Koç Üniversitesi Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Süda Tekin, solunum yolu enfeksiyonları hakkında bilgiler verdi.


Gün içinde farklı ortamlara girerek bu ortamların havasına maruz kalırız. Evde, okulda, alışveriş merkezlerinde, sağlık kurumlarında, otobüslerde soluduğumuz bu havadan vücudumuza solunum yoluyla giren mikropların hastalık yapmasıyla ortaya çıkan hastalıklara solunum yolu enfeksiyonları denir. Solunum yolu enfeksiyonlarında bulaşma, etkenin dış ortamda canlı kalabilme özelliğine göre, hasta kişilerden öksürme, hapşırma veya konuşma sonucu doğrudan ya da enfeksiyon etkeniyle kirlenmiş eşya, besin maddeleri ve eller aracılığıyla dolaylı yolla olur.


Üst solunum yolu enfeksiyonları nelerdir?


Havaların soğuduğu mevsimlerden itibaren, özellikle kış aylarında solunum yoluyla bulaşan enfeksiyonlar konusunda çok ciddi artışlar meydana gelmektedir. Bu hastalıkların artmasının esas nedeni, havaların soğumasıyla birlikte insanların kapalı ortamlarda yaşamayı tercih etmesi ve böylelikle içerideki kirli havanın ortak solunmasından kaynaklanmaktadır. Yani enfeksiyon hastalığı, soğuğun doğrudan etkisiyle değil, alışveriş merkezi, kapalı alanlar ve sinemalar gibi havalandırma koşullarının yeterli olmadığı yerlerde, enfekte kişilerde bulunan bakteri ve/veya virüslerin sağlıklı kişilere bulaşmasına bağlı gelişmektedir. Uzun uçak yolculuklarında kalabalık insan grubuyla saatlerce havasız ortamda yolculuk etmek de hasta olma riskini artırmaktadır. Havaların soğukluğu, burundan akciğere kadar devam eden solunum yolunun enfeksiyon etkenlerine (bakteri, virüs) karşı konağın (sağlıklı birey) hazırlıksız kalmasına neden olmaktadır. Yani bağışıklığını kaybeden vücut her türlü mikroba açık hale gelerek çok kolay bir şekilde hasta olmaktadır.


Nezle: “Grip benzeri hastalık” (GBH/ILI), halk arasında “soğuk algınlığı”, “üşütme” olarak da ifade edilen, üst solunum yolunun en sık rastlanılan enfeksiyon hastalığıdır. Hastalığa sebep olan asıl etkenler, virüslerdir (sıklıkla Rhinovirüs). Hastalarda burun akıntısı, burun tıkanıklığı, hapşırma, gözlerde yaşarma gibi daha çok sekresyon (salgı) artışı bulguları ön plandadır. Yüksek ateş erişkinlerde sık rastlanan bir durum değildir. Nezlede tedavi, istirahat ve destek tedavisidir. Ateş düşürücü ilaçlar, bol sıvı alımı önerilir. Hastaların tek kullanımlık mendillerle burun silmesi, sık el ve yüz yıkaması önemlidir. Tedavide antibiyotiğin yeri yoktur.


Grip (İnfluenza): Grip ya da tıbbi ismiyle İnfluenza, her yıl dünyada yaklaşık 3-5 milyon kişiyi etkileyen, 250-500.000 kişinin ölümüne neden olan İnfluenza virüsünün yol açtığı bir enfeksiyon hastalığıdır. Grip (İnfluenza) virüsü damlacık yoluyla bulaşır. Öksürüp hapşıran kişi, virüs içeren çok sayıda damlacığı etrafa yayar. Grip ani başlangıçlı ateş, öksürük, boğaz ağrısı, baş ağrısı, burun akıntısı, kas ve eklem ağrılarıyla seyreder. Ateşin uzun sürmesi, koyu renkli balgam, göğüs ağrısı ve/veya nefes darlığının eklenmesi grip virüsünün zayıflattığı akciğerlere bakterilerin ulaştığını düşündürür. Bu durumda mutlaka doktora başvurulmalıdır.


Üst solunum yolu enfeksiyonlarının tedavisi nasıldır?


