Uluslararası Estetik Plastik Cerrahları Derneği (ISAPS)'ın 2016 yılı verilerine göre tüm dünya genelinde yüz (kaş kaldırma, kulak estetiği, boyun germe, rinoplasti) operasyonlarında yüzde 7, meme operasyonlarında yüzde 11, tüm vücut operasyonlarında ise yüzde 8 oranında bir artış var.


Araştırmalar Türkiye'deki estetik operasyonlarına dair de bilgiler veriyor. Şöyle ki Türkiye en çok estetik operasyonunun yapıldığı 10 ülke arasında 8. sırada. Türkiye'de en çok yapılan cerrahi işlem gerektiren estetik operasyonlarının başında ise burun operasyonları geliyor. Diğer operasyonlar ise sırasıyla şu şekilde:


Türkiye'de en çok yapılan ve cerrahi işlem gerektiren estetik operasyonları

1- Burun estetiği

2- Meme büyütme

3- Liposuction

4- Göz kapağı ameliyatı

5- Yağ enjeksiyonu

Detaylı bilgiyi ISAPS sitesinden takip edebilirsiniz.


Biz de konunun uzmanlarına estetik operasyonları ile fikirlerini sorduk. İşte aldığımız yanıtlar...


Tektipçiliğin arttığı ve özgünlüğün değer kaybettiği bir gelecek kapımızda. Yrd. Doç. Dr. Alper Evrensel

Günümüzde şekilciliğin ve tektipçiliğin öne çıktığını belirten uzmanlar, tektipçiliğin toplumun her kesiminde görülebildiğini söylüyor. Kendini değersiz hisseden kişilerin aslında benzemeye çalıştığı özel ve popüler kişinin sahip olduğu saygınlık ve değer elde edilmeye çalıştığına vurgu yapan uzmanlar, mimiklerin dahi günümüzde tektipleştiğine dikkat çekiyor.






Üsküdar Üniversitesi NP Etiler Tıp Merkezi Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Alper Evrensel, felsefenin, düşüncenin ve anlam derinliğinin değer kaybettiği bir dünyada yaşadığımızı ve şekilciliğin ön plana çıktığını söyledi.






İçerikten yoksun şekilciliğin doğal sonucunun aynı görünümü taklit eden insan toplulukları olduğunu vurgulayan Yrd. Doç. Dr. Alper Evrensel, “Tektipçilik, ergen, genç ya da olgun, kadın-erkek hemen herkesi etkisi altına alıyor. Kıyafet, saç şekli, makyaj ve dahası estetik operasyonlar sonrasında mimikler bile tektipleşiyor. Özgün bir değer oluşturmanın zorlukları karşısında tektipçiliğin kolaylığı cazip geliyor. Orijinal nesneye nazaran sahtesinin daha ucuz oluşu gibi bir durum bu. Tektipçiliğin arttığı ve özgünlüğün değer kaybettiği bir gelecek kapımızda” diye konuştu.






Model alma ve taklit etmenin bir dereceye kadar geliştirici olabileceğini ifade eden Yrd. Doç. Dr. Alper Evrensel, “Ancak taklit, ilham alma düzeyinde kalmalı ve ardından kendi özgün değerleri içinde biricik ve eşsiz bir tarz yakalanmaya çalışılmalıdır. Dünyada her insanın biricik ve eşsiz parmak izi olduğuna göre tarzının da özgün olması mümkündür. Çözüm yolu ise kişinin kendi özgün değerlerini keşfetmesidir” dedi.






“Bir insan yakın çevresinde garip karşılanmasına rağmen farklı biri gibi davranmaya başlıyor ise bir sorun var demektir” diyen Evrensel, şunları söyledi: “Kendini değersiz hisseden kişilerde özenti ortaya çıkar. Daha özel ve popüler bir başkasına benzemeye çalışarak o kişinin sahip olduğu saygınlık ve değer elde edilmeye çalışılır. Kendini değersiz, zayıf, aciz hissetmek depresyon belirtisidir. Depresyon maskeli olur ise çok sinsidir. Çevreden alınan beğeni sözleri ilk etapta sahte bir mutluluk verse de depresyon ilerler. Hatta toplum nazarında saygınlığı azalacağı için kendisini daha da kötü hissederek intihara yönelebilir. O nedenle geçmiş hayat çizgisinden uzaklaşıp başka bir çizgiye doğru kayan kişinin mutlaka psikiyatri uzmanına görünmesinde fayda vardır.”


Doğru ve profesyonel bir estetik cerrah tarafından yapılırsa, tektip görüntü oluşması mümkün değil. Op. Dr. Bülent Cihantimur

Neden estetik yaptırıyoruz?


Estetik Plastik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Bülent Cihantimur, estetik operasyonlarına ilişkin şu açıklamalarda bulundu.


