Eğitim sisteminin en büyük sorunlarından biri, atanamayan öğretmenler. Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz'ın 12 Ocak 2018 verilene dayanarak yaptığı açıklamaya göre Türkiye'de resmi öğretmen açığı 109 bin 238. Ancak öğretmenlik alanlarına kaynak oluşturan diğer programlar ve pedagojik formasyon kurslarına devam eden mezun öğrenciler de dikkate alındığında, öğretmen olarak atanmayı bekleyenlerin sayısının 1 milyonu aştığı belirtiliyor. Eğitim-Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan'ın yaptığı son açıklamaya göre ise; son 15 yılda atanan öğretmen sayısının toplam öğretmen sayısına oranı yüzde 64. Aynı süre içinde KPSS'ye giren her 100 öğretmenden sadece 17'sinin ataması yapıldı. Geriye kalan 83 işsiz öğretmen, ya tekrar sınava girmek ya da başka alanlarda çalışmak zorunda bırakıldı.


İşte 27 yaşındaki Esra Akgündoğdu de o işsiz öğretmenlerden biri. 2 yıl önce Abant İzzet Baysal Üniversitesi'nin İngilizce Matematik bölümünü bitirmiş. "2 yıl KPSS'ye çalışma sürem vardı, 85, 90'la atanmam gerekiyordu. Sınava 2 kez girdim, olmadı. Öğrenilmiş çaresizlik yaşadığımı düşünüyorum. Puanıma ulaşamayınca, başka şeyler yapmaya başladım" diyor. Organizasyon işlerinde çalışmış, Turistleri alıp Boğaz'ı gezdirmiş. Sporculara, atletlere, süpervizörlük yapmış. Özel okullara başvurmuş. Hep deneyimli öğretmenler arandığından, son 1 aydır İstanbul'un meşhur bir berberinde asistan olarak çalışma başlamış. Genç bir kadın olarak hayata tutunmak, mesleğini yapmak ve memleketine faydalı olmayı hedeflerken; içine düştüğü haksızlığı, yaşadığı öğrenilmiş çaresizliği, çalışmadan mesleğinde nasıl tecrübe kazanabileceğini ve ülkesinde mesleğini yapamadığı için yurtdışına çıkıp kendini geliştirme hayallerine ket vuran hezimetleri konuştuk.


'Nasıl deneyim kazanacağımı bilmiyorum'

Okuldan mezun oldun, KPSS'ye girdin, kazanamadın. Özel okullara yöneldin. Sence neden sana iş vermediler?

İnsanlar çocuklarını özel okullara gönderiyorlar ve orada da her şeye cevap veren öğretmenler istiyorlar. Sorduğu her soruya karşılık bulsunlar... İstiyorlar ki; çocukları çok aptalca bir soru sorduğu halde o soruya mantıklı bir şekilde cevap veren eğitimli, donanımlı, tecrübeli hocalar bulsunlar karşılarında. Aslında çocuklara daha yakın yaş gruplarında öğretmenler olması belki daha iyi olacaktır ama müdürler ve aileler bunu böyle düşünmüyor. Bunu benim yapamayacağım anlamına da gelmiyor, ben daha kolay, daha kısa yoldan anlatıp onları tatmine ulaştıracağım belki... Böyle düşünmedikleri için de zaten ben onların gözünde tecrübesiz, toy, henüz kendimi akademik anlamda ifade edemeyecek biri oluyorum. Mesela son iş görüşmemde benden bir konu anlatmamı istediler, İngilizce matematik. Müdüre hanım çok güzel anlattınız, hiçbir akademik eksitliğiniz olduğunu düşünmüyorum, üstünde çok büyük hakimiyetiniz var, dedi. Arada hikayeler bile anlattım, çocukları yakalamak için... Fakat farklı bir yaklaşımda bulundu: Mesela dedi, TEOG grubununda bunlar kafana silgi atacaklar, seni dinlemeyecekler, sabote edecekler, başka arkadaşının dinlemesini engelleyecekler, sen buna hazır mısın? Ama dediği gibi, buna nasıl hazır olunur? Ben hep beni bilgisiz mi bulacaklar acaba, diye düşünürdüm ama değil, çok bilgilisin, iyisin ama sınıf yönetimi konusunda belki sıkıntıların olacak, diyor. Evet, çocuklar hemen hemen aynı boydayım, belki daha volümlü, daha sert çıkmam gerekecek. Belki beni üzecekler. Ama işte bunu da deneyimle, deneyimle, deneyimle öğreneceğim. İş bulamazsam ve iş verilmezse bu deneyimi nasıl kazanacağım, gerçekten bilmiyorum. Eminim hepsi aynı yollardan geçmişlerdir ama bir yerde çelişkiler yaşıyoruz. En azından bir şans verilmeli.


Bundan sonra yolunu nasıl çizmeyi düşünüyorsun? Şu an mesleğinle hiç alakası olmayan bir yerde, bir kuaförde çalışıyorsun...

