Ben, bir papazın eşi, 3 harika çocuğun annesi Lüteriyen bir kadınım. İlk çocuğumun ismi ise Rebekah. O, öğrenmeye karşı derin bir sevgi besleyen mükemmel bir öğrenci. Sınıf arkadaşları ve öğretmenleri tarafından çok seviliyor. Süslü elbiseler giyip sahnede dans ederken ne kadar mutluysa, dağlarda bisiklet sürüp nehirlerde yüzerken de aynı derecede mutlu olan bir çocuk o. Güçlü ve azimli. Tanrının çok sevilen bir çocuğu. Rebekah, 10 yaşında ve transseksüel.


Her zaman bu kadar mutlu değildi; şu an olduğu gibi neşeli değildi. Dünyada kendi öz benliği ile yaşamaya geçmeden önce, eşim ve ben, Rebekah’nın gittikçe daha kaygılı bir çocuk oluşunu izledik. Kendi bedeninin içerisinde gittikçe daha fazla rahatsızlık duyuşunu ve dünyadaki yeri hakkında kafa karışıklığı yaşayışını izledik. Depresyonun onu ele geçirişini izledik. Ve daha biz bir şey anlayamadan, 7 yaşındaki çocuğumuz bir krizin tam ortasındaydı; ikinci kattaki odasının penceresinden atlamaya çalışıp ölmek isteyen bir çocuğumuz vardı. Hayatımızda hiç bu denli korkmamıştık.


Müthiş profesyonellerin ve öğrenilen bolca bilginin desteğiyle, onu pencerenin kenarından çekmeyi ve ona kimliğini ortaya çıkarabileceği alanı vermeyi başardık. Onun bir erkek olmadığını anlamıştık hepimiz. Rebekah, bir kız çocuğuydu. 8 yaşına geldiğinde adını değiştirdik ve dünyada kendisi olarak yaşamaya başladı. Hemen gülümsemesiyle her yeri aydınlatan, kendinden emin ve neşeli bir çocuğa dönüşmüştü.



Eşim, Protestan Lüteriyen kilisesinde bir papaz. Dindar bir aile olarak, maceramızı açıkça kilise ve Rebekha’yı sevgiyle kucaklayan cemaatimiz ile birlikte yaşadık. İnsanların neden transseksüel olarak doğduklarının arkasındaki bilimsel açıklamayı ya da bu durumun kızımızın geleceği için ne demek olduğunu anlamıyor olabiliriz; ancak şunu biliyoruz ki Tanrı, her birimizi kendi görüntüsü ile yarattı. Tanrı, kızımızı, cinsel kimliğini baz alarak sevmiyor. Tanrı, onu yanlış bedenin içerisine koymadı. Rebekah, başından beri bu kişiydi; Tanrı, onun bu şekilde olmasını istedi. Ve transseksüel kimlik tartışmaları içerisinde sık sık duyduklarımın aksine, Tanrı hata yapmaz.


Tanrının sevgili çocukları olarak, hepimiz, biriz. Tek bedeniz. Hikâyelerimize sahip çıktığımızda, onları anlattığımızda ve birbirimizin hikâyelerini dinlediğimizde, tanrının tüm çocuklarından oluşan topluluğa girebilir ve bedenin her bir üyesine ilgi gösterebiliriz. Benim kızım, transseksüel ve durumda hiçbir sıkıntı yok.





Ailem, tüm öğrencilerin güvenli eğitim hakları için mücadele eden ve yakında yüce divanın karşısına çıkacak olan Gavin Grimm’in yanında. Bu dava, spesifik olarak transseksüel bir çocuğun doğru tuvaleti kullanabilme hakkı ile ilgili olabilir; ancak özünde bundan çok daha fazlası. Transseksüel insanların haysiyetleri ve onurları söz konusu. Bu dünyada, herhangi bir bireyle aynı haklara ve aynı korunmaya sahip bir şekilde olduğumuz kişi olabilme hakkı söz konusu.


Eşim Christopher Bruesehoff, Gavin Grimm’i ve tüm transseksüel öğrencileri desteklemek amacıyla imza veren 2000 dini liderden birisiydi. ABD’de yüce mahkeme karşısına çıkan ve transseksüel eşitliğini merkezine alan ilk dava olan bu tarihi davanın bir parçası olmaktan gururluyuz.



Jamie Bruesehoff





Bu yazının İngilizce orijinali huffingtonpost.com sitesinde yayınlanmıştır.


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.