Uzun ve mutlu bir hayat, nerede?

İnsan hayatı boyunca bir şekilde mutluluğu arar. Bu arayış herhangi bir imtiyazlı gruba değil, belli bir dilin ya da dinin mensuplarına değil, belli bir coğrafyanın insanlarına özgü değildir. Mutluluk, herkesin aradığı, bazılarının bulduğu bir şey; uzun ve sağlıklı bir ömür de öyle... Geçen hafta Danimarkaca bir sözcüğü (hyyge) anlatan bir kitap okumuş ve bu sözcüğün kapsadığı mutluluk, samimiyet, sıcaklık hissi üzerine yazmıştım. Bu hafta sıra bambaşka bir ülkenin bambaşka bir sözcüğünde: “İkigai”. Japonların uzun ve mutlu yaşamalarının sırrı...





İkigai sadece mutlu değil aynı zamanda dünya ortalamasının çok üzerinde yıllar boyunca yaşamanın sırrı olarak veriliyor kitapta. Yaşamının sonuna kadar yapacak bir şeyi olmanın, verimliliğin, zevkle sürdürebilmenin, az yemenin, güçlü sosyal ilişkilerin sembolü olan bu sözcüğü anlatmaya çalışan kitabın ilk sayfalarını okumaya başladığımdan beri gözümün önüne uzun zamandır tanıdığım bir kişinin görüntüsü geliyor: Eniştemin.


Fizik tedavi uzmanı bir hekim olarak çalıştığı yıllar boyunca işine yürüyerek gidip gelen (yürüdüğü mesafe günde 20 km civarı), 70’li yaşlarında emekli olsa da hiçbir zaman yapacak işi bitmeyen bir insandan bahsediyorum. Şimdilerde 90’a merdiven dayayan, genç yaşlarından beri bütün ailenin çocuklarına kendine “Dede” dedirten ve bu sözcüğün hakkını veren, faal olarak doktorluk yapmadığında bile bütün mahallenin, ailenin, çoluk çocuğun sağlık soru ve sorunları için başvurduğu kişi; bu son 50 yıldır böyle. Yani hiçbir zaman gerçekten emekli olmamış bir insan Doktor Talat... (İkigai’nin ilk kuralı, her zaman faal kal.)


Sadece bu da değil; kendimi bildim bileli uğraştığı bir bahçesi var Doktor Talat’ın... Her bir metrekaresine özenle bitkiler yerleştirilmiş, her mevsim farklı bir meyve bulabileceğiniz, her gün mutlaka kazılacak, çapalanacak, temizlenecek, sulanacak, budanacak, mevsimin ihtiyaçlarına göre farklı farklı işler yapılacak bir bahçe bu. (İkigai’nin ikinci kuralı: Her gün belli bir miktar fiziksel egzersize vakit ayır.) Bu egzersiz eğer bahçe çalışmalarıyla iç içeyse, toprakla birlikte temas ettiğin dost bakterilerin faydası da cabası...


Son olarak Japonlar için olağan fakat bizim toprağın insanları için hiç de alışılmadık bir özelliği daha var Doktor Talat’ın: Az yemek... Kitapta uzun yaşama rekorları kıran Japonya halkının doymaya başladığı an yemeyi bırakma alışkanlığından, hatta yemekten önce birbirlerine “Midenin % 80’ini doldur” anlamına gelen sözcüğü söyleme geleneğinden bahsediliyor. İşte Doktor Talat’ın diğer bir alameti farikası da bu... Öğlen yediyse akşam yemez, sabah çok yediyse gün boyu yemez, biz etrafında durmadan atıştırsak da o her zaman ne kadar yememesi gerektiğini bilir ve buna uygun davranır... Yeme içme konusundaki bu ölçülülüğü ile sadece bize değil obezite kaynaklı hastalıklarla çıldıran tüm dünyaya örnek olacak nitelikteki nadir insanlardandır.


“Japonlar nasıl mutlu yaşıyor acaba?” diye başladığım kitaptan doğduğum günden beri tanıdığım bir insana vararak çıkmak çok güzel benim için:) Demek ki mutluluk ve sağlıklı, uzun bir ömür sadece Danimarka’da ya da Japonya’da değil çocukluğunuzun geçtiği bahçede saklı da olabilir... Japonları bilmem ama çok yaşa sen Talat Dede: Çok satan kitaplardan çok daha önce bize faal kalmanın, günlük egzersizin, bahçenin ve az yemenin iyiliğini gösterdiğin ve bunu uzun ve sağlıklı yaşamanın görece daha kolay olduğu Japonya'nın Okinawa'sında değil de İstanbul'da yapabildiğin için...

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Şahane bir yazı olmuş Damlam..Ellerine,emeğine ,ruhuna ve bedenine sağlık...Doktor deden gibi...İnşallah...Sevgilerimle....
    CEVAPLA
  • Misafir Selam teşekür ler
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.