Evet, bir berberde çalışıyorum.Yeni başladım. Oradan da beslendiğimi düşünüyorum. Çünkü dışa dönük bir insanım. Her gelenle sohbetim oluyor. Onlardan alacaklarımı alıyorum. En azından iletişimim kuvvetleniyor. Her yerde bir şeyler öğrenebilirim. Bir yola giriyorsam, karşıma bir şey çıkıyorsa, eminim ondan beslenmem gerekiyor, bana bir şeyler katacağı kesin. İyi oldu, kötü oldu diye düşünmüyorum. Kötünün içinde iyilik, o küçücük kırıntıyı bulmaya çalışıyorum. Bazen kendimi çok kötü hissediyorum. Fakat kendimi çok diplere çekmemek için, motive edici şeyler yapıyorum. Kitap okuyup, film izliyorum. Okuyamadığım kitapların görme engelliler için okunmuş hallerini dinliyorum. Kendime bir şeyler kata kata, yaşlısından, çocuğundan, gencinden bir şeyler ala ala ilerlemeye çalışıyorum. Bir kitap okuyorsam, ondan alabileceğim bir şeyler varsa, en uç noktasına kadar almayı planlıyorum. Mottom da bu. Bana bir şey sorulduğunda, az da olsa cevap verebilmek için geliştiriyorum kendimi. Bunda da bence öğretmenliğin etkisi var. Alıyorum ve aldığımı nasıl sunabilirim diye kendimi hazırlıyorum.


Özel sektörden umutlusun. Kendini donatmaya, çoğaltmaya, geliştirmeye devam ediyorsun fakat KPSS nedeniyle kamudan umudun yok...

Aynen.




Fotoğraftaki kırmızı şapkalı, Esra. İstanbul'daki meşhur bir berberde asistan olarak çalışmaya başladı. "Her yerde bir şeyler öğrenebilirim. Bir yola giriyorsam, karşıma bir şey çıkıyorsa, eminim ondan beslenmem gerekiyor, bana bir şeyler katacağı kesin" diyor.

'Dergi okumak için tatili bekledim'

Peki, öğrenilmiş çaresizliğe gelirsek, neler söylersin?

Şöyle; 2 yıl bolunca KPSS'ye çalıştın, kendin test çözüyorsun, sonuçta öğretmensin, okuduğunu anlayabiliyorsun, anladığımız belli veriler var, o veriler doğrultusunda o soruları çözüyoruz. Ama sınava girdiğimizde ne oluyor? Mesela yine mi sınavdayız, kaç saat kaldı, bitse artık, hadi bunu da yap kurtuluyorsun veya bir kaç saat sonra özgürsün, tatile çıkacaksın, kitap alıcaksın eline ama test kitabı değil. Belki bir roman, ne bileyim kısa bir hikaye, bir çizgi roman alacaksın. Çok sevdiğim kitaplar vardı, aylarca beklettim. Bir sürü dergi aldım, tatil gelecek, Esra sakin ol, tatilde okuyacaksın, diyordum. Arşivlediğim dergilerim, çizgi romanlarım var... Şimdi okuyor muyum? Gerçekten onları bile okuyamaya enerjim kalmadı. (Sesi titriyor) Eğitimle ilgilenen biri için bu çok üzücü... Mesela boş olduğum zamanlarda ayda 6 kitap okuyabiliyordum. Şimdi kitap alırken düşünüyorum. Bir sayfayı açıyor okuyorsunuz, kafanıza belli düşünceler geliyor, yarım saat sonra bakıyorsunuz hala aynı sayfadasınız... Aaa ben ne yapıyorum, deyip tekrardan başlıyorsunuz... Çok karamsarmışım gibi gelebilir. Böyle olmak istemezdim. Eminim onlar da böyle olsun istemezlerdi. Ama buna bir çözüm bulunması lazım.


'Çıldırmış olmalısın, dediler'

Sen çok önemli iki şeyin öğretmenisin aslında; biri İngilizce, diğeri matematik.

Evet. Benim hedefim şuydu: Dişi bir birey olarak öğretmenlik, çok uygun bir meslekti. Mesela çok rahat bir polis veya mühendis olacağıma öğretmen olup kendimi daha iyi hissedebileceğim, insanlara yararlı olabileceğim bir mesleğim olsun istedim. Çoğu çocuk matematiğe karşı önyargılıdır. Öğretmeni ya olur olmaz bir şey söylemiş; kalbi, gururu kırılmıştır ya da algılamakta sorun yaşadığını hissetterecek olur olmaz bir cümle kurmuştur; o çocuğun matematiğe olan tüm bakış açısını değiştirmiştir. O öğretmen ağzıyla kuş da tutsa, matematik artık o çocuk için hiç bir şey ifade etmez. Bu devirde matematik bilmemek; kimya, biyoloji, fizik bilmemektir. Fizik bilmiyor olmak, ekonomi bilmemektir. Domino taşı gibi... Emin olun, İngilizce matematik okudum dediğimde sen çıldırmış olmalısın, diyorlardı. Ama benim için daha iyi olacağını düşünmüştüm. İngilizce öğretmeni de matematik öğretmeni de olabilirim, İngilizcemi kullanıp farklı işler yapabilirim diye düşünmüştüm, ama hiçbiri ummuduğum gibi olmadı.


