2012 Londra Yaz Olimpiyat Oyunları'nı 2 altın, 2 gümüş ve 1 bronz madalya olmak üzere toplamda 5 madalya alarak ülkeler arası sıralamada 32. olarak tamamladık. Bu sonuç, yakın geçmişteki olimpiyat oyunlarında aldığımız sonuçlarla kıyaslandığında pek de farklı değil ancak gözden kaçmaması önemli bazı noktalar var. Bunlardan ilki olimpiyat oyunlarına tarihimizin en kalabalık sporcu kafilesi ile katılmış olmamız. Oyunlarda ülkemizi 16 farklı branşta 114 sporcu temsil etti. Bu durum açıkça nitelikli sporcularımızın sayısının artması şeklinde yorumlanabilir. Sporcularımızın kota aldığı branş sayısının artması da, Türkiye’de sporun artık bazı branşların tekelinden çıktığının göstergesidir. Bazı branşlarda ilk kez temsil edilmiş olmamızın yanı sıra atletizm branşında aldığımız sonuçla olimpiyat tarihinde ilk kez halter, güreş ve judo dışında bir branşta madalya alma başarısını gösterdik. Bayan voleybolcularımız ve basketbolcularımız, Londra Olimpiyat Oyunları’nda takım sporlarında ülkemiz adına tarihi bir başarıya imza attılar. Henüz 12 yıl önce 1992 Olimpiyatları’nda bir bayan sporcumuz ilk kez kürsü görmüşken ve ülkemiz sadece 8 bayan sporcu ile temsil edilmişken, bugün Londra Yaz Olimpiyat Oyunları"nda ülkemizin, 66 bayan sporcu tarafından temsil edilmesi, Türk kadını ve Türk sporu adına önemli bir başarıdır.Tüm bu değerlendirmeleri yaptıktan sonra "sporda başarı" kavramının anlamını tartışalım.




“Bugünlerde herkesin konuştuğu bu başarının kriteri nedir?”


“Bir ülkenin sporda başarılı olması neyle ölçülür?” Ülkeler spor politikalarını belirlerken yalnızca elit sporda madalya kazanan sporcuları yetiştirmeye mi odaklanmalıdırlar? Başarı kavramını alınan madalya sayısına indirgersek Londra’da şu ana kadar gerçekleşen müsabakalarda 7 altın, 1 gümüş, 5 bronz olmak üzere toplamda 12 madalya ile, ülkeler sıralamasında 12. durumda olan Kazakistan sporda başarılı bir ülke ise, 38 altın, 27 gümüş ve 22 bronz olmak üzere toplamda 87 madalya alan Çin Halk Cumhuriyeti’nin spordaki durumunu hangi kelime ile tanımlayabiliriz? Diğer bir soru ise; toplam nüfusu 17 milyon olan Kazakistan’ın ve toplam nüfusu 1,4 milyar olan Çin’in madalya alma şansı eşit midir? Öte yandan ülkeler sıralamasında öncelikli kriterin alınan altın madalya sayısı oluşu başka bir tartışma konusudur. Bir örnekle açıklamak gerekirse; toplamda 6 madalya alan Güney Afrika, ülkeler sıralamasında 24. olurken, toplamda 18 madalya alan Kanada 36. sırada yer almıştır. Bunun sebebi Güney Afrika'nın 3, Kanada'nın ise 1 madalya almış olmasıdır.

Dünyada sporun farklı alanlarında öne çıkan ülkelerin spor tarihlerine baktığımızda karşımıza tek gerçek çıkmaktadır: Deneyimlere göre şekillenmiş uzun süreçli planlamaların yapılması. Bu durum yalnızca elit sporun gelişimi için değil, sporun tabana yayılması ve spor kültürünün topluma aşılanması için de geçerlidir. Türk sporunda 1984’ten yana yapılan planlamaları ve uygulamaları incelediğimizde, eğitim ve gençlik politikalarının gelişmesine olanak veren, süreklilik arz eden bir spor sisteminden söz etmek mümkün değildir. Ancak son dönemde tesisleşme ve spor kültürünü toplumun geneline yayma için atılan adımlar, her ne kadar içerisinde eksiklikleri barındırsa da, sevindiricidir. Ancak önümüzdeki olimpiyatlarda alınan madalya sayısını artırmak istiyorsak;





  • Spor kültürünü çocuk yaştan itibaren topluma aşılamalı,
  • Toplumun aktif olarak spor yapmasını sağlayacak projeler geliştirmeli, topluma spora katılabilmek adına gereken altyapıyı sunmalı,
  • Türk sporunu futbol özelinden kurtarmalı,
  • Sporu yöneten birimleri daha özerk yapıya kavuşturmalı ancak bunu yaparken kendi kaynaklarını kendilerinin elde edebileceği sistemler kurmalı,
  • Kurulan tesislerin etkin kullanımı adına uzun vadeli yatırım planlamaları yapmalı,
  • Sporun yönetiminden, beslenmesine kadar her alanında dünya standartlarında, uluslararası ilişkileri kuvvetli, profesyonel işgücü yetiştirmeli ve bu işgücünü ilgili birimlerde istihdam etmeliyiz.

Değişmesi gereken bir diğer önemli konu da, ülkemizde sponsorların spora sağladığı desteğin boyutudur. Resmi olmayan rakama göre 2011 yılında futbol branşında gerçekleşen sponsorlukların toplam hacmi 55 milyon dolar iken (bugünkü kurla yaklaşık 100 milyon TL), geriye kalan tüm spor branşlarında son 10 yılda gerçekleşen sponsorluk hacmi 240 milyon TL’dir. Bu rakama basketbol dünya şampiyonası gibi büyük organizasyonlarda gerçekleşen sponsorluklar da dahildir. Spora maddi destek sağlayan kurumların bu gerçeği göz ardı etmemeleri, maddi yeterlilikleri olduğu halde sporu desteklemeyen kurumların sporu desteklemeleri gerekmektedir. Şu an madalya sıralamasının üst sıralarında bulunan ülkelerle ekonomik açıdan yarışıyor olsak da, bu ülkelerde gerçekleşen sponsorluk yatırımları Türkiye’de gerçekleşenlerden kıyaslanmayacak ölçüde fazladır. Karşılaştıkları tüm zorluklara rağmen canla başla mücadele eden sporcularımızı, onları yetiştiren antrenörlerini ve sporcularımızın gelişimine olanak veren sistemleri kuran yöneticilerimizin hakkını yemeden, onlara sahip çıkalım ve destek olalım.







Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.