Anne olalı beş sene olmuştu, her geçen gün kendimi biraz daha kaybediyor gibi hissediyordum. Pişirdiğim her yemek, her çamaşır yıkamadan sonra, çocukları okula bırakmalar, çılgın sabahlar, süpermarkette geçirilen sinir krizleri... Ve her seferinde arkadaşlarıma, çok yorgun olduğumu ve buluşamayacağımı söylüyordum.


Bir sabah aynaya baktım ve aynada, stresli, çok çalışmış, en ufak bir sebepten sinirden delirebilen bir kadın gördüm. Sadece ağlamak istedim çünkü, artık kim olduğumu bile bilmiyordum.


Ve işte tam da o anda her şey birden bire berraklaştı, artık böyle devam edemeyeceğini ve değişmek gerektiğini anladım.


Ve o anda, “daha az şey” yapan anne olmakla ilgili hikayem başladı. Bu durum, benim hayatımı değiştirdi.


Bunu yapmaya başladığım ilk zamanı hatırlıyorum da... Koştura koştura çocukları okuldan al, yorgun argın eve gel, yemek hazırlanacak, evi temizle, çocuklarla zaman geçir, ödevlere bak, vs... Ama tek istediğim, kanepeye uzanıp bir bardak çay içmek.


Eve girdim, çocuklar bağırıyor, ben de eve her girişimde kurduğum cümleyi kurmak üzereyim. “Üzerinizi çıkarın hemen!” sonra birden, vazgeçiyorum. “Bana ne. Eğer çıkarmak istemiyorlarsa, çıkarmasınlar. Benim o çaya ihtiyacım var.”


Sonra adeta vals yapar gibi mutfağa yöneldim, çocuklar hala aynı vaziyette, bir gürültü bir karmaşa, kendime o çok istediğim çayı yaptım ve geçip kanepeye oturdum.


Bir de baktım ki, üç çocuğum birden durmuş, susmuş, şok olmuş vaziyette bana bakıyorlar. Beni hiç böyle gördüklerini sanmıyorum.


Bu ne kadar şaşırtıcı olabilir ki? Yani, doğduklarından beridir beni tanıyorlar, ama beni sadece acele ederken, sürekli bir şeylerle meşgul olurken gördüler, ama hiç, öylece otururken, hiçbir şeyle ilgilenmezken görmediler.


En büyüğü seessizliği bozup ne yaptığımı sordu. Ona, dinlendiğimi söyledim. “Neden?” diye sordu. “Çünkü yorgunum ve dinlenmeye ihtiyacım var” dedim.


“İhtiyaç.”


Çocukların benim ağzımdan duymadığı başka bir kelime. Çünkü uzun yıllardır kendim ihtiyaç duyduğum her şeyi öteledim ve onların ihtiyaçlarıyla ilgilendim.


Bir zaman sonra çocuklar ayağa kalkmayacağımı anladılar ve beni bırakıp gittiler. Hatta sonra, üzerlerini de çıkardılar çünkü terlemeye başladılar. Bir süre sonra da kalktım, dinlenme ihtiyacımın sonuna gelince, ama ihtiyaç geçene kadar da kalkmadım.


Yemek pişirmedim, dışarıdan söyledik. Kıyafetlerini yıkamadım, hatta onlara kıyafetlerini yemekte kirletmemelerini çünkü yarın da giyeceklerini söyledim. Banyolarını da erteledik ve onun yerine bir film koyup, birbirimize sıkıca sarılıp kanepede film izledik.


Tuhaf ama kimse ölmedi. Ev başımıza yıkılmadı. Çocuklar mutluydu, karınları toktu ve daha önemlisi, aynaya baktığımda o daha önce hatırladığım kadına dair ufak bir parıltı gördüm. Eğlenceli, keyifli, kendisini 25 yaşında sanan, dondurmaya bayılan, seyahat etmeyi seven o kadını gördüm.


O gece, yatağa normalden biraz daha mutlu girdim ve biliyordum ki, yol çok uzun olsa da, ben nihayet doğru yola girmeyi başarmıştım.



Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Cok guzel
    CEVAPLA
  • Misafir Super
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.