Bir arkadaşım aradı. Adı Sergül diyeyim. Canı sıkkınmış, buluşmak istedi. Sakin bir yerde oturup konuştuk. Kocasına bir türlü güvenemiyor. Bunun sebebini bir türlü bulamadığını söylüyor. Onu dinlerken sorunun ne kadar kocasından, ne kadar ondan kaynaklandığını düşündüm. Hiçbir şey sebepsiz değil, ama tek taraflı da değil.


“Sabah atıştık. Çekti kapıyı çıktı.”

“Ne oldu ki?”

“O banyodayken telefonuna bakıyordum. Çıkmış, fark etmedim. Elimde yakaladı.”

“Yine mi?”

“Ya, evet.”

“Kızım bırak artık adamın telefonunu kurcalamayı.”

“Kendime engel olamıyorum.”

“Niye bu kadar merak ediyorsun? Ne bulacağını düşünüyorsun?”

“Bilmem. Yani kimlerle görüşüp konuşuyor, neler yazışıyor, hangi videoları izliyor bilmek istiyorum.”

“Kaç aydır bakıyorsun, ne buldun?”

“Hiç.”

“Niye devam ediyorsun telefonunu kurcalamaya?”

“Biriyle yazışıyor, sonra siliyor olabilir. Arada unutursa görürüm.”

“Neden bu kadar şüpheleniyorsun? Bu şüphelere sebep olacak bir şey mi oldu?”

“Bazen bir-iki saat gecikiyor. Bazen de beni arzulamadığını hissediyorum.”

“İşleri uzar gecikir insan. Benim de geç çıktığım oluyor. İkinci dediğin, yorgunluktan, stresten herhangi bir nedenden olabilir. İnsan her gün aynı olmaz ki.”

“Yani hissediyorum, bir şey var.”


Geçen gün bir psikoloğun konuşmasına denk geldim televizyonda. Ondan bahsettim.

“Bazen hissettiğimizi sandığımız şeyler, bizim güçlü korku ve endişelerimizden kaynaklanıyor olabilirmiş. Yani sen aldatılmaktan korktuğun için, onun hayatında başka biri olduğunu düşünüyor olabilirsin.”

“Yok aslında korkmuyorum.”


Psikoloğun konuşmasında bundan fazlası vardı, nasıl söyleyeceğimi düşünüyorum.

“Sergül, aldatılma korkusunun çeşitli sebepleri olabilirmiş. Mesela daha önce aldatılmış biri, bu deneyimin tekrar etmesinden korkarmış.”

“Yok, ben hiç aldatılmadım.”

“Ya da annenin aldatıldığına şahit olabilirmişsin.”

“Yok, babam annemi hiç aldatmadı.”

“Ben sana dinlediğimi söylüyorum. Bunlar benim fikirlerim değil.”

“Yok, tamam, dinliyorum.”

“Sahiplenme duygusu yüksek kişiler, çok kontrolcü olurlarmış.”

“Bu olabilir. Başka ne diyordu psikolog?”

“Kaybetme korkusu da aldatılma korkusu yaratırmış. Bir şey daha var.”

“Ne?”

“Kendine güvensizlik de aldatılma korkusunun önemli nedenlerinden biriymiş.”

“Ne yani, ben kendime güvenmiyor muyum şimdi?”


Arkadaşımın buna tepki vereceğini biliyordum.

“Yani psikoloğun dediği bu.”

“Peki ne yapmak lazımmış?”


“Önceden aldatılan birinin...”

“Onu boş ver. Kendine güveni olmadığı için kocasını kıskananlara ne öneriyordu?”

“Önce bunu kabul etmek lazımmış. Özgüvenini artırmaya bakmak gerekiyormuş. Yani sen mesela kendini bugün güzel bulmuyorsan, kocanın senin güzel bulduğun bir kadınla diyaloga girmesi karşısında sende kıskançlık duygusu uyanabilirmiş. Bu durumda kendini güzel hissetmen önemliymiş.”

“Bu kadar mı?”

“Dediği bir şey de şuydu: ‘Bu duygunuzu ifade edip üstesinden gelmeye çalıştığınızı söyleyebilirsiniz, açık konuşmak sizi rahatlatır.’”

“Ay bu saçma. Yapacağını yapar, sonra ‘Her şey senin kendine güvensizliğin yüzünden, ben bir şey yapmıyorum’ der.”

“Orası sana kalmış tabii.”

“Neyse, zaten benim özgüven sorunum yok.”

“Bir de... Size ‘Hayır’ demesini reddedilmek olarak algılamayın dedi psikolog.”

“İyi demiş.”


Niye benimle konuşmak istediğini anlamadım. Herhalde biraz rahatlamak istedi. Ama eve dönünce aynısını yapmaya devam edecek. Konuşmamızın akışını değiştirmek istedim.


“O senin telefonunu alıp ne var ne yok diye baksa, sen ne yaparsın?”

“Ne aradığını sorarım. Gösteririm ama sorun yok bende. Saklayacağım bir şey yok ki...”

“Ama Sergül, belki onun da saklayacağı bir şey yoktur. Sadece kontrol edilmekten hoşlanmıyordur.”

“Ceplerindeki, cüzdanındaki fişlere filan da bakıyorum. Nerede, saat kaçta ne yemiş, kaç para ödemiş, tek kişilik mi iki kişilik mi... Yani böyle arıyorum.”

“Bir şey buldun mu?

“Bulamadım.”


Neredeyse bir şey bulursa rahatlayacak gibi bir hali var. Ürktüm bir an. Biraz dikkatini kendine verse iyi eder aslında. Konuyu değiştiriyorum.


“Başka neler yapıyorsun?”

“Yani... Çocuğun okulu, ödevi, evin alış verişi, yemek, sofra topla kaldır derken başka şeye vakit mi kalıyor?”

“Çalışsan, bir kursa filan yazılsan biraz ritmin değişir.”

“Öyle daha çok yorulurum.”

“Sen bilirsin tabii.”


Ben de kadınım, bazı şeyleri hissederim. Ama Sergül’ün durumu bana garip geldi. Kocasının onu aldattığına dair güçlü şüpheleri var. Şüphelerini haklı çıkaracak kanıt peşinde kendini unutmuş durumda. Kendine güvendiğini söyledi, ama en çok kendine güven eksikliği konusuyla ilgilendi konuşurken.


Herkesin kendi hayatı, ben bilemem. Ama onun bu kendine güven konusuna ilgisi ile kendini unutması, kendi için hiçbir şey yapmaması arasında bir ilişki var. Kocasına güvenmeyen bir kadın, kendine güveniyor olabilir mi? Kocasının telefonunda şüphelerini haklı çıkaracak bir şey bulsa da bulmasa da, önce kendine bakmalı. Bunu yapmak, belki bunu söylemek kadar kolay değil, ama mümkün. O zaman bir yerden başlamalı.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Eşim eski sevgilisi unutmuyor hep onu sevdiğini söylüyor ne yapmalıyım
    CEVAPLA
  • Misafir Bence esler arasinda güven yoksa o evlilik bitmiştir
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.