İnsan sosyal bir varlıktır ve doğası gereği yalnız yaşayamaz. Yaşadığımız toplum içinde de son derece insani olarak onay görmek, takdir edilmek isteriz. Elbette eleştirilere de açık olmak gerekir. İşte tüm bunlar zaman içerisinde insan üzerinde belli bir stres ve baskı oluşturmaya başlar. Bu baskı, inkar etsek de hepimizin sorguladığı “elalem ne der” düşüncesidir.



Sözlerin gücü her insanın psikolojisine etki eder. Başarılarımız karşısında övgü duymak nasıl ki kendimize olan güvenimizi arttırırsa, negatif yorumlar da bizi aşağıya çeker. Ancak bunu da fazla abartmamak gerekir. Ne başkalarının övgüsü bizi o kadar göklere çıkarsın, ne de eleştiriler karşısında kanatlarımız kırılsın. Her insanın bu durumu algılayışı farklıdır. Psikolojisi daha güçlü olan kişiler “elalem duvarını” yıkmayı başarabilirler. Başkalarının takdiri de, yergisi de onları çok ilgilendirmez. Bu gibi kişiler dışarıdaki fısıltılara değil, kendi iç sesine kulak veren kişilerdir.



Çok sevdiğim bir söz vardır. “Elalem üç gün konuşur, sen bir ömür çekersin”. Elalemi bu kadar kafaya takmak, sağlığımız üzerinde de olumsuz etkiye yol açar. “Elaleme rezil olmayayım, elalem beni bu halde görmesin, elaleme ne deriz, elalem, elalem...” Düşünsenize, sadece başkalarına odaklı bir hayat sürmek... Ne kadar keyifsiz, yorucu ve hastalıklı bir durum...

Elalem üzerine hayat kuranlar var. "Elalem ne der, davetiyeler verildi" diye evlilik kararından cayamayanlar, yine elalem için çocuk doğuranlar, elalem için gözyaşını gizleyip mutluluk rolü yapanlar... Elalem için çocuklarına meslek seçenler, saygıdeğer elaleme gösteriş için ev-araba alanlar... Bu liste uzar gider. Oysa bu durum ne büyük bir esarettir.



Buradan da şu anlaşılmasın. Çevremizi yok sayamayız. Bizim için fikri, düşüncesi, bakış açısı önemli insanlar elbette vardır ve olmalıdır da. İlla ki görüş alacağız. Her durumun içinden her zaman kendimiz çıkamayabiliriz. Robot değiliz, netice itibariyle insanız. Ancak fikir almak ile başkasının bizim hayatımız üzerinde baskı kurmasına, müdahale etmesine izin vermek apayrı bir şey.


Unutmayın, bir insan ancak başkalarının etkilerinden sıyrılıp kendi kararlarını vermeyi ve uygulamayı başarabildiği kadar özgürdür! Bir de şu gerçek var ki ne yaparsak yapalım elalemin ağzı durmayacaktır. Çünkü uyguladıklarımız, elalemin(!) bir kısmına doğru gelse de bir kısmına yine yanlış gelecektir. Hani şu, ağzımızla kuş tutsak kimseye yaranamama durumu...



Gelin, aklımızı başımıza toplayıp kendimiz olalım. Bizi prangalara vuran elalem kaygısından kurtaralım yaşamımızı. Elalem, nasılsa, üç-beş güne konuşacak yeni konular, eleştirecek başka olay ve kişiler bulacaktır kendine. Şu kısacık ömrü hayatımızı başkalarının ne söyleyeceği kaygısı üzerine değil de hayallerimizi gerçekleştirebilme amaçlı yaşayalım.

Bizler de gözü kapalı konuşup başkaları için elalem olmayalım. Mutlu insan olabilmenin yolu “onlar, bunlar veya şunların” bizi iyi görmesinden geçmiyor. Kendi iç sesimizin, kendi mantığımızın, kendi duygularımızın yönlendireceği bir hayatı yaşamaya değmez mi?



Elalem duvarını kırdığınız, mutlu günleriniz olsun...



Ferah Uzundurukan

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.