Zaman zaman düşünürüm, sahip olduğum bu iki çocuğu, daha iyi koşullarda, daha özgür ve demokratik bir ülkede yetiştirsem nasıl olur, diye... Kanada mı, İtalya mı diye çok düşünmüşümdür. Dünkü 1 Kasım seçimlerinden sonra AKP'nin tek başına iktidar olması nedeniyle umutsuzluğa düşen, ülkeyi terk edip gitmek isteyen ve bu isteğini sosyal medyada paylaşan birçok kişiyle karşılaştım. Kimi bir Yunan adasına, kimi KostaRika'ya, kimi de Uruguay'a gitmek istediğinden söz ediyordu.





Bu mesajları görünce kızdım onlara... Neden diye düşündüm, bir taraftan da... Aslında ben de zaman zaman benzer duygularla gitmek isteyen bir insanım.


Ama şimdi açıklıyorum; fikrimi değiştirdim!





Neden mi?..





Çünkü umutsuzluğa düşmeden, sonuçlara bakıp; çuvaldızı biraz da kendimize batırmanın zamanının geldiğini düşünüyorum. Siyasetten bu kadar uzak, örgütsüz bir kuşak olarak, bence yaşadıklarımızı hak ediyoruz. Hem kadın olarak hem de anne olarak, gelecek kuşaklara bırakacağımız yarınları inşa etme adına kolumuzu kıpırdatmadan geçirdiğimiz bunca yılın ardından toplumdaki dönüşümün geldiği noktaya şaşırmak ve yakınmak, bence fazlasıyla basmakalıp ve şımarıkça."Olmadı, biz gidelim" mantığıyla olaylara yaklaşmak, bana fazla kolaycılık gibi geliyor


Sorumlu bir vatandaş ve bir kadın gibi hareket etmek yerine; görevlerini erteleyip öteleyerek, eğlenceli zaman geçirmeye odaklanıp, yaşam prensiplerini es geçerek bu konularda çocuklara örnek olmak; ebeveyn olarak hepimizi düşüncelere itmeli. Kadın olarak kendi benliğine sahip çıkıp, aklı başında bireyler haline gelmek varken, ataerkil toplumda erkeğin nesnesi olmayı sürdürmek, cinsiyetçi yaklaşımlara göz yummak ve mücadeleden kaçmak, bizi bizden alıyor. Kız olsun erkek olsun, çocuklarımıza doğruyu anlatıp göstermeden, onlarla kaliteli zaman geçirmeden, mutfakta bile yeterince emek harcamadan, hazır gıdalarla beyinlerini uyuşturduğumuz çocuklarımızı; geleceğimizin mimarı olarak yetiştirmenin zamanı gelmedi mi?





Bence çoktan geldi de geçiyor bile...





Öğrenmeye aç çocuklarımızı, Milli Eğitim'in dışında da eğitebiliriz. Onları mevcut sistemin paydaşı değil, çocuğun bu dünyayı doğru-dürüst algılamasına yardımcı olacak şekilde desteklemek, eğitmek, belki de en doğrusu... Kardeşlik, adalet, barış ve özgürlüğü onlara ne kadar iyi anlatır özümsetebilirsek onlar da kendi yaşamlarında bu kavramları görmek için adım atıp çabalayacaklardır. Sevgi dolu ortamlarda, kardeşlik duyguları örselenmeden, özgürlüğü hissederek barış içinde yaşama haklarına saygı duyarak ev içi ortamlar yaratmak hiç de zor değil aslında. Onlarla elele verilim ve yeter ki isteyelim...





Ayrıca bir kadın olarak, kendimize bazı sorular sormanın da zamanı geldi... Mesela; neden mecliste bu kadar az kadın var, diye düşünüp sorgulasak iyi olacak.


7 Haziran'da TBMM'ye 98 kadın milletvekili girerken, 1 Kasım'da 76'ya düşmesini dert edinmemiz gerek... 550 vekilden 31 kadın AKP'den, 24 kadın HDP'den, 17 kadın CHP'den, 4 kadın ise MHP'den milletvekili seçildi. Yani başka bir ifadeyle TBMM'de kadınların temsil oranı yüzde 13'le, 2011 seçimlerinin de gerisine düştü.



Kadın olarak kamusal alanlardan kendimizi çekip ev içi özel alanlara hapsettiğimiz müddetçe, bu rakamların yükselmesine imkan yok.





Sonra, dünyanın hangi ülkesine giderseniz gidin, sizi yine kendi ülkenize gönderirler, tıpkı Hollanda'da aşırı sağcı Özgürlük Partisi'nin lideri Geert Wilders gibi.



Eyvah!..


Hayriye Mengüç


@hayriyemenguc

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.