor bile...



Handan Toprak



Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.