Bekâr kadının günlüğü – 6


Masada duran gazeteyi aldım. Okuyormuşum gibi sayfalarını çevirmeye başladım. Neye güldüklerini merak ediyorum, ne konuştuklarını. Hilmi’nin bana basit bir selam verip ona dönmesine fena halde içerledim. Dudaklarımı kemiriyorum. Kalbim boğazımda atıyor. Ayağa kalksam sanki dizlerim tutmayacak. Titredikleri fark edilmesin diye ellerimi birbirine bağladım, gazeteyi önümde açık bıraktım.


Bu kadının Hilmi’yle arasındaki münasebeti derhal anlamam lazım. Uyuz bir kadın. Ağzında sakız varmış gibi konuşuyor.


“Ya ben çok sevdim orayı. Tekrar gitmek istiyorum.”

“Ben de beğendim. Denizi temiz, kalabalık da değil.”

“Bir hafta daha iznim var, düşünüyorum valla.”

“Eylül iyi zaman.”

“Ya evet ya...”

“Neden olmasın?”


Zalim bir balıkçı zehirli bir olta atmış da midemi yukarı çekiyor gibi hissediyorum. Tatillerinden bahsediyorlar. Duymaya katlanamayacağım. Ellerimi yıkamak için kalkıyorum. İkisinin de bana baktıklarını göz ucuyla fark ediyorum.


Lavabo, klozet, ben... Paslı aynada kendime bakıyorum. Suyu açıyorum, içeride öylesine beklediğim anlaşılmasın diye. Gülümseme provası yapıyorum ama dudaklarımı kemirirken gülümseyince sadece korkunç oluyorum.


Masama dönerken kadın ayaklanıyor.


“Toplantım var, geç kalmayayım.”

“Tamam canım, hadi kolay gelsin.”


Eğilip Hilmi’yi yanaklarından sesli sesli öpüyor. Bu uyuzun Hilmi’yle arasındaki ilişkiyi anlamam için kadının bana nasıl baktığını görmem yeter. Nitekim doğrulurken bana bakıyor. Tepeden tırnağa beni inceliyor. Ben de aynısını yapıyorum. Kadınların böyle bir yeteneği vardır. Hasımlarını bir anda tanırlar ve fotoğraflarını çekerler. Göz göze gelmemeye özen gösteriyoruz. İkimiz de birbirimize selam vermek, tebessüm etmek istemiyoruz. İnce topuklu ayakkabıları, üstten üç düğmesi açık şifon bluzuyla toplantıya gidiyor. Bluzu ile dekoltem olmamasına rağmen dikkatle göğüslerime bakması arasında bir ilişki var. Bu uyuz göğüslerini seviyor ve onlarla her kadını alt edeceğinden emin. Küçük memelerimi gizleyen elbisem içinde iyice ufalanıyorum. Topuklarının üzerinde salına salına zaferini kutlayarak bahçeden çıkıyor. Sanki onu herkesin görmeye, süzmeye, incelemeye vakti olsun diye ağır ağır yürüyor. Hilmi’yi, beni ve yenilgimi baş başa bırakıyor. Hilmi’ye dönüyorum onu seyrediyor.


Arkasından koşup saçlarını çekmek istiyorum. Ya da yanından acele acele yürürken kazayla çarpıp incecik topukları üzerinde onu yere devirmek ve sonra kalkmasına yardım etmek. Ben bunları hayal ederken Hilmi’nin sesiyle kendime geldim.


Okuduysanız gazeteyi alabilir miyim?”

Ağzımdan öfkeyle çıkıverdi:

Okumadım.”

Hilmi gayriihtiyari gülünce kendime geldim:

“Yani bitiremedim, şu son sayfaya da bir bakayım.”


Gazeteyi uzattım. Bu sefer kahve söylemedim. Bir an evvel gidesim vardı, kalktım. Alelacele “İyi günler” deyip çıktım. Ayağımda babetlerim, üzerimde küçük göğüslerimi gizleyen büzgülü elbisem, at kuyruğu saçlarım, süklüm püklüm bahçe kapısını kapatıp oradan uzaklaştım. Hilmi arkamdan bakarken ne düşünüyordu acaba? Belki de bakmaya bile tenezzül etmemişti.


Bütün günü türlü nemrutluklarla geçirdikten sonra akşam eve gittim ve arkadaşım Ertan’ı aradım. Salondan mutfağa, oradan yatak odasına sonra banyoya gidip gelerek, yerime oturamadan sabahki yenilgimi anlattım.


“Şimdi bir erkek gözüyle benim ne düşündüğümü soruyorsun.”

“Evet.”

“Beraber tatile gittikleri senin hüsnü kuruntun. Aynı yerde tatil yapmış iki insan konuşuyor da olabilir.”

“Gülüşüyorlardı.”

Senin gülüştüğün her erkekle aranda bir şey mi var?”

“Giderken şapır şupur öptü.”

“Arkadaşlar birbirini öpemez mi?”

“Ya kadının bana bakışları?”

“Ona bir şey diyemem. Kadınlar kadınları konuşmadan çok iyi anlar. Ama bu da Hilmi ile aralarında bir şeyler olduğu anlamına gelmez. Ancak o kadının ...”

“Uyuzun!”

“Peki ancak o uyuzun Hilmi’yle arasında bir şeyler olmasını istediği anlamına gelebilir. Ama seni bu değil Hilmi ilgilendirmeli, eğer bu adamla bir şeyler yaşamak istiyorsan.”

“Onu tanımak istiyorum.”

Bence de önce tanısan iyi edersin. Belki de hiç sana göre biri değil. Biraz tanıdıktan sonra belki de Hilmi’yi istemeyeceksin.”


Biraz tanıdıktan sonra bir erkeği istememek... Hiç yaşamadığım bir duygu. Biraz beğendiğim her erkekle aramda hemen bir şeyler başlasın istedim. İlişki sırasında zaten tanırım diye düşündüm.


“Bence önce tanı. Ne acelen var ki?”

Ne acelem var ki?...

Bunu da hiç düşünmemiştim. Acelem yok muydu sahiden? Ertan’a dedim ki:

“Yarın sabah benimle pastaneye gelir misin?”

“Neden?”

“Dere otlu poğaçası çok güzel.”

Ertan sesli sesli güldü. Beni tanıdığı için fazla direnmedi.

“Yarın sabah işim var ama çarşamba sabahı gelirim.”


Misilleme yapmaya karar vermiştim. Çarşamba sabahı o Hilmi görecekti gününü. Beni yalnız, çirkin ördek sandıysa fena halde yanılacaktı! O uyuz sevgili parçasıyla ya da artık neyiyse yanımda istedikleri gibi gülüşebilirlerdi.


Çarşamba sabahı olacakları hayal ederek uykuya daldım.


Devamı 24 Ağustos 2017 Perşembe...


Diğer bölümler







Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.