Grip, tüm yaştaki bireyleri etkiler, okul devamsızlıklarına, iş kayıplarına neden olur. Ancak özellikle gebeler, 50 yaş üstündekiler, 5 yaş altındakiler, akciğer, kalp hastalığı olanlar, böbrek, karaciğer yetmezliği olanlar, kanser, diyabet gibi hastalıklar veya ilaçlar nedeniyle bağışıklık sistemi baskılanmış hastalar, organ nakli yapılanlar ve aşırı şişman kişiler gripten daha çok etkilenirler. Bu kişilerde grip hastaneye yatışlara, hatta ölümlere neden olmaktadır.


Gribin tedavisi istirahat ve destek tedavisidir. Ateş düşürücü ilaçlar, bol sıvı alımı önerilir. Ancak risk grubundaki kişiler ve risk grubunda olmasa bile hastalığın ağır seyrederek komplikasyonlara yol açtığı kişilerde doğrudan grip virüsüne etkili ilaçların (oseltamivir) kullanılması gereklidir. Tedavide antibiyotiğin yeri yoktur.


Gribe yakalanmamak için sık el temizliği, sağlıklı beslenme, mevsime göre giyinme gibi kişisel önlemlerin yanı sıra, özellikle risk altındaki kişiler için en etkili korunma yolu “aşı”dır. Aynı zamanda bu kişiler, gribin en önemli komplikasyonu, ölümlerin büyük oranda nedeni olan pnömoni (zatürre) açısından da risk altındadırlar. Doktorlarından bilgi alarak “pnömokok aşısı” da olmalıdırlar.


Respiratuvar Sinsitiyal Virüs (RSV): 2 yaşına kadar hemen hemen tüm çocukları enfekte eden çok yaygın ve bulaşıcı bir virüstür. RSV bebeklerde bronşiyolit ve pnömoni gibi yaşamı tehdit eden şiddetli solunum yolu enfeksiyonlarına yol açar. RSV, grip ve nezle bulgularına benzer şikayetlere neden olurken, prematüre doğanlarda veya bebeklerde huzursuzluk, beslenmeme, sık nefes alma ya da solunum düzensizliklerine neden olmaktadır.


Virüsün tek kaynağı insanlardır. RSV’nin bulaşması enfekte salgılarla doğrudan ve yakın temasla olur. Virüs çevrede, yüzeylerde saatlerce, ellerdeyse yarım saatten fazla canlı kalabilir. RSV ılık iklimlerde genellikle kış ve erken ilkbahar aylarında yıllık salgınlar yapabilmektedir. Solunum yolu enfeksiyonlarının çok arttığı bu günlerde yenidoğan ve çocuk hastalıkları kliniklerinde yatan çocuk hastası da hayli fazladır. Etkili bir tedavisi yoktur, destekleyici tedavi uygulanmaktadır. Hastalıktan korunmak amacıyla koruyucu bir aşısı da bulunmamaktadır. Dolayısıyla bebekler için hayatı tehdit edebilen bir kliniğe yol açan RSV’den korunmak için ellerin özellikle bebeğe dokunmadan önce ve sık sık yıkanması başta olmak üzere, solunum yoluyla bulaşan diğer enfeksiyon kontrol önlemlerine eksiksiz uyulması gerekmektedir.


Solunum yoluyla bulaşan enfeksiyon hastalıklarından korunma yolları

  • Öksürürken, aksırırken ağız bir mendille kapatılmalı, bunun için kâğıt mendil ya da
  • kağıt havlu kullanmaya özen gösterilmelidir.
  • Yerlere tükürülmemelidir.
  • Nezle olan, hapşıran ve öksüren insanlarla ve çocuklarla temas edilmemesi, tokalaşma dahi yapılmaması, hasta kişilere her türlü temas sonrasında ellerin yıkanması gerekmektedir.
  • Odalar sık sık havalandırılmalı, pencere varsa açılmalıdır. Okullarda tenefüs esnasında mümkün olduğunca öğrenciler sınıflardan çıkartılmalı ve sınıflar havalandırılmalıdır.
  • Eller yemekten önce ve sonra, tuvaletten önce ve sonra, dışarıdan eve gelince sabun ve bol suyla iyice yıkanmalıdır. Vücut temizliğine önem verilmelidir.
  • Aşı ile korunulabilir hastalıklara karşı zamanında aşılama yapılmalıdır. Gribe yakalanmamak için en etkili korunma yolu, aşıdır. Dünya Sağlık Örgütü ve diğer sağlık otoriteleri her yıl Ekim-Kasım aylarında risk grubu öncelikli olmak üzere herkese grip aşısını önermektedir.

