Minik yüzücünün annesinin tarifleri



Bu yazı yataktan... Zira Influenza A’yı misafir ediyorum vücudumda birkaç gündür. Ne yalan söyleyeyim kurtulmak için elimden geleni yapıyorum ama bu enfeksiyon başkalarına pek benzemiyor, savaştıkça o da sizinle savaşıyor. Kızgın bir boğa gibi direniyor.


Eşim evden çıkmadan sıkılmamam için bana televizyonu açıyor. İlk gün değil ama ikinci gün kendimi televizyon seyrederken buluyorum, hem de saatlerce. Bu benim için yeni bir duygu, gerçekten de ne kadar hastayım diyorum içimden.


İlginç olan asla kanal değiştirmemem. İronik bir durum, uzaktan kumandaya elimi sürmüyorum, eşim hangi kanalı açtıysa öylece duruyor karşımda. Sanki değiştirirsem program yapımcılarına ayıp olacakmış gibi geliyor. Annemle babam galiba beni yetiştirirken bir yerde dozu kaçırmışlar ama nerede bilemiyorum.


Aynı kanala saatlerce bakınca, reklâmı yapılan dizilerin repliklerini oyuncuların vurgularıyla ezberliyorum. Kendi kendime gülüyorum.


Ama şaşırdığım ve hatta üzüldüğüm şeyler de seyrediyorum. Bir cips reklâmında anne çocuğuna büyük bir gönül rahatlığıyla alıyor bu paketlenmiş ürünü ve hem çocuk hem de aileler adına özendiricilik ön planda. Reklâm bu, tabii özendirme içermeli diyeceksiniz ama anne sanki dünyanın en iyi şeyini yaparmış gibi bir tavırda.


Ben bir sporcu annesiyim. Oğlumun takım arkadaşlarının anneleri gözümün önüne geliyor bu reklâma baktıkça. Ne kadar bilinçli anneler var anlatamam. Paketlenmiş ürünleri asla evlerine sokmadıkları gibi, çocuklar doğru beslensinler diye mutfaklarında sürekli denemeler yapıyorlar. İşlenmiş şekeri hayatlarından çıkarmış durumdalar. Şeker yerine kullandıkları pekmez ve incirle harikalar yaratıyorlar. Beyaz unun yerine tam buğday unu, kestane unu, yulaf kullanıyorlar. Ben onlar anlattıkça “Minik yüzücünün annesinin tarifleri” diye bir yemek kitabı hazırlamanın iyi bir fikir olduğunu düşünüyorum.


Bizlere ara ara kulübümüz tarafından da beslenme önerileri veriliyor. Elimden geldiğince uyguluyorum. Mutlaka her sabah yumurta var kahvaltıda. Yanında üzüm pekmezi, tahin ve bir tatlı kaşığı toz zerdeçal. Yoğun antreman yapan ve kilo fazlası olmayan çocukların yaşıtlarından %20 daha fazla kalori almaya ihtiyacı var. Tahin ve pekmez bunun için birebir. Bal ve tereyağı da çok faydalı ve gerekli. İki bardak süt de mutlaka tüketilmeli. Bulgur, özellikle esmer bulgur beyaz pirinçten çok daha faydalı. Türkiye’de yapılan araştırmalarda 10-14 yaş arası çocuklarda en büyük beslenme probleminin protein eksikliği olduğu söyleniyor. Kırmızı et en önemli demir kaynağı. Ama balık da her anlamda çok çok önemli. Balık çorbasını hayatınıza sokun derim. Aslında beyaz etli bir balığın baş, kılçık ve kuyruğuyla yapılan çok kolay bir çorba. Ama biz Türkler ne yazık ki pek alışık değiliz.


Sporcu beslenmesinde zamanlama da önemli. Antrenman öncesi kan şekerini önce yükseltip sonra hızla düşürecek şeyler yenmemeli. Yani şekerli gıdalardan kaçınılmalı. Antrenman sonrası ise, harcanmış olan kalorinin ilk bir saat içinde karbonhidratlar aracılığıyla tekrar kazanılması lazım. Ben mevsimine göre taze sıkılmış meyvelerden hazırlanmış bir meyve suyu karışımı ve haşlanmış makarna veriyorum oğluma. Haşlanmış makarna yerine peynirli ve jambonlu bir sandviç de olabilir diyor takım koçumuz. Ya da tost...


Spor yapsın yapmasın, doğru bir beslenme tüm çocuklar için yaşamsal değere sahip. Ev yemeği, anne tadı gibisi yok. Ben bu hafta sizlere oğlumun en sevdiği makarna tarifini vereceğim. Hem büyüyen çocuklarınıza, hem de hiç “büyüyemeyen” eşe dosta mutluluk veren bir tarif olmasını dilerim.




>> Bonfileli Paccheri tarifi için lütfen tıklayın...




YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.