Uzun zamandır böyle karışık duygularla bir sabah ve gün yaşamamıştım. Buluştuk ve benim arabamla gidip sahilde kahvaltı yaptık. Aynı yerde daha önce de kahvaltı yapmıştık. Fakat bu sabah muhteşemdi. Ve bir koca salak daha bu hassas paha biçilmez kalbi kırmayı başarmış. Nasıl teselli edilir ki? Bolca küfür gerekir. Söylenecek çok şey var fakat gel de söyle. Onu kırmadan nasıl teselli edeceğim bilmiyorum. Kelimeler cümleler silindi hafızamdan. Gözlerim doldu fakat kendimi tutmalıydım.


Yahu senede bir gün özel hissetmek ister bu muhteşem varlık kendini. Hatta daha ileri gider sayfasına bunu yazar. Telefonunun alarmını mı kuracaksın, parmağına kurdela mı bağlayacaksın, yap ne yapacaksan. Ama bunu yapma bu yaralı kuşa. O gün özeldir onun için. Bir sürprizi hepimiz -en çok da o- çok bekledik. Emindik bundan. Bir ara be kardeşim. “Şu oldu gelemiyorum ama en kısa zamanda telafi edeceğim” de. Hediye alma, önemli değil. Bir ara sadece. Çok acı fakat birkaç yıl önce de başka bir gerizekalı da aynısını yapmıştı. Ben dahil, bu insanın kıymetini bilemedik, bilemiyoruz. Çok hafife aldık, alıyoruz. Hak ettiği değeri veremedik, veremiyoruz. Allah da bu muhteşem hazineyi elimizden alıp cezamızı da veriyor.


Neyse, ertesi gün öğleden sonra da olsa dank ediyor. Mesaj önce, ardından telefon. Bizimki eski formunda olsa fena haşlardı, harcardı. Alttan alıyor ve düzeliyor araları. Çok şanslı. Eskiden olsa şansı sıfırdı. Hayatta işi olmazdı bir daha. Fakat derenin altından çok sular aktı. Artık kazın ayağı öyle değil. Bu yüzden çok şanslısın kardeş. Sen, sen ol, böyle hataları tekrarlama. Belli olmaz. Gönül bu. Çok çabuk kırılabiliyor.


Kahvaltıda söylediği bir cümle beni onun adına çok üzdü. “Bu olaya tepki vermiyorum fakat benliğimi kaybediyorum.” Çok ağır geldi bana bu. O an, bu aptal karşımda olsa bir işe yaramayan kafasını kırardım. Güzel gözünden düşen birkaç damla yaş, her zamanki gözyaşından farklıydı. Kan damladı uğrunda ölünesi gözlerden sanki. Kırıcı olmamaya çalışıyorum yazarken. Aklımdan geçenler çok daha ağır, emin olun. Belki de burada bırakmalıyım yazmayı. Çok gerildim.


Konuyu değiştirelim. Kahvaltıdan sonra bir arkadaşımın çiftliğine kurbanlık bakmaya gittik. Çok güzel bir çiftlik. Arkadaşım “yenge” diye hitap ediyor sesini çıkarmıyor. Çok mutluyuz. Kurbanlık seçiyor benim yerime. Tarladan domates topluyor. Güzel zamanlar geçirdik. Ve dönüp onu arabasına bırakmamı istiyor. Israr ediyor. Eve gidip yalnız kalmak istiyor. Saygı duymak lazım. Bir ara “Elini tutabilir miyim arkadaşça?” deyip elini tuttum. Çok iyi geldi. Sarılıp öptü ve ayrıldık. Dedim ya çok karışık duygular…


12.08


Meserifi

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.