Bir yerlere bir şeyler yazmak, ağlamak, bağırıp çağırmak içimi ferahlatmıyor, hafifletmiyor beni. Ne söyleyeceğimi bilmeden başlıyorum bunu yazmaya. İçim hem çok dolu hem de bomboş. Çok güzel zamanlarımız bile veda için bir araya gelmelerimizde yaşandı. Aklımızda kalan onca güzel anı bitişlerimizden doğdu hep. Ne acı…


Her seferinde bu son diyerek geldik yan yana. Ayrılmak değildi bizimki. Birbirimizden uzaklaşırken bile bir kez dönüp bakmadan ilerleyemedik hiç. Böyleydi bizim hikayemiz... Gözlerimiz birbirimize baksa da, ayaklarımız ileriye gitmek zorunda kaldı. Anlam veremedim, neden titredim o gece beni aradığında, titrediğimi anlama diye neden kısa kısa kesik cümleler kurdum. Anlamadım ki neden bekledim her gece belki bir kez daha arar diye. Nefesimi kontrol edemedim yanında evet. Evet, gözlerine bakarken tek birinde takılıp kalamadım. İkisi de benim olsun istedim, hiçbir şeyinle yetmedin bana. Ellerin, kokun, kirpiklerinin sayısı bile yetemedi bir türlü. Daha fazlasını istemekten çekemedim elimi kolumu. Yandım kavruldum ama geri çekilemedim işte. Sonra sen açtın koydun elini masanın üzerine, kalbinin yanına koymuş gibi kalbimi, yerleştirdim boşluklarına parmaklarımı. O an ait oldum ben sana. Senin oldum. Dünyada ne kadar açlık, sefalet varsa hepsi bitti. Denize hasret bütün şehirlere ulaştı deniz. Bütün küsler barıştı, iyi ki varım dedim belki ilk defa... Allah’ım iyi ki gelmişim şu canına yandığımın dünyasına da bu adamın bana böyle bakarken parmaklarının arasındaki boşluğu dolduran ben olmuşum. Kimsenin olmadığı, olsa da umrumda olmayan sokaklarda sarıldın bana. Saçlarımdan öptün. Öyle çok teşekkür ettim ki içimden, bazen donup kalmalarım ondandı. Yaptığım ve yapacağım tüm iyiliklerin karşılığıydın. Yağmur yağdı bir gün. Bekledin beni, ben de geldim. Yağmurlar bizim, kimsenin bizden alamayacağı tek özel şey. Kilometrelerce uzaktan bizi birbirimize saran… Yağmurları unutma. Beni hatırlamayı unutma.


Deli kadın dersin sen hep bana. Galiba ilk defa bu kadar hem kendim oldum, sonunu düşünmedim, hem de tuttum kendimi. Keskindim seninleyken, nefesimi tutmam gerekiyordu, biliyordum. Ama ne yapayım arada bir içime çekmeden edemedim seni. O zamanlar çıktı içimdeki deli kadın işte. Öptün beni. Dudaklarının sıcaklığı yaşamak için bi’ sebep gibiydi. Umut dolu ama tehlikeli. Korkuyor işte insan, saniyelerin geçmesinden, hayatın hiçbir şey olmamış gibi devam etmesinden korkuyor. Ama bir şey oldu. Oldu işte sevdin beni adam… Sarıldın bana. İçine alacak gibi sımsıkı. Nefes alamadım, çok da önemli değildi. Göze almak ne demek somut halini yaşadık biz seninle. Gözünü ne kadar karartır insan onu gördük.


Sonra gittin.


Gideceğini söylerdin hep zaten. Bütün sözlerini tuttun. Amacın beni kendinden uzaklaştırmak olduğu zamanlarda bile -benim iyiliğim için- kıramadın, dökemedin beni. Gitmek zordu. Hiç hafife almadım. Öyle söyledim, davrandım bazen ama aslında hiç güvenmemezlik yapmadım sana. Biliyordum çok zordu gitmek. Kalmak istedin, kurdun, planladın belki. Olmadı ama… Sen 'sen'din çünkü. Sen olmasan bu satırlar yazılmaz, bu yaşlar dökülmezdi ardından. Olduramadın. Gittin işte. Gitmek zordu evet ama kalmak daha zordu. İçim kanadı benim. Durduramadım. Kendimden vazgeçtim, seninle deli gibi mutlu bir ömrü sadece senin için bir kenara bırakıp gitmeni izledim öylece. Babalar gününü kutladım ya ben senin uzaktan uyduruk bir mesajla. O güzel kızımızla bir babalar günü sabahına birlikte uyanıp seni öpücüklere boğacağımızı umut bile edemedim. İsteyemedim, istememeliydim. Yasakladım kendime. Benim suçumdu senin de benim de şu içimizdeki acının sebebi. Yaşanacak güzel bir iki saatimiz, günümüz varsa yaşayalım dedim. Öyle olmuyormuş o işler. Sorsalar hiç yaşamamayı mı seçerdin başa dönsen diye. Acımasız olacak belki ama evet derdim. Böyle bir sevgiden sonra yalnız kalmak çok acıtıyor insanın canını çünkü. Dizlerimin üstünde sürüklendim, parçalandı. Sen de yoksun ki öpüp iyileştiresin sıcacık dudaklarınla. Sebebi, olmaman zaten bu yaraların…


Ama seni sevmeye devam etmem için olmana gerek yoktu. Aklım ve kalbim tıka basa doluydu seninle. Yanımda da olmayıverirdin ne olacaktı ki. Kabullendim. Bu kanla revanla yaşamaya alıştım. Zor oldu, keşke biraz daha kötü bir adam olsaydın. -daha diyorum çünkü biraz olsun kötü bir adamsın sen. Birini kendine böylesine sebepsiz böylesine sıkı bağlayıp gitmemeliydin- biraz daha kötü bir adam olsaydın da yardım etseydin bana kolaylaşırdı işim diyorum. Yalan söyleseydin mesela, tutmasaydın sözlerini, umurunda olmasaydı o gün o çiviye basıp basmamam. O tahtanın üstüne çıktığımda ellerimden tutup 'çok dikkatli ol' deyip gözlerini kocaman açıp bakmasaydın bana mesela. Önemli olmasaydı üzülmem, acımam, kanamam senin için. Öylece dönüp gidebilseydin. Gecenin bir yarısı altı kez aramasaydın mesela, bu kadar istemeseydin sesimi duymayı, fotoğrafımı görmeyi, hiç bir izimin olmadığı bir şehre beni taşımasaydın. Hadi her şeyi geçtim şu Sezen Aksu şarkısını göndermeseydin bana be adam. Sen içimdeki bıçaksın. Şarkıyı her dinlediğimde çıkmaya çalışır gibi içimden, canımı yakıyorsun. Bir başkasını sevebilirim, onunla birlikte uyuyabilirim, yüzünü, sesini, yürüyüşünü unutabilirim. Ama bana yaşattıkların hep benimle kalacak. Sana ait olan deli kadın o zaman ölmüş olacak belki ama bir zamanlar yaşadığı bu bedende izleri kalacak ..


Cans

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Yaşattıkları hep kalır zaten ..hangi yara iz bırakmaz
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.