Mezun olmak, meslek sahibi olmak, severek yapabileceğimiz bir iş seçmek, derken hayatımızın aşkını bulmak… Daha çok varmış gibi gelir henüz ergenlikteysek, oysa büyüdükçe zaman yetmez. Büyüsel düşünce yerini rasyonele bırakmıştır, ne kadar zamanda ne yapabileceğimize dair gerçekçi planlar yapmaya başlarız. Öylesine gerçekçi planlar yaparız ki, kariyerim için bunu yapamam deriz, doğurmayı erteleriz.


Özgürlük tatlı gelir, biraz daha gezeyim, birazcık daha takılayım deriz. Öncelikle biraz evliliğimiz otursun deriz bekleriz. Sonra maddi güvenceler oluşturma kaygısı, doğmamış çocuğun hayatını ve seçimlerini belirleme takıntısı ile yine biraz daha deriz. Ardından tam da evet istiyorum demişken bilinçaltı korkular devreye girer, ‘’Sen yeterince iyi bir anne olabilir misin?’’, ‘’Bir bebeğin sorumluluğunu almaya hazır mısın? ‘’, ‘’Benden iyi bir baba olur mu?’’ , ‘’Bu dünyaya çocuk getirilir mi?’’ cümleleri gelir gider. Neyse ki etrafta pozitif hikayeler de vardır. Bebeği olan herkes mutlaka yapmalısın demekten kendini alamaz. Bunun dünyadaki en müthiş duygu olduğunu dillendirir.


Zamanı gelir, denemeye başlanır. Aaa o da ne, öyle kolay bir şey değildir. Bebek yapmanın ne kadar zor bir şey olduğunu bunu çok istediğiniz zaman anlarsınız. Üstüne düştükçe doğallığını kaybetmeye başlayan süreç bir anda hayatınızın en büyük stres kaynağı, başarılması gereken bir hedef, oldurtmaya çalışılan bir duruma dönüşebilir. Sonra en iyi yolun eninde sonunda kendi içsel yolculuğunla başlamak olduğunu anlarsın. Bedenini, bebekliğini, doğumunu, çocukluğunu, dişiliğini, erkekliğini, zihnini , kalbini bir bir dolaşır; doğurganlığının her bir parçasıyla tanışırsın.


İhmal ettiğin, en sona bıraktığın, belki de en doğal yeteneğin! Sırf herkes yapıyor ben farklı olayım diye kaçtığın, ailen çok istiyor diye tam tersi inatlaşıp istemediğin, vaktin yok diye yetiştiremediğin, kariyer yapayım derken geç kaldığın… Aslında her adımın bir üretim, doğurganlığın farklı bir dışavurumu; ama gel gör ki proje üretmenin doyumu ile bebeğini kucağında hissetmenin verdiği doyum kıyaslanamaz bile, bebiş açık ara önde. Tatmadan tasavvur etmeye çalışınca çok abartılı geliyor evet, hepimize aynı şeyi hissettiriyor. ‘’Mutlaka yapmalısın’’ diyenleri hormonlarının etkisinde deyip ciddiye almadığımız zamanlar da olabiliyor.


Bebeğini davet et hayatına, bil ki tümüyle hazır olmak diye bir şey yok; yalnızca onun gelişine yer açmak var.



Gülşah Beştav Arıca


***


Siz de yazınızı gönderin, yayınlayalım

HTHayat.com Okur Blogu herkese açık!

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.