Anneler olarak, bizler, ateşböcekleri gibiyiz. Işıl ışıl yanar, durup dinlenebileceğimiz noktaya gelene dek bir oraya bir buraya uçuşur ve ışığımızı çevremizdekilerle paylaşırız. Hem böyle olmak hem de izlemek, epey yorucudur.





Diğer annelerle dışarı çıkma planı yapmak, en az ateşböceği yakalamak kadar sabır, şans ve zamanlama ister. Davetler yapılır ve arkadaşlardan birinin eşi o gün seyahate çıkacaktır ya da başka bir işi vardır. Bir diğerinin ise ertesi güne yetiştirilmesi geren öncelikli bir ödev sorunu vardır. Etkinlik davetlerine yanıtlar genelde “evet” ya da hayır”dır; ancak çocuklarımız olduğunda, programlarımızdan dolayı yanıt genelde “belki”dir.





Planlar, son dakikada iptal edilir, değiştirilir ya da adapte edilir. Bunlar yüzünden birbirimize öfkelenmeyiz; çünkü hepimiz, aynı durumda bulunmuşuzdur ve birbirimizi sonuna dek destekleyecek kadar anlayış sahibi anneleriz.





Çocuk sahibi olmadan önceki günlerinizi hatırlayın; hiçbir sorumluluğumuz yoktu – kendimizle, kira ve faturalarla ilgilenmek dışında. Ne kadar dertsiz tasasız olduğumuz konusunda hiçbir fikrimiz yoktu. Arkadaşlık, ortak zevklerden, birbirini güldürme becerisinden ve eş ve iş konularında dertleşmekten oluşuyordu.





Şu anda ise arkadaşlık, hem böyle, hem de değil. Hala birlikte gülüyor, dinliyor ve ortak zevklerimizi paylaşıyoruz; ama bu anlar, yoğunlaştı ve daha sınırlı bir ana sıkıştı. Havuz kenarında öğleden sonra takılmaları ya da uzun süreli restoran sohbetleri, yerini çocuklar okuldayken 30 dakika boyunca birlikte yürümeye, parkta çocuk peşinde koştururken bir saati birlikte geçirmeye ya da farklı yönlere giderken ayaküstü birkaç cümle kurmaya bıraktı. 2 ya da 3 çocuklu arkadaşlarla ise telefonda konuşma fırsatı yakalamak bile mucize. Arkadaşlıklar, tüm bu kaosun altında, hala oradalar.





Anne olan bir arkadaştan gelen nazik bir jest, tolerans ve anlayış içerir. Arkadaşının arabasındaki doğum günü süslemelerini takdir etmek ve karşılığında “Kalanını sana sakladım; haftaya seninkinin doğum gününde kullanasın diye.” yanıtı almak gibi. Öğlen vakti verandaya bırakılmış bir kalıp kek gibi. Ameliyattan sonra hastaneden eve gelecek oğlunuz için boyama kitapları ve küçük oyuncaklarla dolu bir çanta vermek gibi. Ya da telefonda konuşmaya vaktiniz olmadığında “yanındayım.” diye bir mesaj almak gibi. Çünkü emin olun, telefonda konuşmak için vakit son derece kısıtlı.





Ve emin olun ki henüz anne olmamış kadınlarla olan arkadaşlığınızı korumayı da öğrenebilirsiniz; onların arkadaşlığının da hayatta kalmanıza yardımcı olduğunu göreceksiniz.





Arkadaşlıklarımıza farklı açılardan bakabilmemize yardımcı olan bakış açısını, bu adaptasyonlarla ve anlayışlarla kazanıyoruz. Bir anne olarak yanımızda bulundurmak istediğimiz arkadaş türleri ise şunlar: bizi güldürenler. Ağladığımızda yaslanacak omuz verenler. Moralimiz bozuk olduğunda canlanmamızı sağlayanlar. Doğruyu söyleyenler, dürüst olanlar. Çocuklarımızı, kendilerininmişçesine sevenler. Her gün, her arkadaş, bunların birinden, azar azar sunar. Tamamlanmış ve mutlu bir hayat süren anneler olmamıza olanak tanırlar.





Şimdilik kız kıza dışarı çıkma planı yapmak için biraz daha sabra ihtiyacımız var ve aynı anda, hep beraber toplanamayabiliriz. Grup, sürekli biçim değiştiriyor ve bir sonraki fırsat için bekliyoruz.





Her seferinde de beklemeye değiyor.


Ayşenur Sever









Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.