Türkiye’deki kritik parlamento seçimlerine iki haftadan daha kısa bir zaman kala ülkede tansiyon gittikçe yükseliyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yöneltilen eleştirilerin bazıları partisi AKP’nin kazanmasını garanti etmek için yeni baskıların başlaması hususunda. Seçimlerin bu şekilde manipüle edilmesi büyük bir politik hata olmanın yanı sıra ülkenin hali hazırda sallantıda olan demokrasiyi de seçimlerde ortaya çıkacak herhangi bir zaferi de lekeler.


Erdoğan 13 yıldır Türkiye’nin lideri olarak gücü kendinde topladı. Bu seçimler onun ülkenin ana siyasi otoritesi olmasını sağlayacak “başkan olma” hayalini gerçekleştirecek eşik. Erdoğan’ın partisi AKP 330 milletvekili çıkarıp parlamentonun 3’te 2 sini kazanabilirse eğer anayasa değişikliği için referanduma gidebilecek.


AKP 2011 seçimlerinde 326 milletvekili çıkardı. Geçen Cuma Reuters tarafından yayınlanan Konda firmasının anketine göre AKP’nin güncel desteği bundan çok daha aşağılarda.


Erdoğan’ın medyanın gözünü korkutma tarihinin kökenleri eskiye dayanıyor. Lakin geçen hafta içinde hürriyet gazetesi ve web sitesi hakkında suç duyurusunda bulunulması yeni alarmları harekete geçirdi. Gazete Mısır’ın devrik Lideri Mursi hakkındaki haberinde: “%52 ile gelen seçilmiş cumhurbaşkanı için idam kararı” manşetiyle yayımlanmış ve bu manşetle Erdoğan’ı kastettiği suçlamasına maruz kalmıştı.


Todays Zaman gazetesinin haberine göre Erdoğan, bu başlığı, kendisi de 2014’de %52 oranda seçildiği için sonunun aynı olabileceğine dair bir işaret olarak algıladı. Bu sadece çarpıtılmış ve absürd bir suçlama değil aynı zamanda Türkiye’de hala demokrasi olduğu düşüncesine atılmış bir tokat.


AKP destekçisi bir avukat olan Rahmi Kurt, Hürriyet editörleri-yazarları hakkında, halkı hükümete karşı silahlanmaya kışkırtmak ithamıyla inceleme yapılmasını ve tutuklanmalarını istedi. Şikayet yapıldığından beri herhangi bir tutuklama olmadı. Türkiye Gazeteciler Birliği yaptığı açıklamada hükümeti, gazetecilik ile terörizmi aynı kefeye koymakla suçladı ve gazeteye karşı yapılanları basın ve ifade özgürlüğünü kısıtlamak olarak değerlendirdi.


Reporters Without Borders (Sınır Tanımayan Gazeteciler) de Erdoğan’ın eskiden müttefiği olmasına rağmen şimdi muhalif kabul edilen Fethullah Gülen’e bağlı yayın organlarının yasaklanması için Ankara’daki bir savcıdan talimat verildiğini bildirdi. Bu muhalif yayın organlarından olan Zaman gazetesi editörü Ekrem Dumanlı, başka gazetecilerle birlikte, “terörist bir organizasyona liderlik etme” suçu ile geçtiğimiz Aralık’ta tutuklanmıştı. Şimdi bazı gazeteciler, terörle mücadele kanunlarından faydalanılarak Hürriyet, Zaman ve aynı yayın kuruluşlarına bağlı diğer gazetelerin de kapatılmasından ve mülklerine el koyulmasından endişe ediyorlar. Bu kuruluşlar Türkiye’deki iki büyük ana akım medya kuruluşlarından sayılıyor.


Tek endişelenenler gazeteciler değil elbette. Perşembe günü, öncü sendikalar (labor unions?) da Haziran seçimleri ile ilgili kaygılarını dile getirdi. Seçimi kazanmak isteyen AKP, seçim kampanyaları sürecinde resmi makamları kendi çıkarları doğrultusunda yönlendiriyor ve seçim konuşmalarında da muhalifleri “düşman” olarak tasvir ediyor.


Ülke daha önce de sert siyasi kampanyalara şahit olmuştu ancak bu seferki gerçekten de sert ve genel durum alışılmadık biçimde karanlık ve korku dolu gözüküyor. Erdoğan, gerçeği söyleyenlere gittikçe daha da düşman kesiliyor. Amerika Birleşik Devletleri ve NATO üyesi ülkeler, onu bu yıkıcı yoldan dönmeye teşvik etmeliler.



New York Times Gazetesinin haberinden çevrilmiştir.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.