Ülkemizde grip aşısı aşağıda belirtilen durumlarda Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmaktadır:

  • 65 yaş ve üzerindeki kişiler,
  • Yaşlı bakımevi ve huzurevinde kalan kişiler,
  • Gebeliğin 2. veya 3. üç ayında (trimesterinde) olan gebeler,
  • Astım dâhil kronik akciğer ve kalp-damar sistemi hastalığı olanlar,
  • Diyabet dâhil herhangi bir kronik metabolik hastalığı bulunanlar,
  • Kronik böbrek yetmezliği olanlar,
  • Kan hastalığı (hemoglobinopatisi vb.) olanlar,
  • Bağışıklık sistemi yetmezliği olan veya bağışıklığı baskılayan tedavi alanlar,
  • 6 ay-18 yaş arasında olan ve uzun süreli aspirin (asetil salisilik asit) tedavisi alan çocuk ve ergenler.


Memorial Ataşehir Hastanesi Kulak Burun Boğaz Bölümü’nden Op. Dr. Kemal Demir, üst solunum yolu enfeksiyonlarının, boğaz ağrılarının sebepleri ve tedavileri hakkında bilgi verdi.


Sağlıklı bir yaşam için öncelikle nefesin burundan alınması gerektiği bilinmelidir. Ancak burunlarındaki hava akımı yapısal ya da işlevsel bozukluklardan ötürü yetersiz olan insanlar, farkında olmadan ağız solunumu yapmaktadırlar. Bu durum da, boğaz rahatsızlıklarına davetiye çıkarmaktadır. “Boğaz” adı verilen bölge, burun boşluğumuzun devamı olan geniz bölgemizle gırtlak arasında yer alıp, bu iki boşluğu birleştiren dik yerleşimli bir köprüdür. Ayrıca ağız boşluğumuzun devamı da boğaza açıldığı için üçlü bir kavşak gibidir. Kaslarla çevrili bir yapıya sahiptir. Bu kaslar yutkunurken kasılarak boğazdaki içeriğin aşağı doğru itilmesini ve yutulmasını sağlar. İç yüzeyi ise mukoza dediğimiz özellikli bir örtü dokusuyla kaplıdır.


Boğazda ağrı hissi iç yüzeyini örten mukoza dokusundan kaynaklanır. Boğazımızın maruz kaldığı hastalık yapan ya da tahrişe sebep olan etkenler, mukozada şişliğe ve “enflamasyon” adı verilen özel bir duruma yol açar. Bu durum, karşılaşılan olayın şiddetiyle orantılı olarak boğaz ağrısına sebep olur. Bu ağrı sadece yutkunurken ya da konuşurken olabileceği gibi süreklilik de gösterebilir.


Buna neden olan etkenler şöyle sıralanabilir:

  • Virüs, bakteri ve diğer mikropların neden olduğu yeni ve eski (kalıcılaşmış) enfeksiyonlar
  • Tütün ürünleri
  • Tahriş edici gazlar, dumanlar
  • Aşırı sıcak- soğuk, sert yapılı ya da asitli yiyecek- içecek
  • Sürekli ve dinlenmeden konuşmak
  • Yabancı cisimle zedelenmeler (Ceviz kabuğu v.s...)
  • Su ve sıvı tüketme alışkanlığında eksiklik
  • Burun tıkanıklığı nedeniyle ağızdan nefes alıp, verme
  • Mide asidinin boğaza ulaşıp tahriş etmesi

Boğaz ağrılarında esas tedavi şekli, sebep olan durumun ortadan kaldırılmasıdır. Ancak bu süreci atlatırken de kişi ağrıya katlanmak zorunda kalmaması için doktor kontrolünde ağrı kesici ilaçlar kullanabilir. Tuzlu su ile gargara yapmak o anlık olarak boğaz ağrılarına İyi gelebilir; ancak boğaz ağrınızın tuzlu su gargarasıyla kesilmesi ya da azalması iyileştiğiniz anlamına gelmez. Boğaz spreyleri doktor kontrolü dışında kullanılmamalıdır. Boğaz spreylerinin bağımlılık yaratması söz konusu değildir.


