Tüketim kültüründen, büyükşehir koşturmacasından kurtulmak isteyen, "Köye yerleşeceğim ben!" diyenlerin sayısı yabana atılır gibi değil. İstanbullu Birhan Erkutlu ve Tuğba Ünal da bu düşüncelerle kapitalizmden, sosyal medyadan, hatta internet ve hatta elektrikten uzak, tabiat içinde bir yaşam kurmak için Antalya'da ormanlık bir bölgeye yerleşmişler. Öte yandan, hiç beklemedikleri bir durumla karşı karşıya kalınca, kaçtıkları tüm bu araç ve teknolojileri kullanarak kendilerini savunmak durumunda kalmışlar.
Kaçtıkları bu kültür, kepçe ve elektrikli testerelerle beş yıl sonra kendi evlerinin önüne dikilmiş. Bir HES şirketi, altı adet hidroelektrik barajı inşaası için Alakır Nehri boyuncaki araziyi "boşaltmaya" başlamış.
Erkutlu, istemeden o bölgenin koruyucuları haline geldiklerini söylüyor ve ekliyor "Burada kuşların, yavrularını büyüttüğünü gördük. Sincaplar ve tilkiler gördük. Bir süre sonra ailemiz gibi oldular." Birilerinin ailelerini öldürmeye başladığını görünce "refleks olarak" tepki göstermeye başlamışlar.
Duruşlarını değiştirmişler. İzole hayatlarını terk ederek projeye yasal olarak karşı çıkabilmek için arkadaşlarından bağışlar istemişler. Farkındalık yaratmak ve para toplamak için resimler yapmışlar, albümler çıkarmışlar, sokak sanatı yapmışlar. Kurtulmak istedikleri sosyal medyayı kullanarak onbinlerce kişiye ulaşıp kamuoyu yaratmışlar, yıkımı fotoğraflarıyla takipçilerine duyurmuşlar.
Böylece bu iki sanatçı, yıllar içinde akarsuları ve ormanları korumaya çalışan kampanyaların temsilcisi haline gelmişler. Korunmuş bir bölge yaratmak için bilgilendirme çalışmalarında bulunurken tehditler almışlar, uyarı atışlarına maruz kalmışlar... Yerel halktan, iş imkanı ve vergi geliri sağlayan bir şirkete karşı çıktıkları için kendilerine sırt dönenler olmuş. Jandarma tarafından defalarca sorgulanmışlar.
Geçtiğimiz yıl Antalya’daki bir mermer ocağına karşı açtıkları kilit bir davayı kazanan iki aktivistin kısa süre sonra evlerinde vurularak öldürülmesi haberi onları şoke etmiş. Bu vakada, cinayeti işlediği söylenen kişi, şirket sahibi tarafından kiralandığını söylemiş, ancak mahkeme karşısına çıkarılamadan hapishanede ölü bulununca dava kapanmıştı. Günal, “Öldürülmek istemiyoruz. Tutuklanmak da istemiyoruz ama çevreyi de savunmak istiyoruz” diye konuşuyor.
Çift, şirketin kendi yaşadıkları alanın etrafındaki çoğu araziyi aldığını, büyük miktarda -bir kaç yüz yaşındaki meşeler dahil- ağaç kestiklerini ve ana su kaynakları olan yer altı suyunun yönünü değiştirdiklerini söylüyor. Erkutlu, hidroelektrik enerjisi karşıtı olmadıklarını ancak çevresel koşullar nedeniyle daha fazla alternatif kaynağa ihtiyaç olduğunu söylüyor.
İkili, benzer durumda başkalarının varlığından haberdar olmuş, yalnız olmadıklarını görmüşler. Sosyal ağlarla Amazon ve Borneo’daki yerel gruplarla, Almanya’daki Hambach Ormanı’ndaki açık ocak madenciliğine karşı çıkan ağaçevi topluluklarıyla, İngiltere’deki kaya gazı karşıtı kampanya sorumlularıyla, ABD ve Kanada’daki boru hattı karşıtlarıyla temas içindeler.
“Teknolojiden uzaklaşarak girdik bu yola ve şimdi dijital aktivistler olduk. Çok ironik” diyor Erkutlu. “Başta bunu fark etmemiştik ama bu, küresel bir olay” diye ekliyor Günal. “Çevreyi korumak istiyorsanız terörist olarak görülüyorsunuz. Her yerde bu böyle.”
Şirket, hidroelektrik barajlarının ekonomik büyüme için gerekli olduğunu söylüyor ancak iki sanatçı, bilim insanlarıyla, avukatlarla ve diğer çevreci gruplarla iş birliği yaparak santralin, kapasitesinin beşte birinin azında üretim yaptığını ve orta boylu tek bir AVM’nin elektrik ihtiyacını ancak karşılayabildiğini ortaya çıkarmış.
Evlerine bir güneş paneli kurarak ürettikleri elektriği, çevresel regülasyon ihlallerini ortaya çıkaran drone devriyeleri için kullanmaya başlamışlar. Bunun sonucunda şirket iki ciddi para cezası almış. Bir ceza daha alması durumunda lisansının iptal edilmesi söz konusu.
“Biz burada olmasaydık bunların hiç biri olmayacaktı” diyor Erkutlu. “Bizim yaptığımızı daha fazla insan yaptıkça daha fazla arazi korunacak. Kampanyalarına halkın verdiği destek, hükümetin Alakır Nehri kaynağında bir koruma alanı oluşturmasına ve planlanan barajlardan ikisinin iptal edilmesine neden olmuş. Çift, çevre konusunda duyarlı daha fazla şehirlinin kırsala yerleşmesi gerektiğini söylüyor.
Erkutlu, "Yerel halk yeterince eğitimli değil ve çok korkuyorlar. Ama yasaları biliyorsanız mücadele edebilirsiniz. Biz İstanbul’dan gelen, sadece iki kişiyiz. Biz bunu yapabiliyorsak herkes yapabilir” diye konuşuyor.
Kaynak: The Guardian'ın "Tehdit Altındaki Doğa Koruyucuları" projesi
Alakır Kardeşliği'ne ulaşmak için:
Twitter: @AlakırınSesi
Facebook: AlakırNehriKardesligi
www: alakirinsesi.org
Derleyen: Doğa Doğu + Dilay Ergun
YORUMLAR