Bir parkın çetin şartlarında direnişe yatmak yerine rahat evlerinde dijital aktivistliğe soyunanlar... Eski tüfeklere göre sol direnişin, sosyal davaların adabını bozan kliktivistler onlar.


Penguen mağduriyeti uluslar arası medyanın diline de pelesenk olan kanala karşı imza kampanyası açılmış. Deniliyor ki, “İlk günlerde Gezi’ye duyarsız kaldığı için, Amerika’daki ana şirket bununla bağlarını koparsın.” Son baktığımda imza sayısı 105 bine yaklaşmıştı. Kampanyanın bulunduğu ortam“change.org”. “Dünyanın kampanya platformu. Sen neyi değiştireceksin” diye açılıyor ana sayfa. Yani bir şeylere itiraz edenlerin adresi.


“Beşiktaş’ta yeni yapılan otel önündeki kapatılan yol açılsın” diye de kampanya var. Atılan imza sayısı 1840 civarında. Nasuh Mahruki’nin, Tabiatı ve Biyoçeşitliliği Koruma Kanunu’nun Meclis gündeminden geri çekilmesi için başlattığı kampanya da Gezi’nin verdiği gazla 67 bin imzaya yaklaştı. Yasa durduruldu ama geri çekilmesi için devam ediyor kampanya. Ve tabii biber gazı yasaklansın kampanyası da var. Fakat gaz yasağı için imza atanların sayısı, penguenlere itiraz edenlerin yarısından bile az; 44 bin küsur. İlginç bir durum, çünkü sokaklarda gaz yiyenlerin o imzalardan çok daha fazlaolduğunu biliyoruz.


Gaz itirazcılarının, Mahruki takipçilerinin gerisinde kalması şunu gösteriyor olabilir: Gezi’yle ateşlenen aktivizm, kliktivist bir hareket değil, tamtamına sokak aktivizmi. İnternetteki mail zincirleri ve imza kampanyalarıyla bir şeyleri değiştirme çabasına giren dijital aktivistlerin hareketine verilen isim kliktivizm. Ancak global düzeydeki örnekler, kimsenin kliktivizmle dünyayı değiştiremeyeceğini gösteriyor. Yani penguenlerin dijital aleyhtarları sayıca 1 milyona da ulaşsa kampanyanın etkili olacağı pek şüpheli.


Sokaklardaki on binlerin yanında o 1milyonun esamesi bile okunmaz. Çünkü bir iki klikle kimse dünyayı değiştiremez. Peki, sosyal medyada Gezi hareketiyle birlikte tırmanan aktivite de “kliktivizm” olabilir mi? Protestolar öncesinde günde ortalama tweet sayısı 8 milyon civarındayken, 31 Mayıs – 11 Haziran arasında 13.5 milyona yükseldi. 1 Haziran günü tam18 milyon Türkçe twit atıldı. 31 Mayıs günü dünya trendlerinde ilk 10 başlıktan 9’u Gezi’yle ilgiliydi.


Eylemler sırasında gece gündüz Twitter’dan ayrılamayanların ne kadarı sokaklara çıktı, onu bilemediğimiz için twit trafiğinde kliktivist etkiyi ölçmek de kolay değil. Ancak şu kadarı söylenebilir: O günlerin en etkili Twitter kullanıcıları olarak kayda geçen Memet Ali Alabora ve Okan Bayülgen’in Gezi Parkı’na giden isimler olduğunu biliyoruz.


Profil ne değiştirir?


Kliktivizm kavramını 3 yıl önce ortaya atan The Guardian yazarı MicahWhite, bir şeyleri “beğen”ip “retweet”leyerek girişilen eylemlerin yarardan çok zarar getirdiğini söylüyordu. Sol hareket ve sosyal kampanyalar üzerinde yıkıcı etki yaptığını belirtiyordu. Sokaklardan uzak kalan bu aktivizmin, modern çağın pazarlama ideolojisini kucakladığını, bunların tuvalet kağıdı satmaya da yarayan reklamcılık ve piyasa taktikleriyle sosyal hareket oluşturmaya çalıştığını anlatıyordu. Dijital aktivistlerin yaptığı her şeyi en ince ayrıntısına kadar gözleyip analiz etmek mümkündü.


Dijital tepkilerin, sosyal medya şövalyeliğinin siyaset üzerinde pek de etkili olmadığını gösteren örneği yakın geçmişte yaşadık. “Anayasa’dan Türklük tanımı çıkarılacak” tartışmaları sırasında yığınla insan Facebook profillerinin başına “TC”yi ekledi. Peki, ne oldu? Siyasette yaprak kımıldamadı. Gezi hareketinin sonuçları ise ortada. Öngörülebilir gelecekte o ağaçların kesilmemesi güvence altına alındı.


Şu günlerde ABD de dijital tarihinin en kliktivist günlerini yaşıyor. Konu gay evlilikleriyle ilgili. California’da seçmenlerin yüzde 52’si eşcinsel evliliğe ret oyu vermişti. Konu şimdi Yüksek Mahkeme’de. Eğer mahkeme “evlilik kadın ile erkek arasında olur” şeklindeki yasa hükmüne iptal kararı verirse, gay evliliklerinin önü açılacak. Eşcinsel haklarını destekleyen milyonlarca Amerikalı da Facebook profillerindeki fotoğrafları, evlilikle eşitlik için kırmızı pembe logoyla değiştiriyor. Yüksek Mahkeme yargıçları acaba bu hareketten etkilenecek mi? Zayıf ihtimal.


Mesela gelmiş geçmiş en iddialı kliktivist kampanyadan da sonuç çıkmadı. Şu meşhur Kony kampanyası. Çocukları kaçırıp seks kölesi yapan, çocukları ölüm makinesi haline getiren Ugandalı gerilla lideri Joseph Kony’ye lanet videosu Youtube’da milyonlarca kez tıklandı (kliklendi). Ama ne oldu? Kony hâlâ yakalanmış değil. 66 bin çocuk askeri olduğu tahmin ediliyor. Ve son haberlere göre hükümete karşı terör eylemlerini fildişi üzerinden finanse etmek üzere, fillere de ölüm saçıyor.



Haber: Ayşe Özek Karasu

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.