Boğaz ağrısı en sık üst solunum yolları enfeksiyonlarıyla karşımıza çıkar. Bunun sıkça yaşanması halinde ise bu sıklığa sebep, yapısal ya da işlevsel bir bozukluk olabilir. Bu araştırılması gereken bir durumdur. Ağrılar süresine, nedenine ve şiddetine göre değişkenlik gösterebilir. Hatta boğaz ağrısına sebep olan hastalığınızın hangi aşamasında olduğunuza göre de değişmektedir. Bunun için birkaç saati geçen boğaz ağrıları önemsenmelidir.


Sigaranın insan sağlığına etkileri sıralamakla bitmez. Sigara, içeriğindeki bini aşkın zararlı ve tahriş edici yabancı maddeleri ile boğaza her nefes alış ve verişte doğrudan saldırır. Bunun yanı sıra; kanser için zemin hazırlar, boğaz yüzeyinde tahriş ve temizleyici özellikteki mikroskobik yapılarda bozulmaya yol açar, koruyucu salgıları kurutur uzun vadede üretimini azaltır, enfeksiyonu kolaylaştırır, sıcak etkisiyle damar yapısını bozar, yüzey mukozasını travmatize eder kalınlaşmasına yol açar ve özelliğini kaybettirir.




Üst solunum yolu enfeksiyonundan korunmanın yolları nelerdir?


Acıbadem Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı ve Acıbadem Maslak Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ayşe Sesin Kocagöz, üst solunum yolu enfeksiyonlarına karşı savaş açmanın yollarını anlattı, önemli önerilerde bulundu.

1- Ellerinizi sık sık yıkayın

Eller her ortamla temas ettikleri için normalde ciltte bulunanların yan sıra el ile temas ettiğimiz alanlardaki hasta yapıcı mikroorganizmaları da barındırabiliyor. Bu durum da üst solunum yolu enfeksiyonlarına zemin hazırlıyor. Örneğin ellerimizi gözlerimize veya ağzımıza sürdüğümüzde enfeksiyon hastalık oluşturabiliyor. “Bu nedenle ellerinizi sık sık yıkamanız, almanız gereken en önemli önlemlerden biri.” uyarısında bulunan Prof. Dr. Ayşe Sesin Kocagöz, “Tuvaleti kullanmak, para alışverişinde (kredi kartı bile) bulunmak, burnu temizlemek ve hayvan ellemek gibi çeşitli faaliyetlerden sonra veya elinizin kirlendiğini hissettiğiniz her türlü ortamda ellerinizi yıkamaya özen gösterin. Özellikle her hapşırık ve öksürükten sonra ellerinizi sıvı sabunla yıkamayı asla ihmal etmeyin. Su ve sabun olmayan yerlerde, ıslak mendil veya alkol bazlı antibakteriyel temizleyicilerinden faydalanın.” diyor.


2- Beslenmenize dikkat edin

Dengesiz beslenme alışkanlıkları özellikle tek taraflı beslenmek bağışıklık sistemini zayıflatarak enfeksiyon gelişme riskini artırıyor. Üst solunum yolu enfeksiyonlarından korunmak için tüm besin gruplarını orantılı bir şekilde, yaşınıza uygun olarak tüketmeniz önemli. Özellikle taze meyve ve sebze yemeyi ihmal etmeyin. İhtiyacınız olan besin öğelerini düzenli tükettiğinizde vitamin takviyesi almanıza gerek yok. Bilimsel açıdan vitaminlerin solunum yolları enfeksiyonlarına karşı koruyucu bir özelliği olduğu gösterilmemiş, dolayısıyla ancak vücutta vitamin eksikliği saptanırsa hekim tarafından önerilebiliyor.


