"İçimizde aciz var…" diyordu Sabattin Ali İçimizdeki Şeytan romanında. "Tembellik var… İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var.”


Öteden beri toplumun niçin gözbebeklerine dek kendisini ve ırkını yeryüzünden kaldırmak arzusuyla yanıp tutuşan düşmandan kaçar gibi var gücüyle hakikatlerden, hadiselerin ve insanların asıl yüzünü görmekten kaçtığını ve nedense her seferinde hakikati örtmek, gizlemek arzusu duyduğunu merak ederim. Medeniyete ve insanlığa roman sanatını armağan eden Cervantes “gerçekler acıdır" derken haklı mıydı? Ve hakikat acı olduğu kadar aynı zamanda kabullenilmesi pek güç müydü? İnsanlar bu yüzden mi çareyi yalanda arıyor, bir an atını kırbaçlayıp, ovada karınca sürüsü gibi kalabalık düşman ordusunun üzerine, tek başına hücum eden korkusuz bir cengâver gibi cesaret edip dört bir yandan etrafını saran hakikatlerle yüzleşmiyordu?


Bütün çıplaklığıyla hakikatleri kabul edip, hayatlarını ve geleceklerini üzerine inşa ettikleri yalanlardan arınmak, gözlerini kör, kulaklarını sağır, kalplerini taş eyleyen cehaletin zincirlerini ayaklarından söküp atmak niçin kimi insanlara asla hakikate dönüşmeyecek uzak bir hülya gibi gelir? Niçin kimi insanlar ısrarla, istekle ve inatla bilmemek, görmemek, duymamak hatta var olmamak ister? Cehaletin giderek artan ve kendilerini de egemenliği altına alan karanlığında ruhlarını, fikirlerini yitirdikleri ve aydınlık, güzel günlere küçücük kum tanesi kadar itimat etmedikleri için mi? Ya da bilgisizlikle mücadele edecek kudreti kendilerinde bulmadıkları, şayet böyle bir savaşa kalkışırlarsa muhakkak mağlup olacaklarını düşündüklerinden mi?


"Siz hala düşünmez misiniz" diye buyuruyordu Kur-ân-ı Kerim. İnsanlar sanki evvelden ant içmişler gibi katiyen durup bir dakika daha düşünmüyor, hadiselerin aslını öğrenmek yerine kendi karanlıklarında kaybolmayı ve kendisiyle aynı fikri, aynı şiddet ve arzuyla paylaşmayan kimselere içten içe sonsuz bir hiddet besliyorlardı. Oysa insan yaşamak için, geleceğe varmak ve hayatın kendisine sunduğu nimetleri farkına varmak için velhasıl var olmak için insan düşünmek mecburiyetindedir. Düşünmek insan için bir arzu, yönelim ya da kaçış değil bilâkis mecburiyettir.


Sefa Taşkın

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Alfa dalga frekansında olduğumuz anlardan birisi de duş aldığımız ve aslında suyun koruyucu ve sakinleştirici yanına kendimizi teslim ettiğimiz anlar... aklıma türlü fikirlerin düştüğü ya da üzerinde çalıştığım bir işe dair kendimce dahiyene bir çözüm bulduğum anlar. Eline sağlık, gülç.
    CEVAPLA
  • Misafir Guzel yorum hakikatari bilip gerceklerle yuzlesmek insani gercek manada bir insan yapar. Keske diyorum bediuzzaman said nursi hazretlerinin risale i nuru tipki bir matematik fizik gibi zorunlu olsaydibu toplum böyle bozguna ugramaz gaflete dusmez idi
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.