İyi hissetmek için, aynadaki aksimizle barışık olmak için estetik operasyonlarına başvuruyoruz. Tüm bunlar ne demek biliyor musunuz? Yüzündeki kırışıklığa takılmadan bisiklete binmek, kulağındaki kepçeliğe takılmadan parmak kaldırıp söz almak, saçındaki kelliğe takılmadan hoşlandığın kıza açılmak ya da özgürce dilediği iç çamaşırını giyebilmek demek... Türkiye’de ruh hali, özgüven kaybı, çekinme, kendini beğenmeme tüm bunların sonucunda yaşanan depresif ve toplumdan kendini dışlama süreci bir rahatsızlık olarak değil, kişilik özellikleri olarak kabul ediliyor. Oysaki dış güzelliğimiz kesinlikle iç dünyamızı etkiliyor. Söz gelimi 6 yaşında bir çocuk düşünün. Hiçbir sağlık sorunu yok fakat kulakları kepçe. Derslerinde başarısızlığından tutunda, etrafa gösterdiği hırçınlığa kadar, çocuğun yaşadığı bu duygusallık etken oluyor. Kepçe kulak sorunu bir sağlık problemi mi? Hayır ama çocuğun tamamen hayatını etkiliyor. Eğer aynada görmek istediğiniz yüz ve beden bu değilse ve bunu gerçekten kafaya takıyorsanız, siz estetik cerrahi için ya da medikal bir uygulama için ideal bir adaysınız.


Estetik operasyonları bizi tektipleştirir mi?


Eğer estetik operasyonu, uygun, doğru ve profesyonel bir estetik cerrah tarafından yapılırsa, tektip görüntü oluşması mümkün değil. Söz gelimi en fazla yapılan burun estetiği operasyonuna bakalım. Burun estetiği planlaması yapılırken önce hastanın cinsiyeti göz önüne alınır, ardından total yüz anatomisi, yüzündeki her uzvun konumu ve yüz şekli incelenir. Tüm bu ana maddeler dikkate alındıktan sonra bir burun yapısı tekrar oluşturulur. Bu her hastaya farklı bir burun yapısı oluşturmak demektir ve olması gereken de budur zaten. Tüm bu saydıklarıma dikkat edilmezse tektipleşme durumu söz konusu olur.


Hangi durumlar haricinde estetik yaptırabiliriz?


  • Eğer bir başkası; söz gelimi siz istemiyorsunuz ama eşiniz zorluyorsa estetik yaptırmayın.
  • Maddi durumunuz yetersiz ve bu durum sizi bütçesel olarak zorlayacaksa, estetik yaptırmayın.
  • Bulunduğunuz çevre ve sosyal ortamlarınız bu estetiğe sıcak bakmayacaksa estetik yaptırmayın.
  • Estetik cerrahı seçimi yaparken ucuz olana sakın yönelmeyin.

İnsan uygarlığı çok uzun bir süredir gözün/görmenin giderek daha fazla hakim olduğu bir kültür biçimine dönüşmüştür. Doç. Dr. Hakan Atalay

Okan Üniversitesi Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Hakan Atalay'ın konu hakkında görüşleri ise şöyle...


Öncelikle Plastik ve Rekonstrüktif Cerrah’nin tıp içindeki kendine özgü konumunu ve değerini yerli yerine oturtmak gerekir. Halk arasında neredeyse sadece “estetik” operasyonlarla bilinen bu bölüm aslında yanıklardan birçok hayat kurtarıcı ameliyatlara kadar, hastane pratiğinin vazgeçilmez bir kısmını oluşturmaktadır. Ancak, uzmanlıkları gereği genellikle “düzeltici” operasyonlar yaptıklarından, magazinin konusu olmaktan da kurtulamamışlardır. Estetik ya da düzeltici denince de aklımıza görsellikle ilgili şeyler gelir. İnsan uygarlığı çok uzun bir süredir gözün/görmenin giderek daha fazla hakim olduğu bir kültür biçimine dönüşmüştür. Sözlü kültürden okuma yazma kültürüne geçişin bir örneğini oluşturduğu görsel egemenlik, bugün kent yerleşiminde, kitle iletişim araçlarında, bilgisayar ve akıllı telefonlar gibi yan ürünlerinin kullanımında, vb. kendisini açıkça göstermektedir. Bu gelişmenin sonuçlarından biri de kültürün giderek daha fazla görmeyi ve göstermeyi teşvik etmesi, toplumsal ilişkilerde de görselliğin öne çıkmasıdır. Bu, giyim kuşam, yeme-içme, ev-bark, araba, vb. maddi tüketim nesnelerinde olduğu gibi, kişinin ve bedeninin değerlendirilmesinde de böyledir. Artık hem kişi kendisini, hem de toplum kişiyi dışarıdan nasıl göründüğüne bakarak tartmayı kanıksamıştır.


