Aslı, Buse, Deniz, Hande, Meltem, İrem ve Şirincan... Kimi oyuncu, kimi yazar, kimi İngiltere’lerde stand-up yapıp gelmiş 7 kadın komedyen, “Dertlenmeden dertleşiyoruz” mottosuyla art arda sahneye çıkıp 15’er dakikalık şovlar yapıyor; Türkiye’yi turlayıp erkekleri, kadınları, parayı, hayatla meselelerini paylaşıyorlar. Çok yetenekli ve gerçekler. “Hatunlar”la gösteri öncesi buluşup röportaj yaptık, dertlenmeden dertleştik.


7 kadın insana ne vaat eder?

Leyla: Öncelikle biz kadın olmanın avantajını kullanmak derdinde değiliz. Böyle anılmak da istemiyoruz.


Kendinizi kadın komedyen olarak tarif etmiyor musunuz?

Leyla: Evet kadın komedyenleriz ama kadınlık bizim için ekstra bir durum değil.

Hande: Ama böyle bir boşluk var ve bu boşluğu da doldurduğumuz bir gerçek.


Yırtabilmiş kadın komedyen yok galiba Türkiye’de, yanılıyor muyum?

Hande: Dünyada var ama Türkiye’de henüz yırtabilen yok maalesef. Stand-up’ta birkaç ünlü isim dışında yırtan erkek de yok aslında. Ama bir yandan stand-up İstanbul’da, Ankara’da bir alt kültür, bir eğlence biçimi olarak kabul görmeye başladı.

Şirincan: Dünyada birlikte stand-up yapan başka kadın grubu da bilmiyoruz.

Leyla: Kadın olduğumuz için değil komik olduğumuz için komiğiz. Komediyi erkekler yapar algısını falan da kırmaya çalışmıyoruz mesela, hiç böyle bir derdimiz yok.

Meltem: Bizim öyle bir meselemiz yok, mizah bizi bir araya getirdi. Bunun içinde çok farklı elementler var; kadınlık var, bizim ortak dertlerimiz var.


‘İzleyen kadınlar asla yalnız hissetmiyor’


Başa dönelim: Kimsiniz siz?

İrem: Grubun en küçüğüyüm, 20 yaşımdayım. Aşçılık okuyorum, 2 yıldır kızlarlayım.

Deniz Özturhan: Metin yazarıyım, 6 yıldır stand-up yapıyorum. Televizyondan reklamcılığa, yazmadığım şey kalmadı. Bir ölüm ilanı falan yazmadım herhalde. “Kim Lan Bu Hayatımın Erkeği” diye bir kitabım var, şimdi romanımı bitirdim. Aynı zamanda Penguen’de yazıyorum, bir dönem “1 Kadın 1 Erkek”i yazdım. Hayatımı yazarak kazanıyorum.

Aslı: Londra’da başladım standup’a. 3-4 kez Edinburgh Festivali’nde sahneye çıktım. Sonra da İstanbul’da devam ettim.

Şirincan: Biz Tinder’da tanıştık!


Tinder kullanıyor musunuz?

İrem: Eskiden kullanıyordum, şimdi sevgilim var kullanmıyorum.

Şirincan: 34 yaşımdayım ama göstermiyorum, botoks sağolsun!


Var mı botoks?

Şirincan: Yok ama param olsa yaptırırım! Yıpratıcı bir iş yapıyoruz çünkü, oyunculuk yapmaya çalışıyoruz. Şaka bir yana; reklamlarda, sinema filmlerinde oynadım bugüne kadar. İş kovalıyoruz sürekli. Kamera arkasından geliyorum, 12 yıldır film, dizi setlerinde yönetmen yardımcılığı yapıyorum. Bir sette Yılmaz Erdoğan’la tanışıp oyunculuk eğitimine onunla başladım. Sonra Craft’a gittim bir süre. 1 yıldır da stand-up yapıyorum.

Meltem Parlak: İstanbul Üniversitesi’nde psikoloji okudum, ardından New York Üniversitesi’nde psikoloji master’ı yaptım.


Bunun üzerine Hatırla Sevgili’de oynadın, nereden esti?

Meltem: Şahika Tekand’dan oyunculuk dersleri de almıştım, sonra New York’ta Terry Schreiber Studio’ya devam ettim filan. Aniden olmadı yani. Psikologluk mu, oyunculuk mu yapsam karar verememiştim, o sırada audition’lara gidip gelmeye başladım. Senaryosunu yazıp yönettiğim, başrol oynadığım bir sinema filmim var, yurt içinde ve yurt dışında çeşitli festivallerde gösterildi. İkisi mizah olmak üzere 4 kitabım yayımlandı, Zaytung’da editörlük yaptım. 2 yıldır da stand-up yapıyorum, kızlarla şahane bir enerji yakaladık.

Hande: Biz Şirincan’la üniversiteden arkadaşız, uzun yıllar yönetmen yardımcılığı yaptım. Sonra Yılmaz Erdoğan’ın atölyeleri, Çok Güzel Hareketler Bunlar, Güldür Güldür ve çeşitli filmler geldi.

