Aynı bisiklete binmek gibi, ilişkimde de kontrolü ele almalıydım.




Söz konusu bisiklete binmek olduğunda geç kalanlardanım. Küçük kız kardeşim ve arkadaşlarım benden çok önce bisiklet sürmeye başlamış ve mahallede özgürce dolaşıyorlardı. Onların bu özgürlüğünü kıskanıyor ama aynı zamanda bisiklete binmekten az da olsa korkmaya devam ediyordum. Sonunda, arkadaşlarımın da yardımıyla, iki tekerlekliye hakim olabildim.





Başardığım zamanı tam olarak hatırlıyorum, gerçekten neşeli bir andı. Bu anıya bağımsız öz doğumum gerçekleştiğinde, kendi kendime sahip olmanın gücünü hissettiğimde tekrar dönüp baktım.





Üniversite için şehir değiştirdiğimde, bisikletimi yanımda getirmemiştim ve 7 yıl boyunca da başka bir bisiklete sahip olmadım. O süreçte, gençlik çağımın en zor dönemini yaşadım, hatta belki ve umarım tüm hayatımın.


Kendimi hala genç bir kız gibi hissediyordum; üniversite hayatına dair son derece heyecanlı ve hassas bir kız. Ve tacizkar, sağlıksız bir ilişkinin derin, karanlık çukuruna düştüm.


Bir feminist, kritik düşünür ve güçlü olduğunu düşünen bir insan olarak, bu ilişkiyi yaşamak her düzeyde bilişsel uyumsuzluğa neden oldu. Erkek arkadaşımın bana yönelttiği her türlü kırıcı ve küçük düşürücü hakarete inanmaya başladım.





“Sen bir salaksın. Aptal bir kadınsın ve beni hak etmiyorsun. Zayıfsın. Bu söylediklerimi tekrarla yoksa gider ve bir daha asla geri dönmem.”





Bir istismar döngüsünde sıkışıp kalmıştım ve yaptım, söylediklerini tekrar ettim. Bir şekilde yanlış olduğunu biliyordum ve bana bunları söylediği için onun korkunç bir insan olduğunu da biliyordum ama nasıl olduysa kendi kendine bu kötü sözleri söyleyebilen birine dönüşmüştüm.


Umutsuzca bir çıkış arıyordum, kendimi savunmak adına derinlere gömdüğüm her parçayı salıvermek istiyordum. Ondan nefret ediyor ve intikam almak istiyordum ama aynı zamanda da onsuz bir dünya düşünemiyordum. Tuzağa düşmüş hissediyordum.





Bana açıkça büyük şehirde bisiklete binebilecek bir kadın olmadığımı söylüyordu. Bunu yapan kadınların sert, güçlü ve kendine güvenen kadınlar olduğunu söylüyordu. Gerçekten ima etmek istediği şey, elbette, benim bunlardan hiçbiri olmadığımdı. Bana zayıf olduğumu hatırlatmak için hiçbir fırsatı kaçırmıyordu.





İlişkinin o noktasında, ona inandım. Bisikletlerinin üzerindeki kadınlara baktıkça, onları yarı tanrı olduğunu düşünmeye başladım. Onlar iddialı, yetenekli ve özgüven sahibi idi.





Oysa ben tamamen izole ve depresif bir insan olarak, asla onlardan biri olamazdım.


Kırma, yıldırma ve sözlü saldırılarla süren yaklaşık on yıldan sonra, nasıl olduysa artık böyle devam edemeyeceğime karar verdim. Sanki içimde bir şey tetiklendi ve ben ilişkiyi sonlandırabildim.





Sonunda gerçekten bitmişti. Özgürdüm. Bu ilişki benim başlıca sorunlarımın nedeni ve ruh sağlığım için ciddi zararlara sebep olmuştu. O yüzden “İlişki yok; sorun yok. Böyle iyiyim” diye düşünmeye başladım. Keşke öyle olsaydı.





Terapistim bana 7 sene süren bir istismardan sonra çabucak iyileşmeyi beklemenin hiç de gerçekçi olmadığını söyledi. Elbette haklıydı.





Aynı bisiklet sürmeye başladığım ilk günler gibi, özgüvenimi yeniden sağlamak uzun süre aldı.





2013 yazında, bisiklet meraklısı yeni sevgilimin şefkatli ısrarları sonucunda kendime bir bisiklet almaya karar verdim. Ve aldım. Çok güzel bir bisikletti ama ben 5 km ötedeki evime gitmeye çok korkuyordum. Onu alacak kadar cesaret göstermiştim ama sürecek kadar gösteremiyordum. Hala kendimi o kadınlardan biri gibi görmüyordum.





Ancak ertesi sabah cesaretimi topladım ve bir tur atmak istedim. Üniversite için evi terk ettiğimden beri bisiklete binmiyordum. Coşkulu ama gergindim.





Nasıl süreceğimi hatırlayacak mıydım? Kaybolur muydum? Eski sevgilim sürerken beni görüp, sinirlenir miydi? Araba çarpar mıydı?


On dakika kadar sürdükten sonra park halindeki bir araca çarptım. Bir inşaat işçisi beni gördü, güldü ve dikkatli olmamı söyledi. Ben de güldüm. U dönüşler yaparken çok heyecanlandım ama yaptım. Kendime ispatlamam gereken bir şeyler vardı ve tek düşünebildiğim buydu.



Birkaç sürüş ve başkalarından aldığım dersten sonra kendimi yolların kraliçesi gibi hissediyordum. Bisikletim çok büyük ve ağır olmasına rağmen (ve trafikte manevra kabiliyetim zayıf olmasına rağmen) kendimi çok iyi hissediyordum.


Bugüne dönersek; kendimi özgür ve daha da önemlisi o 7 yılda yaşadığım her şeyin üstesinden gelebilecek gibi hissediyorum. Sanki sürdüğüm her kilometre, kendim için ilerlediğim mesafeyi gösteriyor. Kendime “Sağlıklı kararlar veriyorum; kendimi seviyorum ve mutlu olmayı seçiyorum” diyip duruyorum.





Şimdi kendime çok daha hafif bir yol bisikleti aldım ve hatta ona isim bile koydum. İkimiz mümkün oldukça çok yollara düşüyoruz…


Elizabeth King



İngilizce'den çevirdiğimiz bu yazı yourtango.com'da yayınlanmıştır.



Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.