Dünya onu, kendisi ayakta zor dururken yanan evinden kurtarıp soğukta sarıldığı kedisiyle tanıdı. Amerikalı programcı Ellen De Generes’in paylaştığı videosu 23 milyon kez izlendi. Sobayı yakmak isterken eski ahşap evi tutuşan Ali Meşe’nin hayat hikâyesini, hastaneden çıktıktan sonra kendisinden dinledik. Meğer önce kedisi onu kurtarmış...


Ali Dede, artık dünyada en bilinen Türklerden biri. Ama o bunu bilmiyor. 83 yaşına kadar böyle bir şeyi aklından bile geçirmedi. Hayat böyle acayip işte; bir gün geldi, ülkesinden katıksız bir iyilik resmiyle hepimizi dünyada temsil etti. Tüm dünya Ali dedeyi, evini saran alevler buruş buruş tenini yakarken kedisi Sarıkız’ı bir an olsun bırakmadığı görüntülerle tanıdı. Hem Türkiye’yi hem dünyayı ağlatan, kocaman kalbiyle herkesin gönlünde taht kuran Ali Meşe’ye misafir olduk. Yolculuğumuz, Ali dedenin geçici olarak kaldığı, valiliğin kiraladığı Bolu merkezdeki bir eveydi. İçeri girdim ve elini öperek yanına oturdum. Yaşlılığın ve yaşadıklarından epey hırpalanmış olmanın etkisiyle konuşmakta zorlanıyordu. Bense onun hayat hikâyesini dinlemek için tüm dünya gibi sabırsızlanıyordum. Mudurnu’da Ordular Köyü’ndeki yaşlı ahşap evinin yandığı anları anlatmaya başladı. Uyandığında evde kimse yokmuş, hava çok soğukmuş. Sobayı kendi yakmaya çalışmış. Kibritle tutuşturamayınca biraz benzin dökmek istemiş. Benzin eline de bulaştığı için eli alev almış. Sonra da yerdeki benzin bidonu ve evi tutuşmuş. Evi yanarken aklına gelen ilk şeyse kedisi olmuş. “Ev yanmaya başladı. Kafamı çevirdim, kedi (Sarıkız) can havliyle perdeye doğru zıplıyordu” diyor Ali Meşe. “Onu tuttum ve dışarı çıkmanın yolunu aradım. Çıktım ama sadece kedimi alabildim.” Yürümekte bile zorlanan Ali dede, kedisini almış ve çıkmış. Ama ne üstünde ne de ayağında bir şey var. Kedisi de kendisi de titriyor... Yağan kardan mı, yaşadıkları korkudan mı orasını bilmiyor. Çaresiz, üşüyen kedisine sarılıp ısıtmaya çalışmış. Evi söndürmeye gelen insanlar da o telaşta Ali dedenin durumunu geç fark etmiş.





“Onu tuttum ve dışarı çıkmanın yolunu aradım. Çıktım ama sadece kedimi alabildim.”


‘Yerim yurdum yoktu’


Ali Meşe, çocukluğundan beri fark edilmemeye alışık. Maddi şartlardan dolayı küçük yaşta çalışmaya başlamış. Fakirlik içinde geçen ve kimseden yardım beklemeden birçok farklı işi sığdırdığı hayatını şöyle anlatıyor: “Çelik-çomak oynamayı çok severdim ama çalışmaktan vakit kalmazdı. Evlerde hizmetçilik yaptım. Çobanlık yaptım. Yerim yurdum yoktu. Gençliğimde anam kömür yakardı, babam 33 kilometre yürüyerek Mudurnu’ya gidip demircilere satardı...” Kömür yakmaktan kastı, odun kömürü yapmak. Budanmış uzun odunların dizilmesiyle oluşan odun tepesinin, üstü toprakla örtülerek için için yanmasıyla elde ediliyor. “Eskiden demirciler, kalaycılar vardı” diyor oğlu Ahmet. “Kaplar bakırdı, bakır kapları kalaylamak için körük yanması gerekir, onun için de odundan yapılan kömür kullanılırdı. Kömür yanar kap ısıtılır...” Bu kömürleri yakarak demirciler de balta, kazma, orak, tırpan yaparmış. O demircilerden de kimsenin kalmadığını üzülerek anlatıyor Ali dede.


