Zamanının çoğunu ihtiyaçları karşılamakla geçiren modern yaşam insanı, bir süre sonra ihtiyaç zannettiklerine hizmet eder hale geliyor. Aynı şeyin çocukları büyütürken yapıldığını söylemek mümkün. Çocuğun o anki gerçek ihtiyacına kulak vermeden önce, çevre baskısının anneye dikte ettiği gereklilikler üzerinde durulur hale gelinebiliyor. Aynı şeyi anne ve baba, çift ilişkisi içinde de yaşayabiliyor. Bazı toplumların yapısında, çevre etkisinin ailenin iç dinamiğinden daha ön planda olduğu bir gerçek. Günümüzde aile yapısı küçülürken, çekirdek ailenin hala dış çevre etkisinde hareket ettiğinden bahsetmek mümkün. Yaşam tarzları ne kadar modern olsa da görünenin altında iç içe geçmiş aile modelleri halen devam ediyor. Sağlıklı bir ayrışmadan bahsetmek bazı çekirdek aileler için biraz zaman alıyor. Bu konu, özellikle yeni bebek sahibi olan çiftleri etkiliyor.
Doğumdan sonraki ilk günlerde yardımlaşmak şart
Aile yaşamını ve çocuk yetiştirme yaklaşımlarımızı etkileyen çevre baskısı, ilk olarak bebeklik döneminde, aile büyüklerinin müdahaleci davranış şekilleriyle başlıyor. Çevre baskısı kavramıyla belki ilk olarak evlenme döneminde yüz yüze gelen çift, asıl mücadeleyi bebek sahibi olduktan sonra veriyor. Öte yandan, bir bebek dünyaya getirmek ve ilk yıllarındaki ihtiyaçlarını karşılamak oldukça yoğun bir süreç. Özellikle şehir yaşamında, çiftin yardım almadan üstesinden gelmesi bazı durumlarda mümkün olmuyor. Bu durumda yeni annenin ve yeni babanın gerçekten nelere ihtiyaç duyduğu, ne zaman fazla müdahale altında kaldıkları sorusu beliriyor. Bazı noktalarda, sınırlar belirsiz hale geliyor. Aslında birkaç pratik yaklaşım geliştirerek herkesin ihtiyacını karşılamak mümkün. Aile büyüklerinin yardım etme arzusunu bile! Peki nasıl? Öncelikle doğumdan sonraki ilk günleri ele almak ve bir anlayış geliştirmek gerek.
Eşler arasındaki iletişim önemli!
Bebeğin ilk doğduğu günlerde, ailenin 3 kişilik iç dinamiği bazen en başından sekteye uğrayabiliyor. Çift olmaktan 3 kişilik bir aile olmaya geçiş, modern dünyada epey sayıda organizasyon halletmeyi gerektiriyor. Farklı heyecanların bir arada yaşandığı doğumdan sonraki ilk günlerde, çalışan kadının annelikle birlikte işe ara vermesi veya bırakmasıyla birlikte aile içindeki rol dağılımı bir süreliğine değişime uğruyor. Hamilelik ve doğumla ilgili hastane süreçleri, bebekle eve geliş ve sonrasındaki süreçlerde çift birbirinden ayrı düşmeye başlıyor. Aile, arkadaş ve akraba desteğine ihtiyaç duyulan bir dönem olsa da bu ihtiyacın ne zaman ve ne ölçüde dış unsurlarla karşılanacağı bazen süreç içinde deneme-yanılma yoluyla öğreniliyor. Bebeğin, annenin ve ailenin ihtiyaçlarının nasıl karşılanacağı eğer eşler arasındaki iletişim ve ortaklaşa irade tarafından belirlenmiyorsa dengeler şaşabiliyor.
Kim, nelere ihtiyaç duyuyor?
