Anksiyete, kelime anlamı olarak "endişe, kaygı, korku ve nedeni belli olmayan bir sıkıntı hali" olarak tanımlanabilir. Mesela, insanın kendine çok yüklenmesi, sürekli kendini eleştirmesi, kendini yeterli görmemesi bir süre sonra iç daralmasına, endişeye, kaygı bozukluğuna yani anksiyeteye neden olabiliyor. Herkes hayatının belli bir döneminde bu ruh halini deneyimlemiştir. Yaşadığımız çağı da düşünürsek sürekli bir iç hesaplaşma halinde olduğumuzdan bu duygulara uzak kalmak zorlaşıyor haliyle. Aslında bu duyguların bizi ele geçirmesi şimdiki andan çok geçmişte takılı kaldığımızı gösteriyor. Çünkü genelde gelecekte olabilecek şeylerden korkuyoruz ve bunlarla başa çıkabilecek kadar iyi olmadığımızı düşünüyoruz. O yüzden geçmişte yaşamak, eski anılara tutunmak daha kolay geliyor çoğumuza. Güzel anıları hatırlamak zaman zaman özlem duymak yanlış değil; yanlış olan, yaptıklarımıza ya da yapamadıklarımıza dayanarak kendimizi hırpalamak. Kendimize karşı bu kadar sert olmak kaygının ve endişenin dozunu arttırdığı gibi kendimize öfkelenmemize de yol açıyor.


Çoğumuz sayısız uykusuz gece geçirmişizdir. Geçmişte olan bir şey için çok endişelendiğimiz, sıkıntı duyduğumuz geceler… Bunların geleceğimizi etkilemesine izin vermişizdir. Hepimiz bir noktada “oradaydık” yani, kimse yalnız değil. Çok küçük şeyler de olabilir; kötü bir ilk izlenim bırakmak veya söylemek istemediğiniz bir şeyi söylemek, işinizi bırakmak zorunda kalmak gibi. Olumsuz deneyimler yaşamak ve bunlara dayanmaya çalışmak acı vericidir ama bu acıya tutunup bırakmadığımızda daha olumlu bir şeye de geçemeyiz.


Evet, yaşadığımız bu olumsuz deneyimler aslında, ne kadar acı verici olursa olsun, bizim için en iyi öğretmen olmuştur ve gelecekteki deneyimlerimiz için bir kılavuzdur. Bazı sorulara cevap vererek bu deneyimleri arkamızda bırakıp yola devam edebiliriz. “Gerçekten ne/nasıl oldu? Hangi duyguları yoğun olarak hissettim? Bunu kendimi ve duygularımı güçlendirmek için nasıl kullanabilirim?” gibi sorulara sadece gerçeklerle yüzleşerek cevap verin. Zihniniz bu şekilde berraklaştığı zaman kaygılarınız da yavaş yavaş uzaklaşmaya başlar.


Bir diğer önemli nokta da kendinizi açık şekilde ifade edebilmektir. İçinizde hissettiğiniz acıyı atmak için tereddüt etmeyin. İçinizde biriktirdiğiniz her kızgınlık, öfke, kırgınlık ilgili kişilere, yerlere yönelmezse size doğru yönelir. Konuşmanız gerekiyorsa konuşun, konuşamıyorsanız yazın dökün içinizi. Duygularınızı ifade ediyor olmanız hem sizi rahatlatır hem de devam etmek için bir şey yapılması gerekiyorsa ne yapmanız gerektiğine karar vermenize yardımcı olur. Ayrıca geçmişten daha kolay özgürleşebilirsiniz.


Daha da önemlisi, bütün bunlar sağlığınız için iyidir. İçinize attığınız her olumsuz duygu, engel olamadığınız kaygılarınız, endişeleriniz bir süre sonra hastalık seviyesine gelebilmektedir. Yapılan araştırmalar duyguları bastırmanın, sürekli geçmişi düşünmenin depresyon ve anksiyete tetikleyiciler arasında yer aldığını vurgulamaktadır.


Geçmişe arada bir uğrayıp referans almak kabul edilebilir ancak; üzerinde durmak sadece olumsuz düşünceleri ve hisleri etrafta tutmak sizi hep sıkıntılı bir ruh haline hapseder. Geçmişteki bu olumsuz hatıraları değiştirmek için yeni, olumlu hatıralar yaratmaya başlayın. Sizi mutlu eden insanlarla, sizi neşelendiren şeylerle ve huzur veren yerlerde zaman geçirin.


Artık devam etme zamanı.


Jüpiter

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.