‘Babamın maddi imkanları yoktu’


Ali Meşe askerliğini piyade olarak yapmış; 24 ay. 1 yılı Sivas’ta geri kalanı Erzincan’da... Bir an dalıp zihninde askerlik anılarını eşelerken “Ermeni bir asker arkadaşım vardı, beni severdi...” diye anlatmaya başladı. Ama gücü bu hikâyeyi bitirmeye yetmedi. Oğlu Ahmet lafa girdi. 5 kardeşler. 2’si babasının ilk eşinden. Ahmet de babası kadar yokluk çekmiş biri. Onun çocukluğu da hayat şartlarından dolayı babasından uzakta geçmiş. Lokantalarda, fabrikalarda, daha birçok işte çalışmış. “İlkokul 5’e kadar köyde okudum. Babam bu zaman zarfında köydeki insanların işlerini yapıyordu. Hayvanlarına bakıyordu. İlkokulu bitirdikten sonra köylümüz Abdulkadir Yalçınkaya beni Bolu’ya getirdi ve bir yurda yerleştirdi. Harçlığımı falan verirdi, bakardı bana. Babamın maddi imkânı yoktu. Tabii ben köye gidemiyordum. Eve bayramlarda geliyordum” diyor. Şimdi de durum farksız. Gözleri dolu dolu devam ediyor: “Evimiz yandığında İstanbul’daydım. Babamın fotoğrafını görünce ağladım. Onu öyle görünce içim bir tuhaf oldu.” Üniversiteye gidemediğini başını öne eğerek söyledi. Babası onca yokluğa rağmen elinden geldiği kadar destek olmaya çalışmış. Belli ki anlatacak çok şey var ama gözünden süzülen yaşla “Hayatımız öyle geçti...” deyip sustu. Diğer kardeşleri de kendisi gibi şehirde yaşıyor. Babalarının yanlarına yerleşmesini istiyorlarmış ama Ali dede köy hayatını bırakıp oralara alışamayacağını söyleyerek yanaşmıyormuş.






‘Köyün en garibanıydı’


Köyde hangi komşusuna Ali Meşe’yi sorsak, verdikleri ilk cevap “Köyün en garibanıydı”. Aynı köyde yaşayan Sadık Akçaalan “Ali’yi 35 yıldır tanıyorum. Tarlası, bahçesi, ellerinde hiçbir şeyleri yok. Kimseye zararı olmayan, kimseyle dargınlığı, kırgınlığı olmayan bir insan. Hayvanları çok sever” diyor. Bir başka komşusu İbrahim Batmaz “Kendi halinde biri. Babamın arkadaşıydı. Çalışmaya beraber giderlerdi. Çalışkan birisiydi” diye devam ediyor. Dünyaya mal olan o yangında yaralanan, soğukta üşüten Ali dede olaydan birkaç gün sonra hastaneye yatırıldı. 2 hafta tedavi gördü. Artık aynı köydeki yeni evinde yaşayacak. Aslında Ali dedenin yeni evi yangından önce hazırmış. Sosyal Yardımlaşma Vakfı’nın 25 bin TL’lik desteği ve ailesinin kendi imkânlarıyla yaptırdığı o eve birkaç ay sonra geçecekmiş. Ordular Köyü Muhtarı Gürsel Demir “Yeni evini zaten ekim ayında yapmıştık, baharda taşınacaktı” diyor. Duvarlarının nemli olmasından dolayı baharın gelmesini ve kurumasını bekliyorlarmış. Gerçi Ali Meşe’nin yeni evi de sobalı. Oğlu Ahmet, “Gücümüz bu kadar” diyor. Ama Ali dede ve kedisi Sarıkız’ın bu iyi ülkeyi dünyaya anlatma gücünü düşününce, bu sözler insana çok acı geliyor.



Kedisi Sarıkız’ın hikâyesi

Ali Meşe’nin evine sarı ve siyah renklerde 2 kedi geliyormuş. Can yoldaşı belleyip her gün beslediği kedilerden siyah olanı bir gün gitmiş, geri dönmemiş. Sarıkız adını verdiği diğeriyse onu hiç yalnız bırakmamış. Ali dede, kendisini yalnızlıktan kurtaran Sarıkız’a vefalı. Bunu da evi yanarken kedisine sarılarak gösterdi. O da yangından ilk, kendisini bırakıp gitmeyen kedisini kurtardı. Hastanedeyken onu çok özledi. Biz ziyarete gittiğimizde de uzun süre sonra ilk kez kavuşmuşlardı.


Röportaj: Serdar Yazıcı



Yaşlı kadınlardan 30 yaşındakilere tavsiyeler

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.