Bebeğin ilk doğduğu günlerde baba, ailenin geleceğini sağlama konusunda çaba göstermeye eğilimli olurken, lohusalık günlerini ve doğum sonrası kendi iyileşme sürecini yaşayan yeni anne, bebeğin temel yaşamsal ihtiyaçlarını neredeyse kesintisiz şekilde karşılamanın verdiği yoğunlukla karşı karşıya kalıyor. Bu noktada çekirdek ailenin desteğe ihtiyaç duyduğu bir gerçek. Ancak ortamdaki kalabalığın verdiği yorgunluk, ayrıca dış seslerin, kıyaslamaların, sorulmadan verilen tavsiyelerin, bununla birlikte görsel yönden idealize edilmiş modellerin görüldüğü sosyal medyanın hepsi birden annenin kendi iç sesiyle baş başa kalmasının önüne geçiyor. Bu aşamada baba, dışarıdan belli etmese de yardımcı olma isteği, acemilik duyguları, karşılaştığı yaklaşımlar, örnekler, tavsiyeler ve babalıkla ilgili o güne kadar biriktirdiği tüm fikirlerle birlikte ne yapacağını çoğunlukla bilemeyen bir ruh haline bürüyor. Çoğunlukla görülen bu tabloda çiftin arasına giren dış sesler, arayı git gide açıyor. Peki ne yapmalı?
Bu söz babalara: Çift olmayı bırakmamak ilk adım!
Evinizde bir bebek var ve tüm yaşamınıza damgasını vurmuş durumda! Bazen gündüzle gecenin birbirine karıştığı, annenin yemek, uyumak, banyo ve dinlenmek gibi temel yaşamsal ihtiyaçlarını karşılarken zorluk yaşadığı, fiziksel görüntüsünün geçici de olsa değiştiği bir dönem. Birçok yeni anneye geçmeyecekmiş gibi görünen bu günlerde, hayatın eskisi gibi, hatta eskisinden daha da renkli devam edeceği umudunu yeşertmek oldukça işe yarar. Yeni anne, eşinin gözünde sadece bir anne değil, bir kadın olarak da beğenildiğini görme ihtiyacını zaman geçtikçe hisseder. Uygulamada zor görünse de eşinizle baş başa geçireceğiniz bir zamanın adını koyun ve bu heyecanı sabit tutmaya çalışın. Sadece 5 dakika bile olsa gün içinde sadece size ait olacağını belirleyeceğiniz bir zaman diliminiz olsun. Etrafınızda gördüğünüz veya sosyal medyada sunulan idealize imajlardaki gibi olmasını hedeflemeyin. Kendi gerçekliğiniz içinde, kendi zamanınızı yaratın! Sadece kısa bir sohbet, belki küçük bir masaj, “Nasıl hissediyorsun?” gibi içten bir soru bile ilk günlerin heyecanını beraber yaşamanıza yardımcı olur. Anne-baba olmaya geçiş her ne kadar aynı evin içinde yaşansa da bireyler bununla ilgili kendi içlerinde bir süreç yaşamaya başlar ve bunun üzerine arkadaşça konuşmak, paylaşmak çiftlere iyi gelir. Bebeğinizin ihtiyacı olan huzurlu ev ortamı da daha kolay sağlanır.
Yardım istemekten çekinmeyin ama ihtiyaç olmadığında reddetmeyi de bilin
Hormon değişimlerinin etkisi altındaki yeni anne, bazen yardım alabileceği durumlarda bile kendi için yorucu olan yolu tercih eder. Bebeğine tek başına yetebilme hissi, annelik tatminini arttırıcı etkidedir. Ancak bebek büyütmek zamana yayılan, uzun süreli, günlük hayatla birlikte yapılan bir iştir ve dinlenmeye her zaman ihtiyacınız olacak. Öncelikle bebeğiniz için! Dinlenmiş, rutinin dışında biraz çıkabilmiş, temel ihtiyaçlarını karşılayabilmiş olan bir anne bebeğine de daha iyi gelir. “Mutlu anne, mutlu bebek” deyimini unutmamak gerek. Bu bakımdan, günlük hayatınızı tekrar ele alın ve hangi işleri eskisinden daha pratik, daha az yapabileceğinizi, hangilerinde iş bölümünü arttırabileceğinizi ve yardım isteyebileceğinizi tekrar gözden geçirin. Her şeyi sizin yapmanız sizi daha mükemmel bir anne değil, daha yorgun bir anne yapar, unutmayın. Yardım tekliflerine teşekkür ederken, gerekmediğini söylemek yerine, etraflıca değerlendirin. Etraftan siz sormadan gelen fikir ve öneriler de aslında bir nevi yardım teklifidir. Bu bakımdan dış seslerin rahatsız ediciliği içinde kaybolmayın; onları süzgeçten geçirin, öneriler için teşekkür edin, yardım etmek istediklerini bildiğinizi belirtin ve işinize yarar olanlardan faydalanın. Bebeğinizin bakımı konusunda asgaride fikirleriniz varsa, içgüdülerinizle birlikte çocuk doktorunuza da güveniyorsanız; her yerden yağan önerileri, fikirleri süzgeçten geçirin ve sadece işinize yarayacak olanları kullanın.
