Küçük bir kızın yaşam sevincini söndürmek istersen, ona şişko de!


Kızım, kendisi gibi 8 yaşında bir arkadaşı için “Şişko!” dedi, o sırada arabaya binmekteydik. Aslında kötü bir şey yaptığını düşünmüyordu, sadece herkesin ağzından her gün duyduğu bir sözcüğü tekrar ediyordu. Herkes de herkes için söyleyebiliyordu zaten bunu. Boğulacak gibi hissettim kendimi.


İnsanların vücutlarıyla ilgili zaaflarına karşı hep çok güçlü duygular hissettim ve “şişman” kelimesinden de özellikle nefret ettim. Ama küçük kızımın bunu bu şekilde kullanmasının da yüzüme tokat gibi çarpacağını düşünmemiştim pek.


Bunu düşünürken bir yandan da aklıma geçmiş geldi. Hafif tombul 7 yaşında bir kız, ardından sürekli böyle giden bir yaşam ve en nihayetinde şişmanlıkla geçen bir hayat. Ayna önü hesaplaşmaları, diyetler, diyet hapları, kendine duyduğun o ağır nefret… Hepsi birden gözümün önüne geldi. Hatta arkadaşlarla birlikte bir dolu kek yedikten sonra kendimi kusturmaya çalışmalarım bile geldi.


Doktorum bir keresinde bana iri kemikli demişti. Şimdi ise küçük kemiklerim olduğunu söylüyor doktorlar. Tuhaf çünkü kemiklerin değiştiğini pek sanmıyorum, bence insanların bana baktıklarında gördükleri şey değişti, algıları değişti.


“Şişman” kelimesi beni üniversite yıllarımda gerçekten yeme bozukluğu olan kızlarla tanıştığım zamanlara götürdü. Saatlerini banyoda geçiren, bağırsaklarında yaralar olan kızlar… Yatağının altında yemek saklayan kızlar… Zihnimde şişmanlıkla ilgili olarak o kadar mesaj, o kadar hikaye biriktirmişim ki biden bire hepsinin üzerime yıkılmasına engel olamadım, uzun süre nefes alıp veremedim desem yeri var. Sonra kendimi tutamayıp: “Ne kadar ayıp. Bak ne kadar güzel bir kız. Hem insanlar için böyle kelimeler kullanmıyoruz, değil mi?”


“Ne?” deyiverdi. Haklıydı da, kendisi de ufacık bir kız çocuğuydu alt tarafı. Bir lafıyla bir insanın hayallerini yıkabileceğini, o lafı hayatı boyunca unutmayacağını nereden anlasın. Elbette ki aslında yaraladığının kendisi olduğunun hele hiç farkında değildi. Nasıl olsun, kendisi de ufacık bir kız işte.


“İnsanlara şişman diyemeyiz. Öyle tanımlamak çok yanlış. Bu onları ne kadar uzun zaman boyunca üzer, biliyor musun?”


“Şişman değil. Sadece daha büyük.” dedi kızım. Sonrasında da ben ekledim; “Ve çok güzel. Üstelik de çok kibar.” Sonra büyük bir sessizlik oldu. Çok uzun sürdü bu sessizlik.


Yeri gelmişken şunu da söyleyeyim. Kız şişman falan da değildi. Benim fikrime göre gayet sağlıklıydı. Ama kim bilir kaç tane onun jenerasyonundan kız sağlıklı değil? Kaç tanesi sekiz ile 30 yaşları arasındayken beden ve ruh arasındaki savaşı kaybedecek? Kaçı isteklerinden, duygularından, anlaşılması imkansız olan bu güzellik ölçütleri yüzünden hayatın güzelliklerinden vazgeçip ömrünü bir baskülün üzerinde kaç kilo olduğunu hesaplarken bulacak?


Kaç tanesi?

Umuyorum ki en azından kadınlar bu konuda birbirleri için iyi gelecek şeyler yaparlar. Birbirimize destek verebiliriz. Vücudumuzdaki kilodan, spordan, kilo vermek için feda ettiğimiz her şeyden aslında çok daha fazlası olduğumuzu birbirimize hatırlatabiliriz.


Kiloyu unutup ruhlarımıza döndüğümüzde, bizden aslında Rosa Parks olur, hani şu özgürlük için savaşan, Sabiha Gökçen olur, hani ilk kadın pilot, dünyaya barışı da getiririz, en güzelin en ilkini de biz yaparız. Yeter ki kiloda boğulmayalım!


Derya Uluçınar


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.