Televizyondan beri insanların iletişim kurma, bilgi edinme ve zaman geçirme şeklini değiştiren -akıllı telefonlarla birlikte- sosyal medyadan başka bir teknoloji yoktur herhalde. Bu platformlar sayesinde başkalarıyla bağlarımızı sürdürme, haber veya başka şeyler paylaşma maliyeti büyük ölçüde azalınca bunları kullanım sıklıkları da doğal olarak artış gösterdi.


En basitinden, daha önceleri tatilde satın alınan, doldurulan ve üzerine pul yapıştırıldıktan sonra posta kutusuna atılan kart postal örneğini verebiliriz. İki hafta sonra -belki- alıcısının eline geçebilecek o sahil fotoğrafını postalamak yerine artık Instagram veya WhatsApp kullanıveriyoruz, hatta canlı yayın yapıyoruz.


2018 yılı verilerine göre ayda 2,3 milyar kullanıcısı (Dünya nüfusunun üçte biri kadar) olan Facebook, büyük farkla dünyanın en büyük sosyal medya ağı. Ortalama kullanıcı, günde 50 dakikasını Facebook’ta ve kardeş platformlar olan Instagram ve Messenger’da geçiriyor.


Bilimin, uzun zamandır sosyal medyanın -hiç de az olmayan- olumsuz taraflarına odaklanmış olduğu aşikâr. Sosyal medyanın, insanı yalnızlaştırdığı, depresifleştirdiği, bağımlılık yarattığı ve yalan haber yayılımına katalizör etkisi gösterdiği ifade ediliyor. Bunların yanında, mahremiyet hakkı ve kişisel bilgilerin toplanmasıyla ilgili endişeler de var, Cambridge Analytica örneğinde olduğu gibi.


Diğer yönden araştırmalar, toplumun daha empatik bir hal aldığını ve insanların sosyal medya sayesinde birbirlerine yakınlaştıklarını, politik açıdan daha aktif bir tavır sergilediklerini de gösteriyor. Bu araştırmalardan bazılarının, sosyal medya firmaları tarafından finanse edildiklerini bilmekte yarar var. Facebook’un kurucu başkanı ve eski danışmanı Sean Parker 2017 yılındaki bir konuşmasında “[Facebook] çocuklarımızın beyinlerine ne yapıyor, tanrı bilir…” demişti:



1200’den fazla katılımcının yer aldığı, İngiltere’de yapılan bir araştırmada, ortalama bir kullanıcıya bir yıllığına Facebook’tan vazgeçmesi için 1000-2000 ABD doları verilmesi gerektiği ortaya çıktı.


Bir başka araştırmada, Viyana Tıp ve Viyana Teknik üniversitelerinin desteğiyle Karl Landsteiner Üniversitesi’nin bilim insanları 1000 kişiyi bir araştırma yapmak için davet ettiler. Katılımcılar yedi gün boyunca sosyal medya ve WhatsApp kullanmayacaktı, SMS veya e-posta gibi diğer iletişim yöntemlerineyse izin verilecekti. Sadece 152 kişinin bu koşulları kabul etmeye hazır olduğu deneyin sonunda 90 kişi yedi gün sosyal medyasız dayanamadı.


Stanford ve New York üniversitesi araştırmacılarıysa, hesaplarını bir aylığına kapatmaya hazır 2844 tane Facebook kullanıcısı bulmayı başardı. Katılımcılarının tamamının 18 yaş üzerinde olduğu araştırmada herkes günde en az 15 dakika Facebook kullanıyordu. Günlük kullanım ortalaması 1 saati bulurken, ağır kullanıcılar 2-3 saat veya daha fazla Facebook’ta kalıyordu. Bu araştırmada sadece WhatsApp ve Messenger’a izin verildi. Katılımcılardan, genel ruh halleri, siyasi görüşleri ve gündelik hayatlarıyla ilgili anketler doldurmaları istendi. Ek olarak, katılımcıların yarısına bir Facebook ayının karşılığı olan, ortalama 102 ABD doları ödeme yapıldı. Kontrol grubunaysa bir ödeme yapılmadı.


Araştırmacılar, sürekli olarak katılımcıların Facebook hesaplarını kontrol etti (sadece yüzde 1’lik bir bölümün Facebook kullanma yasağını çiğnedikleri gözlemlendi) ve ruh hallerini düzenli olarak SMS mesajlarıyla denetledi. Bu gerçek zamanlı ölçüm, saatler veya günler sonra anket doldurulmasına kıyasla daha güvenilir bir psikolojik değerlendirme yapılabilmesine olanak tanıdı. Bir aylık süre sonunda katılımcılar, tekrar detaylı bir anket doldurdular.


Ortaya çıkan sonuç şaşırtıcıydı: Siyasi bilgilerle ilgili testlerde, Facebook’tan uzak kalanlar, hesaplarını kapattıkları zamandakine kıyasla daha düşük puanlar aldılar. Bu, Facebook’un yoğun biçimde bilgi kaynağı olarak kullanıldığını gösteriyor. Bu kaynaktan mahrum kalanlar, gazetelere yönelmiyor. Aynı zamanda, Facebook’tan uzak kalanlarda “sorun baş gösterdiğinde kutuplaşma” değeri yüzde 5-10 arası düşüş gösterdi. Ek olarak, bir kullanıcı günde ortalama 1 saat kadar boş zaman kazandı; yoğun kullanıcılardaysa bu değerin iki katından fazla bir artış söz konusuydu. Katılımcılar, daha fazla offline (çevrimdışı) zaman geçirdiklerini -arkadaş veya aileleriyle ya da TV izleyerek- söylediler.


Bazı denekler, mahrum kalana kadar bu platformun yararlarının farkında olmadıklarını ve insanlarla olan bağlantıları çok özlediklerini belirttiler. Psikolojik açıdan bu deneyin vardığı sonuç, Facebook’tan uzak kalmanın, kişinin ruh haline küçük ancak açıkça pozitif etkileri olduğu. Deney sonrasında çoğu katılımcı Facebook’u daha az kullanmak ister olmuş. Bu değer, bir hafta sonra, yaklaşık yüzde 10’a, iki hafta sonrasındaysa sadece yüzde 5’e düşmüş.


Sean Parker’ın Facebook’un yarattığı bağımlılıkla ilgili söylediklerini tekrar düşünecek olursak yukarıdaki deney onun tezini destekliyor…


Kaynak: welt.de

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.