Kendi ihtiyaçlarınızın farkında olun
Yemek, uyumak, eğlenmek gibi temel yaşamsal ihtiyaçların bazıları ilk günlerde biraz gecikmeli olarak karşılanabiliyor. Anne bu duruma adapte olacak güce aslında doğası gereği sahipken, anne olmadan önceki yorgunluk düzeyi, yoğun iş hayatı veya annenin bugüne getirdiği psikolojik altyapı, lohusalıktaki duygu durumunu etkileyebiliyor. Şunu da unutmamak gerekiyor ki lohusalık hem fiziksel hem de hormonal değişikliklerin neredeyse hamilelik kadar yoğun olduğu, kısa zaman diliminde yoğun yaşanan, bir yandan da bebekle ilgilenilen dönemdir. Bu dönemde, kendini ne kadar iyi hissederse hissetsin tüm yeni anneler ekstra ilgiden ve yardımdan memnun olur. Hamilelikten önce veya hamilelik döneminde karşılanmamış bazı ihtiyaçlar varsa, doğumdan sonraki hassas dönemde bu ihtiyaçlar daha da açığa çıkabilir. Kadınlar, duygularını tanıma ve değerlendirme konusunda oldukça yeteneklidir. Anne olana kadarki yaşantınızda duygularınızla temas etmeye fazla fırsat bulamamış olabilirsiniz. Lohusalık, geçmişten gelen duyguların açığa çıkabildiği veya ilk defa yaşadığınız birçok duyguyla tanıştığınız bir dönemdir. Bunlar bazen hüzün, endişe gibi duygular olabilir. Öncelikle tüm bu sürecin geçici olduğunu hatırlayın ve bir duyguyu çok yoğun yaşadığınızı fark ettiğinizde, ona bir adım geriden bakma pratiği edinmeye gayret edin. Yazmak, bir arkadaşınıza ifade etmek, belki sesli notlar almak size bu dönem eşlik edecek araçlarınız olabilir. Bazen çok basit davranış hamleleri ihtiyacınızı karşılamaya ve sizi rahatlatmaya yetebilir. Bu konularda eşinize karşı net olmaktan çekinmeyin. Size nasıl yardım edebileceği konusunda bu dönem için acemi olan eşinize ne istediğinizi doğrudan söyleyin. Bu hem birbirinizi anlama ve iş birliği halinde olmaya, hem de ilişkinizi sıcak tutmaya yardım eder.
İhtiyaçlar konusu deyince temele inmek bazen oldukça işe yarar bir yaklaşım. İhtiyaçlar dendiğinde akla Maslow’un ünlü ihtiyaçlar hiyerarşisi teorisi ve piramidi akla geliyor. Bu teori, ortaya atıldığı yıllardan bugüne kadar değişim geçirse de bebeğin, annenin ve babanın, ayrıca yardımcı olma fonksiyonunu yerine getiren ve yardıma istekli yakın çevrenin ihtiyaçlarını gözetmek ve bir orta yol bulmak için ilham veriyor. Karmaşık gibi görünen bir süreci beraber yaşayan aile üyelerinin bireysel olarak kendi ihtiyaçlarının farkında olması, birbirlerinin ihtiyaçlarını dinlemeye ve anlamaya açık olması oldukça işe yarar bir yaklaşım olarak görünüyor. Doğumdan sonraki ilk günlerde herkes bebeğin ihtiyaçlarını karşılamaya odaklanırken, ailedeki her bireyin kendi bireysel yolculuğunda, çevre ile etkileşimi düzenleyerek yol alınması denge sağlayıcı oluyor. Bu yaklaşım tüm yaşam boyu sürdürüldüğünde, önceliklerin belirlenmesi ve dengeli bir aile yaşamı çok daha kolay görünüyor.
Yazı: Senem Tahmaz
YORUMLAR