Ev

Benim yaşamımda yıllarımı darmadağın eden olay ev olayıdır. Başlıyorum.


Yıl 1923. Ankara'da Hacı Bayram'da resimleri eski kitaplarda kalacak kafesli cumbalı evlerden biri. Sokağımızın ucundaki mescit de boyasız, kararmış tahtalı.


Bizim evin bahçesi arkada. Sokağımızda, avlu biçiminde önden bahçeli evler de vardı. Bizim bahçeyi yıllar sonra görmeye gittiğimde adımlarımdam korktum; birden kendimi dev sanmıştım.


Bir taş atmıştım da, köşede duran hani altı sepetli yeşil su damacanaları vardı ya, onu kırmıştım. Evin o yedek su damacanasından yayılan sular bahçeyi doldurmaya başlarken, yiyeceğim dayaktan çok, boğulacağımdan korktuğumu daha da unutmuş değilim.


Ben 11 Haziran ... günü sabahleyin saat ... de doğmuşum. Babam Mehmet Asaf da annem Hamdiye gibi doğum, çocuk diye düşünmüşler. Teyzem Zahide ve anneannem Şaziment gibi. Nereden düşünsünler ki ebenin "bir çocuk daha var" demesiyle beliren şaşkınlık sevincini. Ebe mi, o hiç sevinmemiş, korkmuş.


O zamanların kendi kendine doğamayan çocuktan başka bir yardımı ve bilgi gücü olmayan ebesi, korkmasın da ne yapsın. Biraz beklemişler, biraz daha, bir çocuk var gelmeyen.


Benim o saatlerimi tamtamına hatırlayan kimse yok. Tüm hazırlıklar bir çocuk için. Tek yatak, yek yorgan, tek kundak.


Yıl 1923. Yer Ankara. Cumhuriyet ilanına tam 4,5 ay var. Doktor aramak nerede, bulmak nerede. Ama durum: doğurtulamayan bir çocuk, doğuramayan bir ana.


11 Haziran gününün geçtiğini söylemeliyim. 12 Haziran gününü başladığını söylemeliyim. Öğle olduğunu, öğleyi geçtiğini söylemeliyim.


- Çocuğun mu kurtulması, ananın mı? sorusu babama soruluyor. Karar ananın kurtulması...


Ankara'da bir tek "forseps" var. Çocukları doğurtmak aracı. O bulunacak, gelecek. İş doktor işi. Doktor ..... hastanesinden istettiği forsepsi bekliyor. Çocuğu anayı zehirlememesi için rahimde başını darbeleyerek ...... anlaşılmıştır.


Forsepsi getiren, sokağın başından çanta ile görünmüştür. Saat öğleden sonra 3. Ben doğalı 32 saat olmuş. Kapı açılıyor. İnanamayacağın kadar bir zaman aralığında, doktor:



- Doğum oluyor, diye bağırıyor.


Evi düşünün.


Forseps çantası odada yere konduğu an kardeşim doktorun elindedir. Sağdır, yüzü kanlar içindedir. Anam kurtulmuştur. Babam hiç kimsenin anlatıp anlamayacağı bir ruhtadır.


O geciken güzel çanta, o eski, o araçsız, güzel Ankara, o güzel çaresizlik.


Ben normal biçimde doğmuşum. İkizlik gereği diyorlar kardeşim rahim içinde dönmüş. Boynu içeride biraz büküldüğünden sağ yanağına dönük rahim ağzında kalmış. Doktor, "hafifçe beynini dokunurum, ananın zehirlenmesini önlerim, sonra forseps ile alırım" diye düşünüyormuş. Doktorun darbeleri kız kardeşimin sağ kulak altını yaralamış, kanatmış, akan kanın sıcaklığından rahimde olan bir yumuşama doğumu sağlamış.


Kız kardeşimin doğum çığlıklarını anneanneme kimbilir kaç kez anlattırmışımdır.


Derhal beyaz bembeyaz pamuklar... Acele hazırlanmış yataklar, yorganlar, kundaklar.


Ve bizler için:

"Tam kaybolacakken beliren mutluluk"


Özdemir Asaf'ça,

Sayfa 36

Adam Yayınları, 1988







Özdemir Asaf kimdir?

11 Haziran 1923'te Ankara'da doğdu. 28 Ocak 1981'de İstanbul'da öldü. Asıl adı Halit Özdemir Arun'dur.


İlk ve ortaöğreniminin bir bölümünü Galatasaray Lisesi'nde yaptı. 1942 yılında Kabataş Erkek Lisesi'nden mezun oldu. İstanbul Üniversitesi'nde, önce Hukuk Fakültesi'ne, sonra İktisat Fakültesi ve Gazetecilik Enstitüsü'ne devam ettiyse de 1947'de yüksek öğrenimini yarıda bıraktı. Bir süre sigorta prodüktörlüğü yaptı. Zaman ve Tanin gazetelerinde çevirmen olarak çalıştı. İlk yazısı 1939'da 'Servetifünun-Uyanış' dergisinde çıktı. 1951'de Sanat Basımevi'ni kurarak matbaacılık yaşamına girdi. Kendi şiir kitaplarını bastı. 1955'te Yuvarlak Masa Yayınları'nı kurdu.


İkilikler ve dörtlüklerden oluşan ilk şiirlerinde yoğun bir söyleyiş özelliği göze çarpar. İnsan - toplum ilişkilerine yönelik temaları konu edinerek düşündürücü bir şiir evreni kurmuştur. Duygu ve düşünce yoğunluğuyla birlikte, alay ve taşlama şiirine egemen olan öğelerdir. İnsan ilişkilerinin toplumsal ve bireysel yanlarını sen ben ikileminde vermiştir. Çok kullandığı sevgi, ayrılık, ölüm temaları, son dönem şiirlerinde giderek yerini kaçış ve umutsuzluğun tedirginliğine bırakmıştır.


Şiirin bir görüşü yansıtması, bir iletisinin olması düşüncesinden yola çıkmıştır. Yuvarlağın Köşeleri kitabında şiirin ve yazarın işlevi konusundaki görüşlerini dile getirmiştir. Batı şiiri ve geleneksel Türk şiirinden yararlanarak verdiği bileşim sanatını zenginleştirip geliştirmiştir.





Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.