İngilizce'ye yeterince hakim misin?

Hakimim, ama bu KPSS süreci her şeyi alıp götürüyor.


Demoralize mi oldun?

Aynen. Mesela geçen ay İngiltere'deki dil okulundan dönmüş olmam gerekiyordu. Yandı.




Esra, bu arkadaşlarıyla çekilmiş toplu fotoğraflar için, "Dağıldık, herkes bir dala tutundu. Öğretmenlik yapanlar da var, yapmayan da... Geneli özel sektörde" diyor.


6 aylık dil eğitimi yandı


Nasıl yandı?

İlk sordukları soru; sen ülkende 2 yıldır mezunsun, hiçbir şekilde matematik eğitiminden sigortalı görünmüyorsun, benim ülkeme gelip ne yapacaksın, oldu. Sınava hazırlanıyorum, dedim ama nereden bilebilirler ki? Tutup da akademik başarı grafiğimi; ÖSYM'den aldığım KPSS sonuç belgemi mi vereceğim, hayır. Tabii ki, öğretmenlik mesleğini yapmış, sigortası yatmış, şu tarihte girmiş, şu tarihte çıkmış, böyle bir veri bekliyorlar. Böyle bir veri veremeyince haklı olarak UK gibi bir devlet açıklama bekliyor ve tabii ki anlattıklarımdan tatmin olmadılar.


Ne zaman gidecektin?

Geçen Eylül'de gidip, Şubat'ta dönecektim. 6 aylık bir plandı.


Ama bile bile, işsizdin, vasıfsızdın.. Yine de okulun parasını mı ödedin?

Tabii, okul parasını da ödedim, kalacağım yerleri ayarladım, sigorta yaptırdım kendime,


İngilizceni geliştirmek için mi gidecektin?..

Evet, geliştirecektim,yeni arkadaşlar edinecektim. Yeni iletişim ortamında özgüvenimi geliştirip, daha seri, daha akışkan bir İngilizce'ye hakim olarak dönecektim.


Şimdi ne yapmayı planlıyorsun?

Alternatif yollar arıyorum. Bana 'Yine başvurabilirsin' dediler ama onları tamin edebilecek miyim, bilmiyorum. Sorun da bu zaten. Diplomalı olmam, varlıklı bir ailenin çocuğu olmam, abimin orada yaşıyor olması onlara hiçbir şey ifade etmiyor. Buradan gitmeden önce 5 referans mektubum vardı. Ama olmadı. Eğitimli bir insan olarak, kendi ülkesinde çalışamamış bir kişi olarak, belki de o ülkeden geri memleketime dönmeyeceğini düşünüyorlar. Senin kendi ülken sana bir iş bulamıyorsa, ben niye bulayım, diyor yani.



'İnsanın şevki kırılıyor'


Bundan sonra akademik başarı için bir çaban var mı? Yine KPSS'ye girerim diyor musun?

Hep vardı ama insanın şevki kırılıyor. Kendinizi her şeyden soyutluyorsunuz. Hayatınızı hep sınava girme, test kitaplarında çevirdiğiniz sayfalardaki yapamadığınız sorularla, belki rüyanıza giren soruları cevaplamakla geçireceksiniz ama bir gün gelecek ve o sınava gireceksiniz, ne olacak, istediğiniz gibi gitmeyecek... Bana yüksek lisans yapabilirsin diyorlar, ama o da aynı kapıya çıkıyor. Mantaliteyeti değiştirmemiz gerekiyor.


Peki, bu noktada hayalin ne? Keşke şöyle olsaydı, diyor musun?

Yetenekliydim. İlkokulda hocam seni güzel sanatlarda görmek isteriz, derdi. Ben de sayısal okuyacağım derdim, mühendis, diş hekimi, eczacı olma hayallerim vardı. Çok iyi sporcuydum, voleybol, basketbol oynadım Sporcu olabilirdim. Ama olmadı. Demek ki böyle bir yola girmem gerekiyordu. Buralardan alacağım bir şeyler olduğuna inanıyorum. Ya da daha da sabırlı olup bu konuda kendimi geliştirmem gerekiyor. Belki çok toyumdur. Her şey geliyor insanın başına, ama bir sebebi var; ders almak adına.


Bir taraftan da iş arıyorsun, değil mi?

Evet, aldığım eğitim üzerine bir işim olsun istiyorum. Öğretmem mi olmam gerekiyor, olmak istiyorum. Tamam, hayata pozitif bakıyorum ama zaman zaman gözlerim kararıyor ve saçmalıyorum. Benim gibi olup böyle hayata tutunamayan insanlar da var. Şanslıyım; çok şükür annem-babam var. Belki en uzun yıllar çalışamayacağım ya da böyle mesleğim dışı yerlerde çalışacağım, bana destek olacaklar. Ama anne-babasız, kendi ayakları üzerinde duran, evlenmiş insanlar var. Çoluğu çocuğu var. Dram yani, daha doğrusu trajikomik. Keşke böyle olmasaydı.


Röportaj: Hayriye Mengüç

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.