Buse: Ben Mimar Sinan Sanat tarihi mezunuyum. 26 yaşımdayım. Bir ara kurumsal hayat denedim, insan kaynakları uzmanlığı yaptım ama yürümedi. Sonra Erkan Can’la tiyatro yaptık. Perde kapanınca stand up’a başladım.


Ne anlatıyorsunuz şovda, neden sizin hikâyelerinizi dinleyelim?

Hande: Bir kere komik.

Meltem: Dertlendirmeden dertleşiyoruz. Bunun rahatlatıcı, hatta telepatik bir etkisi var: İzleyen kadınlar asla yalnız hissetmiyor. Erkekler şaşırıyor genelde.

Hande: Kadın izleyiciyle empatisi daha yüksek bir şov tabii.






Neticede tüm kadın ve erkekler aynı şeyleri farklı derecelerde yaşıyor galiba?

Meltem: Çok benzer deneyimler var. Tabii biz daha eğlenceli kılmak için biraz mübalağa ederek anlatıyoruz.

Leyla: Kadın–erkek ilişkilerine hiç girmediğimiz, hayatla ilgili anlattıklarımız şeyler zaten var ama onun dışında ister istemez kadın gözünden bakarak yaşadıklarımızı anlatıyoruz.


Erkeklerle bir derdiniz var mı?

Meltem: Hayatla ilgili derdimiz var; onun içinde erkekler de var, para da... Normal hayat gailesi işte.

Hande: Bazen abartıyoruz, bu sefer evde kaldılar oluyor!


30 yaş sonrası evli olmayan kadınların kâbusu bu baskı zaten.

Hande: Biz bununla da dalga geçiyoruz. “Biri seni yükseltecekse hayatına girsin, evlenmiş olmak için evlenmenin anlamı yok” diyoruz.

Deniz: Kocamla dalga geçiyorum.

Hande: Biz yokluktan, o varlıktan şikâyetçi.


Kocanın bundan haberi var mı?

Deniz: Var tabii canım, zaten öyle klasik, alıngan bir koca modeli değil.


Birbirinizi kıskanıyor musunuz?

Meltem: Biz hepimiz aynı gemideyiz ve bunun farkındayız.

Hande: Birimizin düşük olması hepimizi düşürür. Sadece şovda değil gerçek hayatta da iyi arkadaşız.

Meltem: Birbirimizin acıyan yerlerini, zayıflıklarını biliyoruz. İnsani zaafları anlatıp paylaşmak bizi yakınlaştırıyor.


Bu işten para kazanılıyor mu?

Hande: Hayır. En azından şimdilik kazanmıyoruz. Herkes bir fakirlikten dem vuruyor şovda zaten.

Deniz: Kimsenin o kadar kıskanılacak bir durumu da yok galiba.


Başka işler yapıyor musunuz?

Hande: Yapmasak aç kalırız.

Meltem: Ama akmasa da damladığını söyleyelim, o kadar da ümitsiz olunmasın. O Anadolu insanı sıcaklığı da bayağı gerçekmiş, sarılarak ayrılıyoruz.

Şirincan: Aslında kadın seyirciden çok fazla talep varmış. İzmir’den, Eskişehir’den “Her hafta gelin” diye çağıran sabit bir kitle var.


Neyin peşindesiniz? Şöhret olmanın mı,Cem Yılmaz olmak mı istiyorsunuz?

Meltem: Ya biz moda dergisiyle fotoğraf çekimi yapmak istiyoruz, buradan siz de sesimizi duyurur musunuz!

Deniz: Artık biriniz soyunun kardeşim.

Hande: E şöhret olmak istiyoruz tabii, daha çok tanınıp daha çok iş yapmak istiyoruz.

Deniz: Bazen seyirciye içki ısmarladığımız, gitme dediğimiz olmuyor değil!


Bu kadar vahim mi gerçekten?

Deniz: E tabii, hepimiz 30’larının üzerinde kadınlar olarak komik paralar kazanıyoruz. Mekânın masraflarını çıkarın, e bir de 7’ye bölününce kalan pek bir şey olmuyor.

Şirin: Ne kadar profesyonel olarak yapmak istesem de kendimi bu işi sadece hobi olarak yaparken buluyorum ve düzenli bir iş arıyorum.


‘Kadın-erkek hakkındaki bilgi eksikliğini giderebiliriz’


Şovda anlattıklarınız hayatımızda neyin eksikliğini giderir?

Hande: Erkekler kadınlar hakkındaki bilgi eksikliğini giderebilir. Gösteri sonrası gelip “Ülke hakkında tekrar ümitlendik” diye teşekkür eden birçok insan var.

Meltem: İyi vakit geçirme eksikliğini giderebilirler.


Komik olmak bir erkeği kıldığı kadar kadını da çekici kılıyor mu?

Buse: Kadın-erkek fark etmiyor, sahnede olmak insanı çekici kılıyor bence.


Kadınlar daha hergele, daha ağlatan tiplerin peşindedir ya hep. Siz de öyle misiniz?

Hande: Biz kafası çalışan adam peşindeyiz.

Buse: Akıllı adam güldürsün de ağlatsın da yahu, kabulümüz.

Hande: Yok beni ağlatmasın valla.

Meltem: 30’dan sonra ağlatanı bünye kaldırmıyor gerçekten!


Röportaj: Gizem Sevinç Selvi

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.