İnsanların kirli baktığı, ak pak cam gibi gözlerimizdeki umudu yitirmeye hiç mi hiç niyetimiz yoktu. Sabahlara kadar çalışıp tırnak aralarına dolan kirin, bize tertemiz gelecek hazırlayan ama bunu kirli zihinlere değişecek o ailelerin nankör evlatlarıydık. Etiketlere, aldığımız terbiyeyi feda edeceğimiz bir dünyaya geldiğimiz söylenmemişti bize, kendi kabuğumuza çekildiğimizde dahi anlamadığımız, düşünmeden uğruna feda ettiğimiz terbiyeyi o zehirlenmiş bedenlerin bize öğretmesi ne acı!
En son kendine ne aldığını, uzun soluklu uykuları hatırlamayan, alın teriyle kazandıkları 5 liranın hazzını belki de asla bilmeyecek olan o ananın babanın nankör evlatlarıydık.
Tırnak aralarındaki tertemiz kirlerin, temiz giysiler içerisinde gizlenen kirli zihinlerin ayrımını yapmayı yarım asrı devirince mi öğrenecektik?
O klişe dizilerdeki nankör, laftan anlamayan karakterle kendimizi bir an olsun bağdaştırmadığımızdan mıydı bu ders almayışlar? En mükemmeline sahip olma arzusu muydu ötekileştirilen gerçekler!
Geldiğin yeri hor görmeyi, gittiğin masaların öğrettiğini itiraf etmeyecek misin hala? Enginliği zenginlikle örtüştürdüğünü süslü tepsilerle sunduklarındandı değil mi masalara, onlara, bunlara yenik düşüşün!
Sanki öğrenebilecek miydin tüm zıtlıkları, edilen beylik lafların anlamını ve dillendirilmeyen onca yanlışı...
“Bu da geçer” denilen o kadar olaylar bütünü var mıydı etrafında, yoksa günü kurtarma taktiği miydi günümüzün kronik vurdumduymazlığın?
Neydi bu içerisinde bulunduğun girdap düşündün mü? Sen de diğerleri gibi erteledin mi?
Cesaretin varsa bir düşünsene.
Ayşenur Aydın
Facebook Yorumları