Aşağıda, Brokovich’in The Guardian’da yayımlanan yazısını alıntılıyoruz:


Kısa zaman önce bir cumartesi akşamında, Florida, Tampa Körfezi’nde(*) bataklık teknelerinin nehir kıyısı boyunca bir aşağı, bir yukarı hareket ederek bitkilerin üzerine dev bitki öldürücü bulutları püskürtmelerini izledim. Florida eyaleti sayısız bitki türünü kontrol altında tutmaya ve öldürmeye çalışıyordu. Yakında, artık zehirli alglerle dolu olan suda yüzmemeleri gerektiğini bilen çocuklar güneşin altında oynuyorlardı. Bitki öldürücü bulutları, rüzgarla birlikte onlara doğru süzüldü.


O bulutta -ve bütün Tampa Körfezi’ne püskürtülen bitki öldürücüde- bulunan ana aktif bileşen, ABD’de en yaygın kullanılan bitki öldürücülerden biri olan glifosfat. İlk olarak 1974 yılında kullanım izni alınmış ve artık -dünyada en yaygın kullanılan bitki öldürücü olan, Monsanto’nun Roundup ürünü dahil- 750’den fazla ürünün içinde bulunuyor. Bir nesilden uzun süredir Amerikalılar tarımda verimi artırmak, ormanları yönetmek, meyveleri olgunlaştırmak ve ön bahçelerindeki karahindibaları öldürmek için Roundup ve diğer glifosfat tabanlı kimyasalları kullanıyorlar.



Bu yılın ağustos ayında(**) bir sivil mahkeme jürisi, yılın başlarında Alman kimya devi Bayer tarafından satın alınan Monsanto’yu, Dewayne Johnson adında bir okul görevlisinin kansere yakalanmasından suçlu buldu. Jüri, Johnson’a 289 milyon dolar ödenmesine (bir yargıç daha sonra, yasal kısıtlamaları öne sürerek bu rakamı 78 milyon dolara indirdi) karar verdi. Monsanto’ya açılmış yaklaşık 8700 dava daha bulunuyor.


Sayısı artan araştırmalar, glifosfatın “Non-Hodgkin lenfoması” adlı -2014 yılında Johnson’un yakalandığı- bir kanser türüne neden olduğunu gösteriyor. ABD, Kanada ve İsveç’te en az üç araştırma, glifosfata maruz kalmak ve bu hastalık arasında bağlantı kuruyor ve 2015 yılında Dünya Sağlık Organizasyonu’nun Uluslararası Kanser Araştırması Ajansı, glifosfatı insanlarda kanser için “olası” bir neden olarak duyurdu. Kaliforniya’nın eyalet çevre koruma ajansı da bu kimyasalı “kanserojen olması muhtemel” ilan etti.


Badem, havuç, kinoa, soya ürünleri, bitkisel yağ, mısır ve mısır yağı, kanola yağında kullanılan kanola tohumları, pancar ve pancar şekeri, tatlı patates, bunlar yüksek oranda glifosfat içeren besin maddelerinin sadece birkaçı. Kar amacı gütmeyen Çevre Çalışmaları Grubu’nun (EWG) ağustos ayında açıkladığı araştırma, Cheerios, Quaker Old Fashioned Oats ve en az 29 başka popüler kahvaltı besininin, EWG’ye göre “güvenli olmayan miktarda bitki öldürücü” içerdiğini ortaya çıkardı. Grup, Çevre Koruma Ajansı’nın (EPA), -şu anda toplumu gıdalarda bulunan glifosfattan korumayan- geçkin tarihli standartlarını revize etmesi için kamuoyu oluşturmaya çalışıyor. Amerika Tıp Derneği Dergisi’nin yayımladığı bir araştırmaya göre bazı bölgelerdeki insanların vücutlarındaki glifosfat düzeyi, geçtiğimiz 20 yıl içinde %1300 artış gösterdi.


Araştırmacılar ayrıca, glifosfatın Florida’daki zehirli alg patlamasının ve ülkedeki benzer alg efloresansının sorumlularından olup olmadığını da araştırıyorlar. Erie Gölü’nde yapılan araştırmaya göre alg miktarındaki patlama, gölün “ölü bölge” denen kısmında, civardaki ekinlere glifosfat içeren böcek ilaçları püskürüldüğü döneme denk geliyor. Bununla ilgili olarak, hayvan ve vahşi hayatı düzenli olarak öldüren zehirli alglere insanların maruz kalması ve Parkinson, Alzheimer ve ALS gibi nörodejeneratif bozlukluklarla ilişkilendiriliyor.



Glifosfat, ABD’de ticari olarak üretilen, kayıtlı 80.000 kimyasaldan sadece biri. PFOA ve araştırdığım için tanındığım bir kimyasal olan “krom 6” gibi bu kimyasallardan bazıları da sağlık krizleriyle (PFOA testis kanseri ve krom 6 da akciğer kanseriyle) ilişkilendirildi.


Piyasaya verilmeden önce görece sıkı (kusursuz olmasa da) test aşamalarından geçen tıbbi ürünlerin aksine, glifosfat gibi kimyasalların büyük çoğunluğu ekosistem ve insanlara olan etkileri açısından asla yeteri kadar test edilmeyecek. Hükümetlerin yeterli kaynakları yok ve şirketler de bu konuda adım atmıyor. Güvenlik yönergeleri ve yasalar yerinde olsa bile kanunun kabul ettiği kimyasal oranı, gerçekten güvenli olan miktardan çok daha yüksek olabiliyor.


İşin aslı, çoğu kimyasalın vücutlarımıza ve gezegenimize verdiği zararın ne düzeyde olduğunu bilmiyoruz. Trump yönetimi Çevre Koruma Ajansı‘nı baltaladıkça ve hükümet, yetersiz olan güvenlik önlemlerini kısmaya çalıştıkça glifosfat ve diğer kimyasallara daha fazla maruz kalacağız.


Birçok insan basit bir cevap arıyor veya konuyla ilgili yeni bir bakış açısı istiyor ama cevap her zaman aynı. Yasa yapıcılara dilekçe yazmamız, oy verme hakkımızı kullanmamız, toplanıp bir araya gelmemiz, inandığımız şeyin lobisini yapmamız ve en önemlisi, ailelerimizin sağlığı ve refahının söz konusu olduğunu anlamamız gerekiyor.


(*) ABD’nin Florida bölgesinde bir doğal liman

(**) 2018 yılı


Kaynak: NWO Report

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.