3- Kısa sürede aşırı kilo kaybından kaçının

“Aşırı ve hızlı kilo kayıpları enfeksiyona karşı vücut direncini bozan bir durum. Bu nedenle aşırı ve hızlı kilo kayıplarından kaçınmanız gerekiyor. “ diyen Prof. Dr. Ayşe Sesin Kocagöz zayıflığın yanı sıra obezite olarak adlandırılan aşırı kilonun da enfeksiyonlara yatkınlığı arttırdığını ifade ediyor.

4- Vücudunuzu susuz bırakmayın

Özelikle soğuk havalarda ısıtıcıların da etkisiyle oda havası daha kuru oluyor. Bu durum da solunum yollarımızın kurumasına ve kolayca tahriş olmasına neden oluyor. Bunun sonucunda da üst solunum yolu enfeksiyonu riski artıyor. Dolayısıyla sıvı tüketimini arttırmayı ihmal etmeyin.


5- Ortamı saat başı ortalama 5 dakika havalandırın

Bulunulan ortamın kalabalık ve havasız olması, solunum yoluyla ilgili hastalığı olan kişilerin ortam havasına konuşma, öksürük ve hapşırık yoluyla enfeksiyon bulaştırma ihtimalini artırıyor. Dolayısıyla toplu ortamlarda, örneğin okul döneminde öğrenciler ve öğretmenler ile kalabalık toplu taşıma araçlarında bulunanlar birçok farklı mikroplarla karşılaştıkları için solunum enfeksiyonu hastalıklarından daha sık yakınıyorlar. Bu nedenle oda ve ortamların ortalama olarak saat başı 5 dakika gibi bir süre düzenli olarak havalandırılması önem taşıyor.


6- Aşınızı yaptırın

Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ayşe Sesin Kocagöz sonbahar aylarında yıllık grip veya yaşa uygun zatürre (pnömokok) aşılarının mutlaka yaptırılması gerektiğine dikkat çekerek sözlerine şöyle devam ediyor: “Özellikle risk grubundaki kişiler (5 yaşından küçük çocuklar, 65 yaşından büyükler, hamileler, diyabet, kalp ve böbrek hastalığı ile kronik hastalığı olanlar) için yıllık grip aşısı çok önemli. Eğer ailede çeşitli tedavileri nedeniyle bağışıklığı baskılanmış kişiler varsa onların da aşılanmaları gerekiyor.”


7- Hasta kişilerle yakın temastan kaçının

Solunum yolu enfeksiyonu olan bir kişinin yakın çevresine bulaştırıcılığı yüksek oluyor. Bu nedenle hasta kişilerle yakın temastan mümkün olduğunca uzak durun. Başta havlu olmak üzere ortak eşya kullanımından da kaçının.


9- Çalışma masanızı düzenli temizleyin

Özellikle öksürmenin ve hapşırmanın olduğu ortamda mikroorganizmalar yüzeylere de yayılabiliyor. Dolayısıyla her sabah işe başlamadan önce masa ve bilgisayar klavyesi gibi sık temas edilen yüzeyleri standart temizleyiciler ile temizlemeniz, enfeksiyonlardan korunmanız için önemli.



Gribal enfeksiyonlara karşı doğal yöntemler

Memorial Wellness Beslenme Danışmanı Uz. Dyt. Yeşim Temel Özcan, grip ve soğuk algınlığı ile mücadelede yardımcı olan besinler hakkında bilgi verdi.