Bu gelişmenin psikolojik sonuçlarından biri, “beden şeması”na dair çarpılmalardır. Örneğin, çok fazla zayıfladığı halde kilo vermeye çalışan anorektik kişi, bu bozuk beden şemasının sonuçlarından birini yaşamaktadır. Bunun diğer bir örneği, “beden dismorfik bozukluğu” denen psikiyatrik bozukluktur. Bu hastalıkta kişi bedeninde mevcut olmayan bir kusur bulmakta ya da hiç dikkati çekmeyecek ya da çok az çekecek bir kusuru ölüm kalım meselesi haline getirerek hayatını tümüyle bunun üzerinde kurmaktadır. Örneğin, burnunun çarpık ya da büyük ya da sarkık, vb. olduğunu söylemekte, bu yüzden vaktinin büyük bir kısmını ayna karşısında geçirmekte, insanların bakışlarından endişelendiği için dışarı çıkamamakta, sonuçta akademik ya da işle ilgili toplumsal görevlerini yerime getiremez hale gelmektedir. Bunu ciddi depresyonlar da izleyebilir. Klinikte gördüğümüz kadarıyla, bu durumdaki hastaların önemli bir bölümü, ister burnunda, ister çenesinde, yüzünde, derisinde olsun, bu sözde çarpıklıkları düzeltmek için estetik cerrahların, diş hekimlerinin, vs. kapısını aşındırmakta, ve elbette çaresiz bir şekilde bu süreci devam ettirmekte ya da depresyon içinde evinden çıkamaz hale gelmektedir.


Psikolojik olarak estetik cerraha sık başvurma nedenlerinden biri de bazı narsisistik kişilik bozukluğu tipleridir. Genellikle çocukluklarında güzellik, vb. yönleri fazla abartılan ancak yeterince empatik bir şekilde sevilmeyen kişiler, büyüdüklerinde kendini -ve dolayısıyla başkalarını da- sev(e)meyen, bu boşluğu da erken dönemde pohpohlandıkları, fakat kendileri kazanmadıkları için kendilerine değer vermelerine yetmeyen, onlara öylece verilmiş olan niteliklerle doldurmaya çalışan narsistiklere dönüşebilmektedirler. Halk arasında yanlış olarak “kendini beğenmiş” sanılan, ama içten içe kendini değersiz bulup bu açığı doldurmaya çalışan bu kişiler hayran kitlesi yaratarak durumu idare etmeye çalışabilirler. Bu açığı kapatmanın bir diğer bir yolu da daima güzel olmak ve hep öyle kalmaktır. Böylece genetik olarak verilmiş ya da sonradan edinilmiş bazı görsel “kusurlar” ya da hayatın doğal akışı içinde ortaya çıkan sarkmalar, kırışıklıklar gibi biyolojik değişmeler estetik operasyonlarla giderilmeye çalışılır. Bu durumda, elbette, nasıl ki, mevcut hayran kitlesi bir narsisistin kendisini sevmesi için yeterli olamazsa, estetik operasyonla ortaya çıkmış bir güzellik de yeterli olmayacaktır. Böylece, hayat boyu süren bir mücadele başlar. Ancak, kişi kendisini ruhsal ve tinsel olarak besleyecek ve zenginleştirecek bir çaba yerine dışsal müdahalelerle iyi hissetmeye çalıştıkça kaçınılmaz soru onu gelir bulur: İyi bir hayat yaşayıp yaşamadığı sorusu.


Bu söylenenler, gençliklerinde estetik operasyonlar geçirdikleri için kendilerine saygıları yükselmiş ve bu sayede etraflarıyla daha iyi ilişkiler geliştirmiş, daha iyi eş ve iş fırsatları yakalamış, böylece estetik operasyonun iyicil bir döngünün tetiklenmesine yol açtığı kişiler açısından geçerli değildir tabii ki, ancak, herhangi bir psikolojik sorunun bulunmadığı, sadece estetik amaçlarla olduğu net bir şekilde saptanan bazı durumlarda bile, özellikle küçük yaşlarda yapılacak estetik operasyonların endikasyonlarının iyi konması gerektiği tartışmasızdır. Sözgelimi, solunum yollarının açılmasını sağlayacak bir burun operasyonu için başvuran kişi ile burnunda istediği anatomik değişiklikler için estetik operasyonlar yaptıracak kişinin psikolojilerinin daha sonra bundan nasıl etkileneceği değerlendirilmelidir çünkü ikincisinde, hayatın diğer alanlarında olduğu gibi, görünümün önceliğine bir vurgu vardır ve verilen mesaj şu olabilir: Hayatta güzel şeyler emek harcamadan bir operasyonla kolayca elde edilebilir, bu yüzden, kendini ruhsal olarak geliştirmek için çaba harcamana, didinmene, vs. gerek yok, para bul yeter! Böylece kolayca iş de, eş de bulabilirsin!


Sonuç olarak, estetik operasyonların kimi zaman patolojik beden şemalarından kaynaklanabileceği, işe yaramayacağı, sürekli doktor peşinde koşmaya yol açabileceği ve bu yüzden de sakıncalı olabilecekleri, kimi zaman patolojik olmasalar da bazı kişilik bozukluklarının süregitmesine, durumlarını idare etmelerine yarayabileceği, en masum durumlarda ise kişinin kendisini geliştirme yolları araması için teşvik etmek yerine ihmal etmesine neden olabileceği söylenebilir. O halde, bu tür operasyonların endikasyonlarının belirlenmesi ve hastaların operasyondan sonraki takipleri için estetik cerrahların psikiyatristlerle işbirliği yapmaları sakıncaların bir kısmının önüne geçilmesine yarayabilir.


Haber: Dilay Argün

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.