Bazı kelimeler vardır; gerçeği işaret eder, duyguları hissettirir. Biraz bilmece gibi oldu ama "katarsis" kelimesi de tıpkı böyle bir kelime. Tiyatroda, şiirde, psikolojide, mimaride rastlamak mümkün bu kelimeye. Aristoteles’in, Poetika adlı ilk kuramsal tiyatro kitabında; !seyircinin kendini sahnede yaşanan olayla, çözülme anında duygusal boşalma olarak tanımladığı tiyatro terimi’dir mesela... Yani, ‘tiyatral anlamda katarsis, izleyicinin trajediden etkilenmesini, izleyen trajedi oyuncusunun rolünü izleyicinin yüz ifadesinden görmesi ve hissetmesi anlamlarına da gelir.’ Tiyatronun simgesi olan ağlayan ve gülen yüz ifadesi de buradan gelir.


Katarsisin "temel anlamlarından birisi ruh dönüşümüdür. Bazı durumlarda ruhun, bireyin kendi kötülüklerinden önce o kötülüklere evrilip daha sonra onlarla savaşarak başkalaşım geçirip özgür olması olarak adlandırılır. Gerçek tarafsızlık, gerçek özgürlük manasındadır. Acılarla yok olup onlarla yeniden doğmaktır. Ruhsal sarsıntılar ile arınmadır." Kısacası, çoğumuzun ‘yaşadım’ diyebileceği hissi bir durumdur.


Bir başka tanıma göre ise katarsis; "insanı yaşatandır. Zira o yaptığı her eylemden tatmin bekleyerek yaşar. Filmin sonu iyi bitince, kötü cezasını çekip iyi kazanınca, orgazm olunca, ibadet edince, küfredince hep katarsistir işte."


Öte yandan "insanda aşırı korku ve kaygı uyandırdığı için bastırılmaya çalışılan duygu ve düşünceleri başka birine anlatma yoluyla rahatlama" da denebilir. Ruhsal boşalma anlamında kullanılan bir tabirdir. Ya da "insanların kendilerini rahatlatmaları amacıyla yaptıkları eylemlerdir. Maçlarda küfretme, bir yarışmada birini tutup o kişiye oy yollama, bir kişiyle tartışma" buna örnek olarak verilebilir.


Tüm bunları neden anlattın derseniz; zaman zaman ne hayatlar var, dedirten öylesine gerçek öykülerle karşılaşıyoruz ki... Dinledikçe üzülüyor, şaşırıyor, şükrediyoruz. Umutlanıyoruz. Yakın zaman önce bunlardan birini dinledim. Ve o kadının ruh hali ile benim ruh halimi tanımlamak amacıyla bunları yazdım. Buyrun okuyun. Siz ne dersiniz bilmiyorum ama bence biz kadınların "anlatma" eylemi, kesinlikle bir katarsis. Bir öğüt verme biçimi, ders verme yöntemi olarak da düşünülebilir. Ya da ben yaptım sen yapma, böyle yaptım sen de yap hali. Ve Antik dönemden günümüze kadar gelen bir duygudurum.

İşte hikayemiz:


Hayatı bazen akışına bırakmak gerek


Her şey o kaza ile alt üst oldu. Eşim, 3.5 yaşındaki oğlum ve ben, bir trafik kazası geçirdik. Arabanın içinde kendime geldiğimde sağ tarafımı hiç hissetmiyordum. Sağ elimin parmakları kopma noktasındaydı, bacağım ise berbat. Liflerim kopmuş, bacağım parçalanmıştı. Üst üste ameliyatlar, uzun süren bir tedavi döneminden sonra yürür hale geldim, kolumu ve elimi tam randımanlı olmasa da kullanabiliyorum. Eşim o kazadan yara almadan kurtuldu, fakat ne yazık ki minik oğlumuz artık bizimle değildi.


Çocuğumu kaybetmiş olmanın acısı, ilerleyen yaşım, yoğun işim derken, yeniden anne olma isteğime rağmen olamama korkusu içinde günlerimi geçiriyordum. Bu arada iki tüp bebek denememiz sonuçsuz kaldı. O sıralarda mesleğim nedeniyle Ankara'ya tayinim çıktı. Eşimden uzak geçirdiğim günler başladı ve hamile kalma umudum iyice söndü. Zaman zaman İstanbul'a geliyordum. Fakat bir de baktım ki; hamileyim. Tamamen doğal yollarla 44 yaşımda yeniden hamile kaldığımı öğrendim.


Canım çok yandı

Kızımı kucağıma aldığımda dünyalar benim oldu. Yeniden anne olmuştum. Üstelik sütüm vardı ve bebeğimi emziriyordum. Kızım yaşını geçti, hala emziriyordum. İstemeyene kadar da emzirmeyi planlıyordum.13 aylıktı; bir gün kızım, sol göğsümü emerken meme başımı ısırdı. Yara oldu ve canım çok yanıyordu. Doktora gittiğimde, ne yazık ki göğüs kanseri olduğumu öğrendim. Kızıma sütünü biberonla veriyordum artık. Tedaviye başladık. Ancak kemoterapi ve ışın tedavisi sonuç vermedi, göğsümü aldılar. Aradan 1.5 yıl geçmişti ki, tahlillerde çıkmayan ama doktorum el muayenesiyle tespit ettiği yeni bir tümörle daha karşılaştık.


Şimdi 49 yaşındayım. 3'er ay aralıklarla tedavimi sürdürüyorum. Kızım okula başladı. Eşimle birlikte mutluyum. Kendimi iyi hissediyorum. Yaşadığım için şükrediyorum. Çok mücadele ettim ve başardım. Bunca zaman çektiklerinden ne öğrendiğin, derseniz... Yaşam boyu istekler bitmiyor. Bu isteklerin gerçekleşmesi için koşulları oluşturacağım diye, çoğu zaman kişilere, durumlara, olaylara müdahale ediyoruz. Belki kaderci bir yaklaşım gibi gelebilir ama bence; iyi yürekle saf dille bu istekleri tüm kalbinizle isteyin ve bekleyin. Umut edin. Müdahale etmeden, yön vermeye kalkışmadan... İstemek ve sabır... Akışına bıraktığınızda her şey zaten istediğiniz gibi oluyor.”



Hayriye Mengüç



Not: Tanımlar için Uludağ Sözlük'ün "katarsis" başlığından faydalandım.




Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.