31.12.2021 / 01.01.2022
Bir döngünün sonu, bir döngünün başı/ymış.
Kapanıyormuş koca bir yıl, önümüzde bizi bilinmezlikle bekleyen yeni bir yıl var/mış
Merak ediyorum, garantisi kimde?
Bir günde dilim 2022 demeye alışacak/mış.
Bir günde 2021 de yaşananlar unutulacak mıymış?
Bir günde, umutlar capcanlı kendini gösterecek,
Bir günde “Uff, bu yıl da çok zordu” mu denilecek?
Zamanı saymayı kim çıkarmış?
Zamanı saymaya ne gerek varmış.
İçtiğim kahveyi bitirene kadar onlarca düşünce başladı ve sonlandı zihnimde.
Gökyüzünde bulutlar yer değişti, güneş parlaklığını yitirdi, dakikalar dönüştü 8’den 18’e…
Ben içinde mevcut olduğum bedenimin hareketlerini, beni hayatta tutan zihnimin düşüncelerini, duygu-durum değişikliklerimi yani kendimi anbean takip edemezken; biz zamanı niye takip ediyoruz?
HTHayat’a yazdığım ilk yazı ve ‘yılın ilk zamanları için nasıl bir başlangıç bu?’ diyen zihnimle, ‘içinden gelenle, olduğun halinle dur’ diyen yanımın anlaşmazlığı, kırılgan bir eylem içinde olmanın farkındalığıyla yazıyorum. Ben Burcu, Cevher Burcu. Kimine göre dünyalı, sıradan biri, kimine göre uzaylı kalbiyle hakiki biri. Bana göre hayallerinin peşinden gitmeye cesareti olan, ödediği bedellerle birlikte yaşama tutunan, içindeki yaşam enerjisini takip eden biriyim. Yazdıklarım/yazacaklarım doğrusunu bildiğim ve ‘doğrusu budur’ diye iddia ettiğim bir yerden ifade bulmuyor. Kendi deneyimlerimden gelen, hayat hallerinin içinden geçerken hayatımın nasıl dönüştüğüne dair bir bağlamdan size de ilham olma umuduyla parmaklarımdan akıyor.
Hayatla barışmak, hayatı yaşamak ve kendimle kavuşmak için epey zaman harcadım. Hayatın hallerini kucaklarken, kendimle durmakta zorlanırken, gözümü kapatıp, kulağımı tıkayıp, battaniyeyi başıma kadar çekip altında saatlerce uyurken yoluma çıkanlar, elimden tutanlar oldu.
Aynı soruydu her birine sordum: Bu dünyada nasıl yaşarım?
“Yaşam yaşanarak yaşanır” demişti çok sevgili dostum/abim Psikiyatrist Osman Seçkin.
Yaşamı yaşarken, içinden geçtiğim halleri irdelerken, bu hallerin senden, ondan bizden ayrı, bana müstesna olduğunu düşünüyordum. Öyle olmadığını gördüm.
Bu görme yolunda, ‘bir insan bir insana neden bunu yapar?’dan, “Her insanın yaptığı eylemin ardında bir ihtiyacını karşılama dürtüsü vardır” diyen Marshall Rosenberg’in Şiddetsiz İletişim - Bir Yaşam Dili kitabına yüzümü döndüm. “Işığa yüzünü dönen gölgeleri arkasında bırakır” diyen Jung’u önüme ışık yaptım. Ölümle vedalaştıklarımı, hastalıkla barıştıklarımı destek olsunlar diye koltuk altlarıma, avuç içlerime destek değneği yaptım. Meditasyonla derinleşip, dualarımda Yaradan'la buluştum. Küçük topluluklarla tanıştım, kalabalıklara karıştım, kalbi kalbime değenle de değmeyenle de konuştum, arka bahçemin otlarını yoldum, sokaktan bir kediyi koynuma koydum, ölen babamla helalleştim, anlamakta zorlandığım anamla barıştım, abimi yoluma destek, oğlumu canıma yoldaş yaptım.
Şimdilerde, hayatın türlü türlü hallerinden geçerken, kalbimin kırılganlığını yazdıklarımı okuyanlara açmak, onların yazdıkları yorumlardan beslenmek, yaşamı yaşamanın yeni yollarını deneyimlemek ve belki -kimilerine- naçizane ilham olmak istiyorum.
Hayatın hallerinden geçerken, benimle başka türlü tanışmaya, yaşamla barışmaya, zamanı takip etmeden anın içinde buluşmaya ne dersin? Birlikte geçireceğimiz anları saymadan, kendimizi zorlamadan, oradan buradan çekiştirip sıkıştırmadan, mecburiyetlerden sıyrılıp ve hayatın başımıza getirdikleriyle ve oluş halimizle, birbirimizin insanlığını anımsamaya ve sevgiyle sarılarak bir bağlantı kurmaya ne dersin?
Sevgi ve dostlukla…
YORUMLAR