Hadi uyan, hissediyor musun? Sana kalk diyorum. Hemen evdeki tüm ekmekleri bahçedeki masanın üzerine götür. Gelmelerine çok az kaldı.


Her gece aynı saatte yatağımın başında sadece sesini duyduğum bu varlıkla hala yaşıyorum. Gecenin tam üçünde sağ kulağımın yanında nefesi... Bazen kadın sesi, bazen ergen bir erkek sesi. Bana her ne derse bu zamana kadar yaptım. Bugün sana on yaşımdan bu güne kadar bana yaptıklarını ve yaptırdıklarını anlatacağım. Bu benim hayatımda ilk yüksek sesle haykırışım olacak. Yanımda olmadığın zamanlarda sana yaşadıklarımı yazacağım. Eğer başıma bir şey gelirse beni kimse suçlamasın. Çünkü yaşadıklarım sanrıdan ya da akli dengemin bozuk oluşundan değil. Adını bilmediğim ama her gece yeniden taştığım bu varlıkla yaşamaya mecburiyetimden.


Bizimkileri biliyorsun. Annem ve babam oldukça modern insanlardır. Bir elleri yağda bir elleri bağda. Dedemden kalan miras ile benim ailem de ömür boyu rahatça yaşayabilir. Tabii ben bir gün aile kurabilirsem.


On yaşındaydım. Bir ekim akşamı bahçeden gelen seslere uyandım. Annem ve babam gürültüye pek aldırış etmiş gibi görünmüyorlardı. Odamdan çıktığımda annemin duvarlara astığı soluk tablolar zaten korkmam için yeterlidi. Üst kattaki odamdan yeni cilalanmış merdivenlere doğru yürüdüm. İçimde biraz korku olsa da yine de bahçedeki kıpırtıyı görmek istiyordum. Hay ayağım kırılsadı da inemeseydim. Geniş salonumuzdan mutfağa doğru geçiş yaptım. Bu arada elime değen tüm ışıkları yaktım. Mutfağın kapısına vardığımda evin içi ışıl ışıldı. Bahçemizdeki altı kişilik masada tam tamına sekiz kişi oturuyordu. Bıyıklı adamlar, süslü kadınlar ve birkaç çocuk. Acaba annem ve babamın arkadaşları mı gelmişti? Bu saatte ne işleri vardı?


Çocuklardan biri aynı bana beziyordu. Eliyle gel işareti yapıp illa ki beni bahçeye çağrıyordu. Tedirginlik ve merak içinde kapının kilidini açtım. Bahçeye bir adım atmamla birlikte çok ağır hareketlerle ayağa kalktılar. Hepsinin boyu benden kısaydı. Sırtlarındaki kambur öle belirgindi ki... Çığlık atmamak için ağzımı kapattım. Hem korku hem merak ikisi karışınca çok değişik bir his oluşuyor. Aslında kaçabilirdim. Normalde bunu yapmam gerekiyordu. Ben o an dona kaldım sanırım. Yüzümde çok şiddetli bir tokat hissi ile yatağımda uyandım. Nefesimi kontrol edemiyordum. Gözlerim bir sağa bir sola bakıyordu. Odamın ışığı açıktı. Koşarak anne diye seslendim. Bizimkilerden ses çıkmadı. Zıkkımlar kapılarını da kilitliyorlardı. Üst kattan tekrar merdivenlere yürüdüm. Salonun açık ışıklarını gördüm. Az önce benim açtığımı düşündüğüm ışıklar. "Sakın" dedim, kendime "sakın inme".Bir taraftan da anne baba diye sesleniyorum. Çok şükür annem kapısını açtı. "Ne var ne oluyor?" diye sormasıyla beline yapışmam bir oldu. "Kuzum ne oldu?" "Anne çok korkuyorum, benimle uyu" dedim. "Tamam da bütün ışıkları açmışsın. Sen yatağına ben şimdi geliyorum" dedi. Paldır kültür alt kata indi. Çok geçmeden söylene söylene yukarı çıktı. "Bütün ışıkları açmışsın. Bahçe kapısı açık. Bahçedeki masanın üstü ekmek dolu be yavrum napıyorsun sen?" dedi. "Ben yapmadım anne" dediğimde kadıncağız da hafif ürperdi. "Töbe töbe" diyerek o gece birlikte zor da olsa uyuduk. Sabah annem ve babama tüm yaşadıklarımı anlattım. Bana inandılar mı bilmiyorum... Annem elime yazılı bir dua verdi. Bunu okursan hiçbir şey olmaz dedi. O gün okula gidene kadar yaşadıklarımı aklımdan çıkaramadım. Okula vardığımda hiçbir şey olamamış gibi yaşamaya devam ettim.


Asıl başlangıç ve olayların devamı bir gün sonra gerçekleşecekmiş. Akşam yemekten sonra önceki gecenin yorgunluğu ile koltuğa uzandım. Uyuyakalmışım. Malum artık erkekliğin vermiş olduğu heybetle bizimkiler beni yerimden oynatamamış.


Hadi uyan!! Gözümü açtığımda başımda dikilmişti. Bu kez beyaz uzun bir elbise giymişti. Simsiyah saçları gür ve uzundu. Dilim tutuldu. İçimin ürpertisini ayak parmaklarımın titremesini görebiliyordum. Çığlık atmakta ne kadar kararlı olsamda sessiz bir şekilde aaa sesini bile çıkaramıyordum. Sadece bozağımdaki kaslar hareket edebiliyordu. Kapıdakilerin yemek vakti. Kalk!


Bu yaşıma kadar sofradan kendi tabağımı bile kaldırmamıştım. Şimdi yemek mi hazırlacaktım. Verdiği emirle birlikte yerimden kalktım. Ağır hareketlerle kadını takip ettim. Annemin tezgah üzerine koyduğu ekmekleri aldım. Bahçe kapısını açtım. Hepsi oradaydı. Ellerim titreyerek masaya yaklaştım. Ekmekleri bıraktım. Ağlamak istiyorum ağlayamıyorum. Kaçmak istiyorum kaçamıyorum. Nefes almak istiyorum o bile sınırlı. Sessizce arkamı döndüm. Ellerimin titremesini geçirmek için ağızımın içine bütün parmaklarımı soktum. Çırpı bacaklarım birbirine sürtüne sürtüne salondaki yatağın yerini buldurdum.


O gün anladım ki bu benim hayatım olacaktı. Annemden gizli gizli her gün okul çıkışı bakkaldan aldığım ekmekleri çantamın içine koyuyordum. Gece tam aynı saatte kendi kendime uyanıp ekmekleri vermeye başlamıştım. Eminim o zamanlar bu durumu olay haline getirseydim, bugün tımaranede yaşayan ve yaşlanan bir hayatım olacaktı. On dördüncü yaş günümün gecesi. Ailece mum üflediğimiz sıradan bir doğum günüydü. Erkekliğe ilk adım atışım. Gece aynı saatte uyanadım.



Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.