İçimde garip oluşan sabah mutluluğu... Yürürken ayaklarımın yere değmeyişi, suratımdaki sebepsiz gülümseme... Çocuklar gibi hesapsız açtım gözlerimi hayata bugün! Aslında kalbimin bu hissinden bile korkar olduğum doğrudur. "Acaba kim gelip bozacak?" diye mutluluğum hep başkalarının ellerinde. Anı yaşayamaz oluşum bu yüzden. Ben mi fazlasıyla bencilim ya da insan oğlu mu, bilemedim. Bu hastalık bende mi, onlarda mı? Aynı evrende dahi hissetmeyecek kadar iki ayrı taraf. Ve ben bu oyuna "Sen de dahil, bırak, düşünme, gitsin" derken aslında bu oyunla hissedilmeyen mutluluğun, kalbimi daha çok acıttığını fark ettiğim anda durdum.


Hayata "Merhaba" diyebilmek için kendimle, kalbimle verdiğim savaşı bırakıp, barışmalıyım. Belki benim de sınırlarım olmalı, koşmayı bırakmalı, insanların yaptıklarını hata sayıp onların yerine çözüm arayıp kendimi yormamalıyım. Herkes yaptıklarının sonuçlarını elbet hesaplayabilir. Küçük mutlulukları beklemeyi bıraktım. Dilime dolanan şarkıyı, içime iyi gelen sözleri, soğuk havayı içime çekmek, duvarda ki söz, gülümseyen gözler... Bu yelpazede, köşeye çekilmeyi sevenlerden oldum. Kimsenin bilmediği, içimin savaşlarında yalnız kalıp kendimle hesaplaştım. Ama bir yerde mutluluğu bozacak bir adım attım. Ve bunca zaman sonra giderek azalan mutluluğum hep eksik, hep yarım... İçimdeki "kadın olmazı olduran" kız çocuğunun büyüdüğünü ve kendi ile barışması gerektiği ondan öğrendim. Karşımda gülen gözlerle kalbimi dinlemek için çabalayan adam, senin dünyana girmekten korkuyorum. Şimdi ne yapmalı? Seyirlik misin? Ömürlük mü? Aslında ilk başında en büyük mutlulukların da en derin acıların da senden geleceğini hissetmiştim. İnanmak istedim...



İç sesini dinleyen kadın

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.