Bu dünyadan bir Afife Jale geçti. İyi ki de geçti. Çünkü o kadınlara büyük bir güç, cesaret ve idealist olmayı öğretti. Afife Jale, kötü günler geçirmesine rağmen asla tiyatro sahnesinden ayrılmayı hiç aklından geçirmedi. Bir konuda öncü olan insanların saldırılara ve eleştirilere maruz kalması kaçınılmaz bir sondu. Hayatta istemediği ve beklemediği acılarla karşılaşsa da bu dünyaya iz bırakan kadınlar arasına giren Afife Jale'yi ölümünün ardından unutmamak ve unutturmamak için onu daha yakından tanıyalım!


Afife Jale, Müslüman kadınların sahnede rol yapması, oynaması günah ve yasak olan bir dönemde zoru başardı. Ve idealist kadınlara ilham gücü verdi.


1902 yılında İstanbul'un Kadıköy semtinde dünyaya gözlerini açtı. 1929 yılında Selahattin Pınar ile evlendi. Yaşanan buhranlı durumlar nedeniyle çift 1935 yılında boşandı. Yaşadığı kötü ve buhranlı günlerden sonra Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde 39 yaşında hayata gözlerini yumdu.


Hayatının bu üç dönemi onun doğumundan sonra hiç de kolay şeyler yaşamadığını gösteriyordu. Çoğu kadın da hayatının belirli evrelerinde yapamayacağını düşündüğü vazgeçtiği, saklandığı, sığındığı ve isyan ettiği dönemler olmuştur. Hayatın doğal akışı bu. Her zaman güneşli günler olmayacak. Bazen fırtınalı ve soğuk günler de geçireceğiz. Ama neden vazgeçelim ki? Eğer Afife Jale ailesini dinleseydi ve evinde oturup kaderinin değişmesini bir kanepede bekleseydi Afife Jale olabilecek miydi? Yaşadığı acılar onu güçlendirdi ve daha da ileriye taşıdı. Bugün adı hala unutulmuyor ve yaşatılıyorsa bunun sebebi asla pes etmemiş olmasıdır.


Afife, "Jale" takma adıyla 22 Nisan gecesi, Kadıköy'deki Apollon Sineması'nda (şimdiki adı Rexx) Emel, rolünü oynayarak sahneye çıkan ilk Türk kadını oldu. Fakat bu ünvana sahip olduğunda oyunu basıldı, karakollara kadar düştü. Müslüman bir kadının sahnede ne işi vardı? Bu saldırı ilk değildi tabii ki. Ve son da olmayacaktı ne yazık ki!


Sanatçı ilk baskınlarda kurtuldu fakat son baskında yakalanarak polisler tarafından yine götürüldü. Babası da Afife'yi evlatlıktan reddetti. Yine de yılmayarak tiyatro oyunculuğu yapmaya devam etti. Oyuncu bu kötü durumlar nedeniyle yalnız yaşamak zorunda kaldı. Bunalıma giren sanatçı, şiddetli baş ağrıları ile sürekli savaştı.


1923 yılında Mustafa Kemal Atatürk, Türk kadınına sahneye çıkma yasağını ortadan kaldırdı. Ve Afife Jale özgür bir şekilde oyunculuğu yapmaya başladı. Adını tiyatro tarihine altın harflerle yazdıran Afife Jale, tiyatro dünyasının unutulmayan kadınlarından biri oldu. Yıllar geçse de bu özgüvenli, sanatkar kadını unutmayacağız. Bu aşikar. Sanatın birleştirici, iyileştirici ve eğitici gücü Afife Jale gibi tüm sanat kollarında kendini hissetirir. Tıpkı yönetmen Ahmet Uluçay'ın "Eğer film çekmeseydim intihar ederdim demesi" gibi... Onun da yaşama sevinci ve amacı tiyatro idi. Tiyatro ile iyileşti. Yaşadığı acılar nedeniyle ölüme bu kadar yaklaşmışken yoluna devam edenlerden biriydi.


Onun sanat ışığını yaşatmak adına Afife Tiyatro Ödülleri 1996-1997 tiyatro sezonundan beri her yıl veriliyor. Bu ödül on bir ana ödül ve dört özel ödül olmak üzere 15 dalda veriliyor. Bu ödül tiyatro oyuncuları için kutsal sayılır. Ölümünden sonra bile ışığını yansıtan bir kadındı Afife Jale...


Afife Jale'nin mücadeleci ruhu bütün kadınlara ilham vermeye devam ediyor ve edecek.


Afife Jale'ye saygı ve minnetle...


Yazı: Ceren Parçal


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.