Dünya umurumda değil. Ben önce kahvemi içerim, güne başlarken arkadaş! İşler beni takip etsin, ben onları değil. Önce keyfim gelir. Diğerleri nasılsa olacak. Her gün aynı rutin. Sanki dünyayı mı kurtarıyorum, e bana şöyle yıldızlı bir “takdir belgesi” veren de yok. Sorumluluklarımı elbet yerine getiriyorum; herşeyden önce anneyim ben. Ama akışta kalarak... Kendimi beynimin, bedenimin akışına bırakarak...


Peki hep böyle miydi benim bakış açım? Tabii ki hayır! Bakın nasıldı önceden benim günlük sıralamam...


Saat 7’de telefonumun çalan alarmıyla başlardı benim mesaim. Paydos saatimin ise ucu açık. Hatta çoğu geceler uzayan çalışma saatlerine gebe. Dolayısıyla geç yattığım için gözümü açamadan sürünerek kalkıyordum yataktan. İş çok vesselam. El, yüz yıka ve doğru mutfak. İki çocuğa kahvaltı, beslenme hazırlanacak, çantalar kontrol edilecek, kapıdan çıkana kadar yoğunluk full. Bu arada iki çocuğumun servis şoförü de benim.


Aslında kahve içmeye çok ihtiyacım var. Biraz sonra...


Yürüyüş yapmak en büyük hobilerimden biri. Çocukları okula bıraktıktan sonra yaptığım 40-45 dakikalık yürüyüş belki de en dinlendiğim, kendimle en başbaşa kalabildiğim zaman dilimi...


Yürüyüş sonrası eve geldiğimde yine bir sürü iş beni beklemekte. Toplanacak bir ev, akşam için yapılacak yemek, ütü, çamaşır, market alışverişi vs.... Ha bu arada evden yazı yazan, erken emekliye ayrılmış bir gazeteciyim ben. Haftalık yazmam gereken yazılarım da var sırada bekleyen!


Ama benim o kahveye çok ihtiyacım var. Biraz sonra!


Titiz bir Başak burcu olmanın da getirdiği takıntılarla derhal ev toparlama işine girişirdim. Önceliğim evimin toplu olmasıydı. Kahvaltı ve kahve ihtiyaçlarımı öteleyebiliyordum.


Gün o kadar koşturmalı ki benim için evde kaç adım attığımın sayısı belli değil. Maratoncu gibiyim evin içinde adeta. Ah, bir de bu kadar tempoya bitirebilsem. Bitmiyor da bitmiyor. E, tabii, bir de yastığın bile yamuk durmasına varacak kadar takıntılıysam hiç bitmiyor işlerim.


İlerleyen saatler yeni işleri, yapılacakları önüme sunup duruyor. Sabahki işler ters dönüşüm sıralamasıyla yeniden yapılıyor. Çocuklar okuldan alınacak, doyurulacak, ödevler vs. yaptırılacak veya kontrol edilecek... Okul dışı aktivite kurslarına götürülecek. Bu döngü sürekli böyle devam ediyor nereye kadar?


Ve günün sonunda bir bakıyorum, beni kendime getirecek o bir fincan kahveyi içmeye fırsat bulamadan günü tamamlamışım. Akşam saatlerinde artık o kadar yorgun oluyordum ki sinirli bir anne, sinirli bir eş olarak külçe gibi yığılıyordum.


Kendime bile yabancılaşmış bir robota dönüştüğümü farkettiğim an dönüm noktam oldu.


Ne mi yaptım o saatten sonra? Akışına bıraktım ve baktım dünyanın sonu gelmedi. Oluyormuş. Dünya tersine de dönmedi. Ben yine evimi topluyorum ama canım istediği zaman; keyif kahvemi içtikten sonra. Ben yine yemeklerimi hazırlıyorum fakat üç beş sayfa kitabımı okuduktan sonra. Önceliklerim değişti. Bazı sabahlar daha uzun yürüyüşler yapıyorum evde bekleyen işlere inat. Birşeyleri kendimi zorlayarak yapmak yerine akışta olarak yapıyorum artık. Biliyorum ki ben mutluysam çocuklarım mutlu, eşim mutlu. Tüm o işlerin sonu yok. Fakat benim aldığım nefesin bir sonu var. Ömrümden çalıyorum, keyfimden çalıyorum, “an”ı yaşamanın öneminden çalıyorum, kendime verdiğim değerden çalıyorum. Herşeyi, herşeyi yerine koyabilirim. Ama geçen zamanı asla! Ha, biraz geç mi farkettim? Belki evet. Olsun, her kayıp aynı zamanda bir kazançtır. Daha kıymetliyim artık kendime. Siz siz olun, benim gibi yapın...


Bu arada yamuk duran yastıklar da pek ilgilendirmiyor artık beni...


Ferah Uzundurukan

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Allah akıl fikir versin ne diyelim. Aa gerçi bu akil verenin bir Allahı varsa tabi... gelelim yazara ayni dilegimi onun icinde diliyorum. Baska da bir sey demiyorm. Ya evli bir kadın eşini nasıl olurda kıskandirmak icin bir yerlerini teşhir etmeye yöneltilir.
    CEVAPLA
  • Misafir Su yaziyi, bakis acisini, tavsiyeleri hakikaten bir gazetenin internet sayfasinda gordugume inanamiyorum. Bu vasifla, bu kafa yapisi ile bir koseye yazar olunabiliyorsa herhalde tek aranan sart asgari ucret karsiligi yazi yazacak sahis araniyor. Bu yaziya asgari ucrette fazla makale basi 6 tl verin.
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.