“Memeliler” adı, doğum anından itibaren yaşamı sürdürmeyi sağlayan bezlerden gelmektedir. Bu bezler sadece kadınlarda işlevseldir. Ancak yine de “memeli” terimi canlıların objektif, ortak özelliklerine dayanmaktayken, insanlık için kullanılan Homo terimi, bilimde maskülen bir önyargı yansıtarak 18. yüzyılda çıkmıştır.


Ancak erkeklerin üretimle ve ebeveynlikle alakaları giderek azaldığı için her geçen gün bu önyargı da giderek kırılmaktadır. Kadınlar artık erkeklerle sadece eşit değiller. “İnsanoğlu” kelimesinin tamamen yanlış isimlendirildiği açıkça ortada. Türümüzü artık, kesintisiz, içten ve esaslı bir “annelik” kavramı tanımlamakta.


Gençleri nasıl yetiştirdiğimiz, onlara neler katabildiğimiz, biz memelilerin esas davranışlarını belirliyor. Giderek bazı kadınların erkek olmadan doğum yapmayı tercih edebileceği öngörülmekte. Neyse ki sadece kadın tarafından yetiştirilen bir çocuğun nasıl olabileceği hakkındaki araştırmalar oldukça tatmin edici. Bir araştırmacı, çocukları asıl yıpratanın, ebeveynlerinin sayısı veya cinsiyeti değil, fakirlik olduğunu belirtiyor.


Kadınların erkeklerin aksine, üreme için hem gerekli hem de yeterli olması oldukça iyi. Bir bebeğin ilk hücresinin (yumurtalık) oluşumundan fetüse, sonra da doğuma ve emzirilme dönemine kadar olan süreçte babanın olması gerekli değildir. Baba bilimsel olarak bu süreçte herhangi bir yerde, işte, evde, hapishanede veya savaşta olabilir.


Babanın bir kuru DNA’sı

Geçmişinizi düşünün. Bir yumurta olarak hayatınız annenizin gelişmekte olan yumurtalığında başladı. Anneniz de doğmadan önce büyükannenizin içindeki cenin halindeki annenizin içindeydiniz. Ve tüm bu zaman boyunca annenizin yumurta kanalından beslendiniz ve annenizin genetik mesajlarını sakladınız.


Sonra bir noktada, babanız bu duruma kısa bir süre dahil olup, ayrıldı. Ve siz yumurta halindeyken babanızın bıraktığı, hiçbir besin veya hücresel koruma sağlamayan hücrelerle karşılaştınız. Size kattığı tek şey DNA’sıydı.


Sonrasında 9 ay boyunca annenizin kemiklerindeki mineralleri, kanındaki oksijeni aldınız. Annenizden beslenerek enerji aldınız. Ve yine anneniz, siz doğana kadar sizi taşımaya devam etti. En sonunda sizi doğururken, genel sağlığınızı, sindirim sisteminizi ve derinizi koruyan milyarlarca bakteri üreterek sizi doğum kanalından çıkardı.


Eğer sizi emzirerek beslediyse, yine bütün proteinleri, şekeri, yağları ve suyu annenizden almaya devam ettiniz. Sizin üstünüze titreyerek ve süt yardımıyla antibiyotik sağlayarak sizi hastalıklardan da korudu.


Babaların yardımı tabii ki de göz ardı edilemez. Size pek çok şey katabilir, yaşamınızda etkili olabilir. Ancak bu, üremedeki “yeterlilik ve gereklilikle” tamamen farklıdır.


Eğer bir kadın erkek olmadan üremek istiyorsa, ihtiyacı olan tek şey bir donörden dondurulmuş veya yeni sperm almasıdır. Eğer bu gece erkeklerin hepsi yok olsaydı, dondurulmuş spermler ile insan ırkı devam yaşama devam edebilirdi. Ancak kadınlar yok olsaydı, soyumuz tükenirdi.


Sonuç olarak asıl soru şu: “İnsanoğlunun” gerçekten de erkeklere ihtiyacı var mı? Oldukça yaklaştığımız klonlama teknolojisi ve yeteri kadar dondurulmuş sperm ile dünya üzerinde yaşam rahatlıkla sürdürülebilir. Bu durumda maddi geçinimin nasıl olabileceğini düşünebiliriz belki.


Erkeklerin toplum kültürünce ekmek kazanan taraf olduğu bir gerçek. Ancak 1980’den bu yana kadınların büyük bir çoğunluğu üniversite mezunu olmakta ve bu sayı her gün artıyor. Her ne kadar kas gücü olarak erkeklerin üstün olduğu doğru olsa da, günümüz yaşamında teknoloji ve bilgi ile bu zayıflığın da bir etkisi kalmıyor.



Greg Hampikian


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.