Hani insanlar bebekleri hayatlarına girdikten sonra hep benzer bir cümleyi kuruyor ya ‘Ben ondan önce n’apıyormuşum bilmiyorum.’ Ben de düşünüyorum bu cümleyi sık sık ama aynı şeyi kastederek değil. Yapılacak bir dünya işim oluyor, burada sayıp enerjinizi almak istemem, ben bu işlere yetişemeyince bu cümle geliyor aklıma. Yani ne kadar da bol zamanım varmış ve ben iyi değerlendiremiyormuşum öyle. Ne kadar boş şeylere hem kafa hem de beden yormuşum, düşününce inanamıyorum. Keyif için olan şeyleri geçtim zaten bazen duş almak bile bir hafta tatile gitmiş gibi his uyandırıyor da yapılacak işlere yetişemiyorum, yeni bebek sahibi bir dünya kadın gibi. Bir de bol zamanı olur insanın, hani canı sıkılır artık ne yapacağını şaşırır ve hiçbir şey yapamadan günler geçer ya. Aksilik, zaman dar olunca da yapılacak şeyler listesi bilgisayar ekranı gibi akıyor zihinden.


Tabii böyle bir durumda da biz kadınların ilk uğraşmaktan vazgeçtikleri, zaman ayırmaktan uzak durdukları şey ‘kendileri’ oluyor. Benim de öyle oldu. Hormonların etkisi, dünyamın bir anda değişmesi, tamamen bana bağlı bir varlığın ihtiyaçlarına yetişmeye çalışmak gibi şeyler sadece ‘anne’ olan beni ön plana çıkardı hala da büyük bir yüzdeyle çıkarıyor.



Bunun doğru olmadığını da biliyorum özellikle de ‘AttachmentParenting’le tanıştıktan sonra daha iyi kavradım. Bilindiği gibi daha sezgisel yanlı bir ebeveynlik yaklaşımı hakim ama bilim eşliğinde bir sezgisellikten bahsediyor AttachmentParenting. Örneğin bebeğiniz geceleri sürekli uyanıyorsa ve bunun nedenine ilişkin fikrimiz yoksa, öfkelenmemiz daha kolay ama mesela “diş çıkarırken çektiği sıkıntılar onu uyanmak zorunda bırakıyor” şeklinde bir bilgi hemen şefkat damarımızı harekete geçirebiliyor. Bu anlayışın en sevdiğim yanlarından biri tüm bebekleri aynı hizaya sokmaktan uzak olması. Tüm bebekler ayrı birer varlık ve onların kendi biyolojilerine güvenmekten söz ediyor, anlayış. Yedi aylıkken emekleyecek, sekizinde basacak yere, tuvalet eğimi en geç şu ayda, falan şu ayda filan şu yaşta yok. Ne kadar da özgür hissettiriyor ebeveyne kendini. Klişeler ister istemez beklentiye o da bebeğe/çocuğa baskıya dönüşüyor. Bu ekoller üstü anlayışsa insana kendini konforlu hissettiriyor.


AttachmentParenting’in prensiplerinden en önemlisi; denge… işte tam işler birbirine girdiği anda yani ‘anne’ yanımız, ‘eş’ yanımız ve ‘bireysel’ olan tarafımızda karışıklık olduğunda ki bu karışıklık daha çok anne olma tarafı lehine yoğunlaşıyor, imdadımıza ‘denge kurun’ diye yetişiyor işte bu anlayış. Peki denge kuralım ama nasıl?


Bu prensiple tanıştığımda fark etmiştim ki Uras doğduğundan beri Serkan’la Uras dışında bir konuda konuşmuyoruz. Düşünsenize; kaç yıllık flört, evlilik neyse artık tek mesele ‘bebek’. Bebek sahibi olmak harika bir duygu ve konuşulması gereken çok şey var bu konuda o kesin ama bir de bizim ‘partner’ rolümüz var. O ne olacak? Ya da organize olmaktan, bebeğin bakımını yapmaktan kendine vakit ayıramayan ama mutlaka deşarj olması gereken bireysel yanımız ne olacak? ‘Anne’ olan tarafımız en önde ilerliyor ama annelik enerjisinin sürdürülebilmesi ve çocuklarımıza daha şefkatli ebeveynlik için bu rollerimizi de mutlaka beslemeliyiz. Doç . Dr. Güliz Onat’ın dediği gibi, ‘arabanın benzin gösterge ışığı yanıyor ama biz yolu tamamlamaya çalışıyoruz. Benzinliğe uğramadan yolu tamamlayamayız ki.’ Gerçekten de günde yalnızca on dakika sadece ve sadece kendimize yoğunlaşmamız bile öylesine önemli ki ‘kendimizi’ hatırlamamız, şarj etmemiz için. Çok basit gelir belki ama inanın zorlanıyor insan zihnindeki organize olan yanı susturup kendini dinlemeye. Diğer yandan günde beş dakika ‘partner’ alıştırması yapmıştık. Serkan’la Uras dışında bir konu konuşmak için. İlk başladığımızda tüm konuların oğlumuza nasıl geldiğine şaşırmıştık gerçekten. Dünyada başka konu yok sanki, dönüyor dolaşıyor konu aynı yerde kilitleniyor.


Bebek sahibi olduğumuz ilk aylarda genellikle biz anneler evdeyiz ve bebekle baş başayız. Tabi ki artık babalar bebek bakımı konusunda çok istekliler, bununla beraber işin büyük kısmı biz annelerde. Yanımızda bize yardımcı olan kim olursa olsun en azından zihnimiz sürekli organizasyon yapmaya çalışıyor; maması, memesi, bezi, banyosu, uykusu, iş hayatı, evin ihtiyaçları… kendimize sıra gelinceye kadar epey işi çözmemiz gerek. Bunun sonu da yok, onun için hayatımızı kendimize göre organize etsek, işler bir kenarda beklese mesela bebekleri uyutunca yapmayı en sevdiğimiz şey için kısa bir zaman ayırsak kendimize. Böylece enerjisi yüksek, şarjı tam olacağız bu da bizi çevik gibi yapacak, gün içinde. Diğer türlü sönüyoruz, bitiyoruz, halimiz kalmıyor bir noktadan sonra. Biz mutluysak mutlu bu çocuklar. Aslında bunu derken bile onlar yine en önde. Onlar için şarj edelim akılları, kalpleri, bedenleri. Onlardan önce de nefes aldığımızı unutmayalım ki onlarla aldığımız nefes uzun soluklu olsun.




İlgilenenler için kar amacı gütmeyen oluşumun web sitesi;

http://www.attachmentparenting.org/

Bu da AP Türkiye Facebook adresi;

https://www.facebook.com/APITurkiye/




Bengü Kantekin Günal


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.