Muazzam bir zihne sahip bir edebiyat şövalyesinden söz ediyorum; John Ronald Reuel Tolkien… Hayran olduğum bu dev yazarın (bence Kont Tolstoy’dan sonra dünya edebiyatının en iyisi Tolkien’dir) yaşamından kısaca söz edecek ve ona farklı bir açıdan da yaklaşmaya çalışacağım. Bu konudaki değerlendirmelerim kısımlar halinde bu sayfada yayınlanacaktır. Bugünlük sadece kısa bir giriş yapmayı düşündüm.


Fantastik edebiyatın en sevilen eserleri Hobbit, Yüzüklerin Efendisi ve Silmarillion adındaki romanların yazarı John Ronald Reuel Tolkien, 3 Ocak 1892 yılında o dönemde Güney Afrika’da Oranj Devleti adıyla anılan bir ülkenin Bloemfontein şehrinde doğdu. Ailesi, o henüz üç yaşındayken Güney Afrika’dan ayrılıp İngiltere’nin Birmingham kentine taşındı. Tolkien’ın İngiltere’ye taşınması yaşamını kökten değiştirmişti. En önemlisi de Sarehole adındaki bir kasaba, Tolkien’ın bilinçaltında çok büyük bir etki bırakmıştı. Bu küçük ve sevimli kasaba, Tolkien’in Hobbit ve Yüzüklerin Efendisi kitaplarında yer alan meşhur Shire köyünü yaratmasına ilham olmuştu. Bununla birlikte, Tolkien’ın dünya dillerinin etimolojisine karşı çok özel bir ilgisi vardı ve bu yüzden eserlerinde kullanabileceği yapay diller ve alfabeler oluşturdu. Tolkien, İngiliz dilinin kökeni olan ve İngilizce’nin şekillenmesine katkıda bulunan birçok antik dili araştırmıştı. İyi bir dilbilimci olması, onun eser üretirken yarattığı kurgu dünyaları kaleme almasında önemli bir etkendir.


Tolkien’le ilgili düşünce ve değerlendirmelerimi oluştururken, onun yazdığı en önemli ve temel eserlerini okumam gerekti. Sırasıyla; Hobbit, Yüzüklerin Efendisi Yüzük Kardeşliği, Yüzüklerin Efendisi İki Kule, Yüzüklerin Efendisi Kralın Dönüşü ve tüm kurgunun başlangıcı sayılan Silmarillion’u okudum. Şu sıralar ise yeni başladığım eseri, Bitmemiş Öyküler. Tolkien’in eserlerinde geçen çoğu olayın gerçekleştiği alan olan Orta Dünya’da geçen, çeşitli zaman ve mekanlarda yaşanan fantastik öykülerden oluşan toplam 748 sayfalık dev bir kitap.


Yaklaşık dört yıl kadar önce Yaratılış Destanı’nı okurken çok dikkatimi çeken bir bölümle karşılaşmıştım: Destana göre Kayra Han (tanrı, ülgen) yeryüzünde dokuz dalı olan bir ağaç yaratıyor. Daha sonra bu dokuz dalın her birinin altından bir insan doğmasını emrediyor ve bu dokuz adam insan soyunun ataları oluyorlar. Dokuzları duyunca büyük hayranı olduğum Yüzüklerin Efendisi’ndeki güç yüzüklerine sahip olan dokuz hükümdar aklıma geliyor hemen ve kafama bir soru takılıyor; acaba Tolkien, eserlerini kaleme alırken Türk mitolojisinden etkilenmiş olabilir mi?


Konuyla ilgilenen okuyucularımı biraz düşünmeye ve beyin fırtınasına davet ediyorum. Bir sonraki yazımda bu konuyu işlemeye devam edeceğim. Kim bilir? Belki bambaşka bir ipucu yakalayacağız. Nihayetinde nereye varacağı belli olmayan bir yolculuktur fantastik edebiyat...


Devamı gelecek yazımda… Herkese iyi haftalar dilerim.


Umut Berhan Şen

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.