Kış mevsimi itibariyle grip ve soğuk algınlığı sıklıkla karşılaşılan şikayetlerin başında gelir. Zayıflayan bağışıklık, yetersiz beslenme ile de birleşince soğuk havalarda soğuk algınlığı ve gribe yakalanmak kaçınılmaz olmaktadır. Bu hastalıklar özellikle çocuklar, hamileler ve 65 yaş üstü yetişkinler için tehlike oluşturabilmektedir. Bu nedenle gribe karşı korunmada ve ilk belirtiler ortaya çıktığında önlem almak gerekmektedir. Grip ve soğuk algınlığı ile mücadelede yardımcı olan bitki ve besinlerden bazıları şunlardır;


Probiyotikler: Bağırsak florasının dengelenmesi bağışıklık sistemini destekleyeceği gibi özellikle fermente sebzede ve suyunda bulunan laktik asit bakterileri enfeksiyon ile mücadelede yardımcı olmaktadır. Bağırsak florasının düzenlenmesinde probiyotikleri tamamlayan bir diğer mekanizma da prebiyotiklerdir. Kalın bağırsaklarda yaşayan probiyotikler, prebiyotikleri besin kaynağı olarak kullanmaktadırlar. Soğan, enginar, sarımsak, hindiba, şeker pancarı, brokoli, pırasa, yer elması, avokado, balkabağı, ev yapımı yoğurt, tatlı patates, turp en iyi prebiyotik kaynaklarındandır.


C Vitamini içeren besinler: Bağışıklığı ve beyaz kan hücrelerini uyararak griple mücadelede büyük destek olmaktadır. Yeterince meyve ve sebze tüketmek; gerekli durumda hekim tavsiyesiyle C vitamini desteği almak önemlidir. Bu gıdaların organik olanlarını tüketmek gerekmektedir. Yemeklerle birlikte alındığında biyo-yararlılığı artırır, gıdalardaki demir emilimini hem maksimuma çıkarır, hem de olası bir mide rahatsızlığını önler. En yüksek C vitamini barındıran başlıca besinler şunlardır: Brokoli, kivi, portakal, biber çeşitleri, ananas, pembe greyfurt.


D Vitamini: Güneş ışığı ile vücut tarafından üretilen D vitamini eksikliğine, özellikle kış aylarında güneşten daha uzak kalınması nedeniyle daha fazla rastlanılmaktadır. Bu nedenle de grip ve soğuk algınlığı için de yine risk oluşturmaktadır. Özellikle güneş ışığından mahrum kalınan bu mevsimde doktor tavsiyesiyle D Vitamini desteği almak gerekebilmektedir.

Çinko içeren besinler: Çinko insan vücudunda 200 den fazla enzimin aktivitesinde görevli bir kofaktördür. Bağışıklık sistemini güçlendirici ve güçlü bir antiviral etkisi vardır. Gribal bir enfeksiyon durumunda kişinin doktorundan destek alarak çinko desteğine başlaması gribal enfeksiyonla mücadelede yardımcı olmaktadır. En iyi çinko kaynaklarından bazıları kabak çekirdeği, kaju, deniz mahsulleri, yumurta, serbest gezen hayvan etleri, mantar, nohut,ıspanak olarak sıralanmaktadır.


Ekinezya: İltihapla savaşma (antiinflamatuvar) özelliğe sahip bir bitki olması nedeniyle özellikle bronşial şikayetlerin azalmasında etkili olmaktadır. Özellikle maya ve diğer mantarlarla mücadelede ekinezya bitki özleri ve çayı kullanılabilmektedir.


Mürver: Balgam söktürücü etkisi nedeniyle özellikle bronşial şikayetlerin rahatlatılmasına yardımcı olmaktadır. Sinüslerdeki enfeksiyonun boşaltılmasını ve ağrının rahatlatılmasını sağlamaktadır. Mürveri, sıcak su içerisinde 5-7 dk. demleyerek çay şeklinde tüketmek önemlidir.


Kekik yağı: Güçlü bir antiviraldir. Enfeksiyonla savaşmak, soğuk algınlığı, boğaz ağrısı gibi belirtileri hafifletmek için kullanılmaktadır. Ayrıca temiz hava almak, hafif ve sıvı ağırlıklı beslenmek, bol su içmek, limon, zencefil ve tarçın karşımı çaylardan destek almak, soğan, sarımsak tüketmek yine gribal enfeksiyonlarla mücadelede yardımcıdır.


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Sabahları elma sirkesi ile ağızda gargara yapmak ve burun içi sulandırılmış şekilde çekmek viral hastalıklardan korunmada etkili,elma sirkesi faydalı olduğunu gördüm.
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.