“Çocuğum mutlu bir birey olsun. Kendi değerleri olan, bu değerlere sahip çıkabilen, ayakları üzerinde duran, hedeflerini gerçekleştiren kendine güvenli biri. Kendi kararlarını kendisi versin, kimseye bağlı veya bağımlı olmasın. Sevgi içinde yaşasın, güzel bir hayatı olsun…”


Bunlar birçok ebeveynin iç sesinin söyledikleri. Tüm bunlar gerçekleşsin diye koşulsuz sevgi, şefkat, özveri ile çocuklarımızı yetiştirmeye başlıyoruz. Doğa sevgisi, hak, adalet, özgürlük, eşitlik, saygıyı öğretiyoruz onlara. Savaşın kötü olduğunu tüm dünyaya onların barış getireceğini hissettiriyoruz fırsat buldukça.


Kızım 6. Sınıfı bitirdi bugün. Herşeyi görüyor, duyuyor, olayların ağaçlar kesildiği için başladığını biliyor. Dün sordu, “O ağaçlar yine de kesilecek mi” diye. Taşınacakmış dedim. Kendi içimdeki o ağaçların yaşama ihtimallerine, ierideki yeşil alan oranına dair inancım sesime ne kadar yansıdı bilemedim. Ama mutlaka yansıdı biliyorum. Çünkü çocukların algıları çok açık, onlarla konuşurken kendi kafanız karışıksa istediğiniz kadar net cümleler kurun onlar yine de çift veya karışık mesaj algılıyorlar.


Gaz bombaları konusunda da bir açıklama istedi kızım benden. O soruya “Polis aslında işini yapıyor, orada olumsuz gelişmeler yanlış davrananlar var, ağaç kesenlerle alakası yok” ya da benzeri bir ebeveyn cümlesi kurmadım. Kendi içimde sindirmeden bir bilgiyi ona vermedim. Sadece “Bilmiyorum ve çok kötü bu olanlar, asla olmamalıydı, hemen durmalı ve kimse niye bu kadar büyüdüğünü anlamıyor” demeyi tercih ettim. O zaman şaşırdı ve bu herhangi bir yanlış anlatmanın onda yaratacağı hayal kırıklığı, korku ve kaygıdan daha iyiydi. Cevaplar bazen sonra, sakinken verilebilir. “Öğrenince, ben de tam anlayınca sana anlatacağım mutlaka” denebilir.


Çocuklara kaygı yaşamamaları konusunda önleyici olabilmeli, çocuklarımızın güven duygusunu öncelikte tutmalıyız. Onların yetişkinliğe kadar bu desteğimize ihtiyaçları var. Bunu ebeveyn ancak kendi duygu durumu stabil olduğunda yapabiliyor. Kimseye kızdığımız için kötüleyici açıklamaları çocuklara yapmamalıyız. Kaygılıysak, panikteysek, kötümsersek sakinleşmeyi beklemeliyiz. Anlaması zor olan mesajlar verip yanlış ve kalıcı çıkarımları zihinlerine yerleştirmemeliyiz. Onlara pozitif sonuçlar, umut veren yolları anlatmalı ve bazen bunlar için zamana, beklemeye ihtiyaç duyulduğunu, hayatın böyle bir yönü olduğunu örneklemeliyiz.


Pembe tablolar, sorduğunda saklamak, şaşırtmacalı cevaplar vermek, aslında yalan olan bazı açıklamalar yapmak yerine çocukları korumak adına uzak tutmalı, hafızalarında yer etmemesi için şiddet ve yaralı görüntülerini görmemelerini sağlamalıyız. Kendisinin gördüğü, seyrettiği, bir şekilde şahit olduğu bir durum varsa bu konuda onunla sohbet etmeli, anlattırarak ne anladığını anlamalı, yorumlamadan iyi bir dinleyici olup onun ihtiyacı olduğunu hissettiğimiz ölçüde rahatlamasını sağlamalıyız.


Çocuklarımıza insan sevgisi, doğa sevgisi aşılamamız sonraki nesiller için ne kadar önemli, bu günlerde şahit oluyoruz yaşadığımız süreçte. Onların içlerini hepimizi daha iyiye götürecek değerlerle doldurmalı, bu inançla onlarla konuşmalı, duygularımızı veya düşüncelerimizi süzgeçlemekte zorlanırsak da kendimizi durdurabilmek için “bu olumsuz döngüye onları sokmaya hakkımız olmadığı” düşüncesinden güç almalıyız.


Bir yeşil alanın yok edilmesi konusu çocukların özgür, mutlu ve huzurlu yaşantısı ile direkt ilgisi olan prensipleri çağrıştırdığı, ilintilendiği için buralara geldi. Olaylar 3. Haftasında ve yaşananların olumlu yönlerini, orijininden sonuca bir bütün çerçevesinde aktarmalı, anlatım sınırlarını bu duygusallıkta belirlemeliyiz.


Gezi Parkı Olayları çerçevesinde yaşananlar bizleri ve gençleri tahminimizden çok etkiliyor veya etkileyecek. Travma sonrası psikolojisi yaşayan ebeveynler, ablalar, ağabeyler var orada veya evlerinde. Şu an bu konuda iyileşmek için erken. Olayların tekrar etmeyecek şekle gelmesi, tamamen yatışması gerek önce. Sonrasında zamana ihtiyaç var. Ve en büyük destek yine çocuklar. Gençlerin daha iyi gelecek istemesi, değerlerine sahip çıkmaları, biz ebeveynlerin de çocuklarımız için aynı noktada olmamız ve buradan bakmamız pedagojik açıdan da en değerli olan “holistik-bütünleyici yaklaşım” ile örtüşmekte.


Bu bütünden uzaklaşmadan, detaylarda kaybolmadan olaylara bakmak ve ailesine dönmek bu günlerde anne-babalara daha destek verecektir, çocuk yetiştirmekte katkısı çok fazla olan “Pozitif inanç ve motivasyon” larını arttıracaktır…


Haber: Tansu Oskay - Terapist ve Psikolojik Danışman

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.